Memetcan Demiray
Duygusuz yaşayacak kadar ölmedik!
Sonunda bu da oldu, Nirvana'nın yapay zekâ tarafından üretilen "yeni" şarkısı "Drowned in the Sun" gerçekmiş gibi (!) radyoda çalındı. Günümüz insanı bir yandan duygu, akıl ve sezgiye burun kıvırırken diğer yandan tüm bu meziyetleri makinelerde arıyor. Peki bir robot mu daha "üstün" yoksa kendi halinde bir tavuk mu? "Tükenmiş" Teoman'ın yeni albümü belki de bu soruya cevap veriyor!
Ülkemizin Ayasofya imamı, emekli amiraller ve deste deste para saçan "yakın koruma"ları konuştuğu bir haftada müzik dünyası farklı bir gündeme sahipti. Kanada merkezli Over the Bridge adlı organizasyon, Google'ın yapay zekâ programı Magenta'yı kullanarak Nirvana, Amy Winehouse, The Doors ve Jimi Hendrix'in "yeni" şarkılarını üretmişti!
Projeye "27'ler Kulübü'nün Kayıp Kasetleri" adını veren organizasyon, böylece genç yaşta hayata veda eden sanatçıları anmayı hedefliyordu. Organizasyon direktörü Sean O'Connor'a göre müzisyenlerin akıl sağlığı çok önemliydi ve eğer terapi alabilseler, belki de Kurt Cobain ve Jim Morrison gibi efsaneler trajik biçimde hayata veda etmeyeceklerdi. O'Connor, "Müzik endüstrisinde bazen depresyon normalleştiriliyor ve romantize ediliyor. Depresif müzisyenlerin şarkıları 'otantik bir çile' olarak görülüyor" diyordu. Sahiden de sağlıklı yaşamak önemliydi ve yapay zekâ da un, tuz ve şekerden uzak duruyordu! Peki ya müziğin duygusu?..
YAPAY ZEKÂ VE İNTİHAL...
Nitekim dört şarkıyı dinleyen müzikseverler de sosyal medyada aynı soruyu soracaktı. Tamam; gitar tınıları, davul atakları ve melodik altyapılar "gerçeğinden" ayırt edilemeyecek kadar başarılıydı. Ama "işin ruhu"nda bir problem vardı.
Örneğin Nirvana için üretilen "Drowned in the Sun", "one" ve "sun"ın ses benzerliğinden yola çıkmakta ve "All Apologies"in nakaratından bariz izler taşımaktaydı. Demek ki yapay zekâ söz konusuysa intihal "mübah"tı!
Aslında 2016'da Sony'nin yazılımları tarafından The Beatles için tasarlanan ve türün ilk örneği olarak tarihe geçen "Daddy's Car" da benzer bir eleştiri almıştı. Ama bu kez durum biraz farklıydı. Çünkü basında ısrarla tırnak içine alınarak "yeni" olarak anılan "Drowned in the Sun", Radyo Eksen'de "gerçek"miş gibi çalınacaktı! "Tırnak" kalkmış, sanalla hakikat birbirine karışmıştı.
PEKİ KEMAL SUNAL 'GERÇEK' Mİ?
Ve tabii duygular da!.. Şimdi Kurt Cobain'e yetişemeyenler onun "yeni" bir şarkısına kavuşmanın mutluluğunu tadıyor, kimi Nirvana hayranları ise kendilerini "aldatılmış" hissediyorlardı. Bu yılın başında yayınlanan Kemal Sunal'lı Ziraat Bankası reklamının yankısı da farksızdı. Kimileri usta komedyeni "deepfake" de olsa yeniden görünce duygulanıyor, bazılarıysa çoktan göçüp gitmiş ünlülerin ticarete alet edilmesine kızıyorlardı.
İşin en fenası, "somutluk" algımızın şaşmasıydı. Artık ekranda her Marlon Brando gördüğümüzde şüpheye düşecek, az bilindik bir Barış Manço şarkısı duysak "gerçekliği"ni Google'a mı soracaktık? Bu apaçık bir duygu manipülasyonu, "güven duyma" gibi çok tabii bir ihtiyaca saldırı sayılmaz mıydı? Yoksa makinelere "duygu" aktarmaya çalışan insanlık, bizzat kendini "hissiz"leştirmeye mi çalışmaktaydı?
ASIL KORKU: İNSAN!..
Cevabın bir kısmı, yapay zekâ araştırmacısı Janelle Shane'in son çalışmasında ortaya çıkıyordu. Dört farklı yazılımın kurduğu flört cümlelerini inceleyen Shane, "en akıllı" ve "baştan çıkarıcı" ifadenin bile insanı yeterince etkileyemeyeceğini açıklıyordu.
Yatırımcılara bağımsız ve doğru tavsiyelerde bulunması için geliştirilen yapay zekâ "MorphAIs" de eleştirilerin odağındaydı. Çünkü algoritması bizzat insanlar tarafından yazıldığı için MorphAIs'in özgür düşünmesi ve "objektif" olması imkânsızdı. Tıpkı New York'un robot polis köpekleri gibi!.. Bronx sokaklarında devriye gezen dijital köpekler de sonuçta "beyaz polisler"in eseriydi ve cilt rengini beğenmediği şüphelilere çok daha kolay ateş edebilirdi! Yani?.. Korkmamız gereken yapay zekâ değil, insanın ta kendisiydi!
DUYGULARIN SOSYOLOJİSİ VE TEOMAN'IN 'TÜKENİŞ'İ!..
Yeni kitabı "Klara ve Güneş"te dişi bir robotu merkeze alan Nobel ödüllü yazar Kazuo Ishiguro da Die Welt gazetesiyle yaptığı söyleşide duyguların istismara çok açık olduğundan söz ediyor ve Trump'ın ABD'de kitleleri bu yolla nasıl etkilediğini hatırlatıyor. Aynı "bağlılık hissi"ndendir ki bizde de işsizlik ve Korona'dan kırılan bir halk, sokak röportajlarında hâlâ iktidar partisini destekliyor. Yapay zekâ günümüzde "pozitivist bilgi"nin peşindeyken duygular işte böyle sosyolojinin alanına giriveriyor!
Hayatını hayvan dostlarımıza adamış İsveçli biyolog Per Jensen de o burun kıvırdığımız domuzların, tavukların ve hatta ineklerin dahi çok gelişmiş hisleri olduğunu vurguluyor. Onların da bizler gibi hayal kırıklıkları, korkuları ve hatta kıskançlık gibi karmaşık duyguları tattığını belirtiyor!
Tam da bu sırada Teoman'ın 6 yıl aradan sonra yeni stüdyo albümü, "Gecenin Sonuna Yolculuk" çıkmasın mı?!.. Gene bir "bezginlik" haline rağmen Teoman, içkiyi bırakıp saçlarını boyatmış ama "Kimim bu körelmiş kalpte?" diye sormaktan vazgeçmiyor! Yapay zekâ isterse Freddie Mercury'yi "diriltsin"; maalesef ne yavrusunu koruyan bir anne domuz, ne de "tükenmiş" bir Teoman ediyor!