Tayfun Atay
Erdoğan’ın beşiği: İlim Yayma Cemiyeti
İlim Yayma Cemiyeti, İmam-Hatipler demektir. İmam-Hatipler demek de Recep Tayyip Erdoğan demektir. Bu doğrultuda Cumhurbaşkanlığı nezdinde prestij hiyerarşisinde Diyanet’in İlim Yayma Cemiyeti’nden yukarıda mı aşağıda mı olduğu bile tartışmaya açılabilir. Diyanet, Cumhurbaşkanlığına bağlıdır, tamam da sorulması gereken, Cumhurbaşkanlığının (fiilen-kalben) İlim Yayma Cemiyeti’ne bağlı olup olmadığıdır.
Balıkesir-Burhaniye’deki Zeytinli Rock Festivali kaymakam kararıyla ama asıl İlim Yayma Cemiyeti (İYC) marifetiyle yasaklandı. 2014’ten bu yana düzenlenen festivalin yasaklanması yolunda itici güç, İYC Balıkesir Şubesi’nin yayımladığı bildiri ile geldi.
Bildiride festival üzerine verip veriştirilmekte: Alkol, her türlü uyuşturucu, aleni taciz-tecavüz-fuhuş, kavga-dövüş-yağma, çevreye zarar verme; Allah ne verdiyse hepsi İYC bildirisinde festivalin türevi “kötülükler” olarak ileri sürülmekte. Festival, şuursuz ve milli-manevi değerlere saygısız bir gençliğin önünü açıyormuş. Tek gayesi gençliği bataklığa sürüklemekmiş, vs., vs., vs.
Bu tezvirat karşısında Cahit Berkay gibi bu coğrafya rock’ının “babası” isimler de dâhil olmak üzere yükselen tepkilerde, İYC’nin temsilcisi olarak konuştuğu dünyada aktif bazı dinî vakıf yurtlarında aleniliği arşıâlâya varan pedofilik taciz-tecavüz vakaları hatırlatılarak bunlara tavrın ne olduğu soruldu.
Hiç şüphesiz bu hatırlatma ve sorular vız gelip tırıs gidecektir. Çünkü aslolan intikam ve iktidardır. Seküler toplumdan intikam arzusu ve dinbaz iktidarın ne pahasına olursa olsun sürmesine katkı çabası…
Cemiyet tak diye bildiriyor, gereği şak diye yapılıyor!
Tabii üzerinde durulması gereken bir başka nokta, hanidir gündemdeki “devletin AKP’lileştirilmesi” yolunda katedilmiş mesafeyi örnekleyen kaymakam kararı. Burada İYC bildirisi adeta talimat kabul edilmiş ve gereği saygıyla ve harfiyen yerine getirilmiş gibi görünüyor.
Dün BirGün’de Mustafa Bildircin’in haberinden öğrendiğimiz üzere de AKP döneminde İYC hep el üstünde tutulmuş. 2012’den 2022’ye yurt yapımı, onarımı, dekorasyonu için 12 milyon 613 bin liralık kamu kaynağı akıtılmış ona... AKP’li belediyeler İYC bünyesindeki yapıların tamiri, tadili, tanzimi ve tefrişi için kesenin ağzını açmada adeta birbirlerini ezercesine yarışa girmişler.
Bu bir “gönül borcu”nun ödenmesi olarak değerlendirilebilir.
Çünkü İYC, Türkiye’de bugün mevcut iktidarı, onun öznesi isim de içinde olmak üzere var etmiş bir “matriks”, daha yerli dille “ana rahmi”, olmadı ortalama deyişle bir “beşik”tir.
Varlık sebebi İmam-Hatipler
En kestirmeden ve sonda söyleneceği başta söyleyerek bu bölümün açılışını yapalım: İlim Yayma Cemiyeti, İmam-Hatipler demektir. İmam-Hatipler demek de Recep Tayyip Erdoğan demektir.
İYC 11 Ekim 1951’de imam-hatiplerin “banisi” atfının yanlış olmayacağı Mahmut Celâlettin Ökten (1882-1961), nâm-ı esas “Celâl Hoca” öncülüğünde 68 kişi tarafından kurulduğunda ana gayesi imam-hatip okulları açmak, onlara maddi destek olmaktı. Bu doğrultuda ilk iş olarak Cumhuriyet döneminin ilk imam-hatip okulu (ortaokul düzeyinde) olan İstanbul İmam Hatip Okulu, İYC’nin kuruluşundan sadece altı gün sonra 17 Ekim 1951’de öğretime açılmıştır.
Bu okul konumuz açısından çok önemli ve ona geleceğiz ama önce yine konumuzla irtibatlı mahiyette 1950 öncesi ve sonrası Türkiye’deki önemli bazı siyasi tasarruf ve dönüşümler üzerine bilgi verelim.
CHP kurslarından DP okullarına İmam-Hatipler
İmam-hatip okullarının hem fikrî hem de icraî “babası” olarak ilgili çevrelerde müstesna yere sahip din bilgini Celâlettin Ökten esas itibarıyla Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra oluşan yeni siyasi atmosferin bir çıktısı sayılabilir. Bununla birlikte onun 1950-öncesinde CHP’nin son döneminde de gözde ve revaçta olduğunu kaydetmek gerekir. Öyle ki CHP’nin bitiş ve DP’nin geliş sürecinde dinin oynadığı rolü anlamaya da dönük şekilde Celâl Hoca’nın adeta “geçiş köprüsü”nü kuran mimarlardan biri olduğu söylenebilir.
Elbette baş mimar, CHP’nin artık dine sıcak baktığı mesajını vermek üzere 1949’da başbakan yapılmış Şemsettin Günaltay’dır. Onun hükümeti kurduğu 16 Ocak’tan bir gün önce 15 Ocak 1949’da imam-hatip kursları açılmıştır (aynı yıl 4 Haziran’da da ilk ilahiyat fakültesi açılacaktır). İşte Celâlettin Ökten, CHP’nin Günaltay döneminde İstanbul’da açılmış imam-hatip kursuna müdür ve öğretmen olarak atanan isimdir. Fakat bu şekilde, yani kurs formatında imam-hatip eğitimin yeterli olmadığını ileri sürerek bunların orta dereceli okul statüsüne getirilmesini de ilk öneren isimdir.
Bu önerisini gerçekleştirme imkanını da din söz konusu olduğunda Günaltay CHP’since yumuşatılmış zeminde çok daha rahat hareket eden DP iktidarında bulmuş ve imam-hatip okulları açılması kararı ardından yedi ilde açılan bu okullardan İstanbul’dakine kurucu müdür olmuştur.
Olmuştur olmasına ama bir sorun vardır. Okula devlet tarafından doğru dürüst bir maddi tahsisat ayrılmamıştır. İşte bu nedenle, yukarıda kaydettiğimiz üzere, Celâl Hoca öncülüğünde doğuş bulan İlim Yayma Cemiyeti, kurulur kurulmaz İstanbul İmam Hatip Okulu’nun bu ihtiyacını karşılama yolunda harekete geçip onu hizmete açmıştır.
Dolayısıyla yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıktı diye sorulabilir tabii ama yumurta-tavuk birliği neyse, işte İYC-İmam-Hatip birliği/ayrılmazlığı da odur.
“İlerde Türkiye’yi siz yöneteceksiniz!”
Şimdi sadede geliyoruz: 1951’de İYC himayesinde (güncel deyişle, sponsorluğunda) kurulan İstanbul İmam Hatip (Orta) Okulu, 1971 yılında liseye dönüştürülerek İstanbul İmam Hatip Lisesi olmuştur ve bu lisenin ilk mezunlarından biri, dünden bugüne ve yarına Türkiye’nin gidişatına damga vurduğu söylenebilecek isim, Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Kendisinin sınıf arkadaşı olan bir zât-ı muhterem anlatmıştı; “Okulda hocalarımız bize ha bire ‘Bakın ilerde Türkiye’yi siz yöneteceksiniz, ona göre’ telkininde bulunurlardı” diye…
O hocalardan aldığı teşvikle, ilhamla, itkiyle bugün Türkiye’nin kaderine İstanbul İmam-Hatip Liseli biri hükmediyor.
Bununla uyarlı mahiyette de o lisenin adı artık “İstanbul Recep Tayyip Erdoğan Anadolu İmam-Hatip Lisesi”.
Tarikat-cemaat takmaz, İYC’yi “takar” mı?
Biraz önceki yumurta-tavuk mecazımıza dönecek olursak, İYC’den mi İmam-Hatipler çıktı, yoksa İmam-Hatipler’den mi İYC diye hayli dolambaçlı bir soru belki sorulmaya devam edilebilir. Ama hiç sorulamayacak, yani kat’i olan, Tayyip Erdoğan’ın her ikisinin birliğinden çıktığıdır.
Dolayısıyla Erdoğan için İmam-Hatipler ne ise İYC de odur.
“Erdoğan tarikat-cemaat takmaz” sözü de onu ta en baştan gayet iyi tanıyan isimlerden sıklıkla duyduğum bir sözdür. Buna ilave mahiyetinde tartışmaya açılabilecek değerlendirme ise Erdoğan’ın “takacağı” yapıların olsa olsa varlığını borçlu olduğu İmam-Hatipler ve İYC olabileceğidir.
Belki bu yüzden İYC adına bugün ülkede faaliyet gösteren oluşumlar da gayet rahat, özgüvenli, mağrur ve cüretkâr şekilde gündelik hayatın akışına müdahil olma/gem vurma yolunda pervasızlaşmakta, bürokratlar da onlardan gelen “tavsiye”leri vazife telakki etmektedirler.
Yukarıda aktarılanlar çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı nezdinde prestij hiyerarşisinde Diyanet’in İYC’den yukarıda mı aşağıda mı olduğu bile tartışmaya açılabilir.
Diyanet, Cumhurbaşkanlığına bağlıdır, tamam da sorulması gereken, Cumhurbaşkanlığının (resmî değil tabii ama ruhen-kalben-fiilen) İYC’ye bağlı olup olmadığıdır.