DİKKAT! BU BİR UYARI YAZISIDIR!

“Panik vakti; başımız büyük belada” (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu başyazarı, Oxford Üniversitesi fizik profesörü Raymond Pierrehumbert)

Size dünyanın en önemli konularından birisi olan ama Türkiye’de çok az insan dışında kimsenin dikkate almadığı konudan bahsetmek istiyorum; İklim Krizi...

Olanlar iklim değişikliği değil, yaşadığımız süreç bir kriz. Bu nedenle çok kullanıldığı haliyle “iklim değişikliği” yerine “iklim krizi” demeyi özellikle bizim gibi ülkelerde çok daha doğru buluyorum.

Şu anda kırmızı alarm çalıyor. Dünya ısınıyor. Son 11 bin yılın en sıcak dönemine giriyoruz. Dünya 2 santigrat derece ısınırsa -ki gereken ciddi adımlar atılmazsa olacak- o zaman şehirleri yutan selleri, insanları öldüren fırtınaları ve yer altında yaşamaya başlayan insanları anlatan distopik Hollywood filmleri gerçek olacak ve başrolü de bizzat biz olacağız.

“İki santigrat dereceden ne olacak, şapka takarız, bol su içeriz, öğlen dışarı çıkmayız” diyenlere kötü bir haberim var. Dünyanın iki santigrat derece ısınması demek sıcaktan insanların ölmesi, büyük orman yangınları, buzların erimesi, bitki ve hayvanın bir bölümünün yok olması, deniz canlılarının ciddi oranda azalması, göç, ekonomik ve insani krizler demek. Yani cehalet ve kadercilik kimseyi korumayacak; bilim tek kurtuluş yolumuz. Her zaman olduğu gibi...

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa'da 2022 yazında aşırı sıcaklar nedeniyle en az 15 bin kişi öldüğünü açıkladı. İklim krizi ve sıcaklığın artması nedeniyle oluşan sellerde yaşamını yitirenler de eklenince bu sayı artıyor.

Bilim insanları, 1,5 derece eşiğinin aşılmasının insanlar, vahşi yaşam ve ekosistemler üzerinde çok daha şiddetli iklim değişikliği etkilerine yol açacağını uzun yıllardır söylüyor. Türkiye gibi ülkeler konuyu yüzeysel geçiştirirken ve bunun yerine günlük goygoylarla meşgul olurken; özellikle Kanada, İspanya, Almanya, Fransa, İngiltere başta olmak üzere birçok ülke iklim konusunu ana gündemleri yaptılar bile.

Birleşmiş Milletler’e göre, 2030 yılına kadar küresel karbondioksit emisyonların yarıya indirilmesini ve 2050 yılına kadar da net sıfır emisyona ulaşılması gerekiyor. 1.5 santigrat derecelik ısınmada, insan sağlığı, geçim kaynakları, gıda güvenliği, güvenlik, su temini ve ekonomik büyüme önemli darbeler alacak, 2 derecelik ısınma ise bu tehlikeleri katlayacak.

İtalyan Çevre Koruma ve Araştırma Entitüsü'nden Dr. Giovanni Forzieri başkanlığında, Avrupa Komisyonu'nun Ortak Araştırma Merkezi tarafından yapılan araştırmaya göre küresel iklim krizi nedeniyle 100 yıl içinde Avrupa'da hava durumundan kaynaklı ölümler 50 katına çıkacak.

YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

Gazete Oksijen, geçtiğimiz gün düşünür Noam Chomsky’in iktisatçı ve siyaset bilimci C. J. Polychroniou ile yaptığı röportajdan önemli kesitleri paylaştı. Chomsky çok önemli uyarılarda bulunuyor ve “İklim Krizi nedeniyle Dün de bugün de çevre krizinin esas sorumlularının, çoğu zengin ülkelerde bulunan küçük ve çok zengin bir azınlık olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor. Hal böyle olunca, karbonsuzlaştırma ve eşitlik-adalet kaygıları ciddi ölçüde örtüşüyor.  Daha pragmatik düzlemde bile, ahlaki sorumluluk bir yana, gerekli karbonsuzlaştırma düzeyine ulaşmamızı sağlayacak büyük çaplı sosyoekonomik değişimler için geniş kitlelerden halk desteği gerekiyor. Bunun için adalet şart. ‘Birbirimizin boğazını kesmek’ yerine uluslararası dayanışma ve karşılıklı yardımlaşma kurumlarına  bilgili ve kaygıları olan bir kesimi dahil etmemiz, sınırları aşındırmamız, kaderimizin ortak olduğunu kabul etmemiz ve ortak yarar için birlikte çalışmaya kendimizi adamaya yönelik adımlar atmamız gerekiyor” diyor.

İklim krizini tartışırken ve gündemde tutarken sıcaklık artışına aslında neo kapitalizmin neden olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Yani bir anlamda ekonomik ve sosyal adaletsizlik arttıkça iklim de bozuluyor! Kar hırsı ve karbon emisyonu salınımının çok dar ve rantçı bir karcı grubun neden olduğunu bilmemiz gerekiyor. Doğayı korumanın yolu bir anlamda ‘eşitlikten’ geçiyor. Yani evet; küresel ısınma da sınıfsal!

DÜNYANIN İKİ YÜZÜ, İKİ YÜZLÜ DÜNYALILAR

Gelelim konunun ‘politik doğruculuk’ kıvamından hallice yanlarına. Karbondioksitin (CO2) çoğu en çok Çin, ABD, Hindistan, Rusya ve Avrupa Birliği tarafından üretiliyor. Avrupa Birliği, emisyonu azaltmaya çalışıyor ama yetersiz. Pazar kavgası içinde olan Çin, ABD ve Rusya ise ciddi adımlar atmıyor. ABD ve Çin, Paris Anlaşması'nda belirlenen, küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefine ulaşmak için birlikte çalışma konusunda kararlı olduklarını duyurmuştu. Ama sadece duyurmakla kaldılar tabi. Bu ülkeler zaten anlaşmaya da çok geç katılmışlardı.

2011 yılında İskoçya’nın Glasgow kentinde bir araya gelen dünya liderleri iklim değişikliği toplantısına jetlerle katılmışlardı. Yaklaşık 400 özel uçak bu toplantı için havalandı. Bu da Avrupalı sıradan yüzbinlerce vatandaşın 1 yıllık karbon emisyonuna bedeldi.

Dünyada ve Türkiye’de iklim değişikliği (krizi) toplantı ve organizasyonlarına sponsor olan ‘bazı’ büyük şirketlerin atmosferi kirlettiği oran ve doğaya verdiği zararla bakınca dünyalı iki yüzlülerin verdikleri zararı görebilirsiniz.

Katar’da yapılan ve FIFA başkanına ve bazı yöneticilere verilen rüşvetle organize edilen Dünya Kupasında stadlara dev klimalar takıldı. Yüzbinlerce zengin kişi, büyük motorlu araçları ve özel jetleriyle maçları izlemeye gitti. Karbon salınımı milyonlarca Türk Vatandaşının yıllarca uğraşsa yapamayacağı orandaydı. Bu kirliğin en az miktarda olabileceği bir coğrafi seçenek yerine kirli ellerce dünya biraz daha kirletildi. Aslında bizzat Batı tarafından Katar’lı petrol zengini elleriyle!

İklim krizi ve kuraklık nedeniyle yaşanacak kitlesel göçlerde bu krize ve kuraklığa neden olan ülke ve sermaye grupları kapılarını mağdurlara açacak mı? Elbette ki hayır. Bunu savaşı yaratıp savaştan kaçan masum sivillere kapısını kapatan bazı AB ülkelerinde de ABD’de gördük. Bu nedenle kapitalizmin ve iki yüzlü dar sermaye gruplarının da küresel ısınma adına yaptıkları toplantılar ve kastıkları duyar “zırvanın” ötesine gitmiyor. Konu salt bir halkı korkutma ve kontrol aracına dönüşüyor.

Isınma nedeniyle 2030 ve sonrasındaki on yıllarda ölümler artacak. Tıpkı kovid pandemisi döneminde olduğu gibi günlük ölüm tabloları yayınlanacak. Bir süre sonra “Bugün sıcaklık nedeniyle 87 kişi öldü” haberleri yine covid-19 virüsü salgını sonrasında olduğu gibi sıradanlaşacak. Kapitalizmin merkezleri sınırlarını koruyacak. Krizin yükünü yine krizi yaratanlar değil; kriz mağdurları yaşayacak. Çünkü bunun aksini gösteren hiçbir gidişat ve sağlam, sağlıklı, kararlı halk ve siyaset duyarlılığı şu ana kadar yok. Oysa siyaset, bir olay meydana geldiğinde aksiyon almak demek değildir. İyi siyaset; kriz daha olmadan ona önlem alabilmek demektir.

Nasıl ki insan hastalanınca bağışıklık sistemi sıcaklığı yükseltip virüs ve hastalıklarla bu şekilde başa çıkmaya çalışıyorsa; dünya da doğayı yok eden insan adlı ‘virüsle’ böyle baş etmeye başladı diyebiliriz. Yani sıcaklığın artması dünyanın bir anlamda bağışıklık sistemidir de diyebiliriz. Elbette bu bir ironi. Çünkü 4.5 milyar yaşındaki dünyanın var olmak için bize ihtiyacı yok; ama bizim var olmak için dünyaya kesinlikle ihtiyacımız var. İşte bu da apaçık, içinde ironi barındırmayan bir gerçek.

İşin ÖZ’eti, astrofizikçi Hubert Reeves’in dediği gibi: “Doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyit Tosun Arşivi