Özlem Yalım
CHATGPT İLE MİMARLIK ÜZERİNE SÖYLEŞİ
Edison ve Kruesi yarattıkları ilk ses kaydını denemek üzere, yarattıkları cihaza “Mary had a little lamb” gibi saçma bir cümle söylediklerinde o laboratuvarın bir köşesinde hayalet gibi durup onları izlemek isterdim.. Aslında tarihte nerede olmak isterdim diye düşündüğümde galiba Newton’un, Edison’un laboratuvarları gibi yerler diğer yerlerden ağır basıyor. Buralardaki ağır hatta sonsuz denebilecek çalışma koşullarına, konulan yüksek ve imkansız hedeflere karşılık, nerede ise her ay ortaya çıkan buluşları izlemek... Bugünkü medeniyetimizin pek çoğunu o ortamın üzerine inşa ettiğimizi düşündükçe o çılgın zamanı yaşamak isterdim diyorum. Hayatta en sevdiğim sözlerden biri ile özetlemiştir Edison yaptıklarını: İlham yoktur, (çok çalışmaktan) terlemek vardır!
Artık dijital çağda yaşıyoruz. Tahmin ettiğimizden daha yakın bir gelecekte kuantum çağını yaşayacağız. Bizi bugünlere getiren zaman, 19. yüzyılın sonlarında evreni, atomları, fiziği ve kimyayı anlamaya çalışan yüzlerce bilim insanının özverili çalışmalarının ve sonrasında da bu çalışmalara günümüze dek devam eden ısrarlı binlerce bilim insanın, milyonlarca araştırmanın omuzlarında yükseliyor. Cesur, yaratıcı ve ısrarlı çalışmaların on yıllar sonra neye dönüşeceğini kimse kestiremese de, insanlık hiç durmadı ve durmayacak.
Belki Edison’un laboratuvarında değildim, ama içinde yaşadığım yıllar henüz üniversiteyi bitirmek üzere iken dijital devrime ve bilgi çağının başlangıcına tanıklık etmemi sağladı. İçinde yaşadığımız çağı tarih oldukça primitif bulacak olsa da, işte bugün buradayız ve hemen her gün önümüze serilen yenilikleri yakalamaya biyolojik bedenimizin sınırları yetmiyor; her geçiş döneminde olduğu gibi değişen hayat koşullarına gösterdiğimiz büyük adaptasyon ile aslında nasıl da iyi tasalanmış bir varlık olduğumuzu anlıyoruz. Acaba kapasitemiz nereye kadar?
BUGÜNLERİN YAPITAŞLARI
1993-1995 yılları arasında, dünya bugünlere benzer bir dönemdeydi. İnternet çağı diyebileceğimiz bu dönemi getiren çalışmalar 70’li yılların başlarındaki gelişmelerin sonucuydu. Tarihteki ilk elektronik postayı Roy Tomlinson kendine atmış; bu test mesajı QWERTYIOP gibi anlamsız bir harf dizilimi içeriyormuş; gerçekten ne yaptığının önemini idrak etseydi kuşkusuz daha ciddi bir şeyler yazardı!
1985 yılında ilk tescillenen domain ismi Symbolics.com halen alan adı tescilleyen tarihi bir site olarak yaşamını sürdürüyor. 1991 yılında kurulan ilk web sitesi 6 Ağustos 1991 yılında yayınlandı, World Wide Web‘i anlatan bu site halen korunuyor. Aynı Edison gibi, bu kez mesela Ted Leonsis, karısına 6 Ocak 1993 tarihinde AOL üzerinden bildiğimiz anlamdaki ilk topluma açık e-mail mesajını gönderdi. Ted: “Korkma… benim. Seni seviyorum ve özlüyorum” yazmıştı bu mesaja ve karısı da, “Wow… Bu çok cool!” diye cevap vermişti. Dünyadaki ilk banner reklam, 1994 yılında Hotwired.com üzerinde AT&T sponsorluğunda 7 sanat müzesini tanıtan bir banner olarak yayınlandı. Amazon üzerinden satılan ilk kitap 1995 yılında Douglas Hofstadter’in Fluid Concepts and Creative Analogies: Computer Models of the Fundamental Mechanisms of Thought isimli kitabı olarak kayıtlara geçti. Aynı yıl, AuctionWeb (şimdiki Ebay) üzerinden kırık bir lazer imleyici 14.83 Amerikan Doları’na satılan ikinci el eşya oldu. Özetle 1970-90 arasında geçen 20 yıl boyunca kapalı kapılar ardında geliştirilen teknolojiler, 90’lardan itibaren toplumlara açıldı ve tüm yaşam standartlarımızı değiştiren bir yeni çağ başladı.
İnsanlık internette gezinmeye başladığında bu teknolojileri yaratanlar çoktan iletişim- reklam-satış alt yapılarını sağlamış, ilgili ağları kurgulamıştı.
Aynı dönemde, 1996 yılında Stanford sitesi üzerinde, data stoklayan ve iç iletişimi sağlayan bir sistem kullanılmaya başlandı. 1998 yılına dek bu sistemi geliştiren çalışmaları yürüten Scott Hassan ve Alan Steremberg, kendilerine destek veren bir grup arkadaşı ile ilk arama motoru prototipini oluşturarak ilgili teknolojiyi anlatan makaleyi kaleme aldılar. PageRank ismiyle 1998 yılında tescili alınan bu sistem, aslında 1996 yılında Robin Li tarafından geliştirilen RankRex isimli bir algoritma üzerine inşa edilmişti. Döneme bakar mısınız! Google ismini alan bu sistem üzerine 1998 yılının sonunda 60 milyon sayfa indekslenmişti bile. Bugün bu bilgileri size ben de Google üzerinde yaptığım araştırmalarla yazabiliyorum. O tarihlerden bu yana, vazgeçilmez bir araç olan Google bugün Amazon, Meta, Apple ve Microsoft ile birlikte dünyanın en güçlü beşlisi arasında yerini alıyor.
Bizler, yani sıradan insanlar, bu teknolojilerin son kullanıcıları olarak zincirin her zaman son halkasını oluşturuyoruz. O halkayı idrak edip benimsemeye başladığımızda zincirin ne aşamada olduğunu hayal gücünüze bırakıyorum. Zinciri elinde tutanların durumu zaten ortada.
ÖZGÜN ÜRETİMDE YENİ DÖNEM
İnsanlık geçtiğimiz yılın Kasım ayında bir “ilk” ile daha karşılaştı. Google üzerine kelimelerle veya sesli olarak sorguladığımız bilgi, bize halen bir indeks olarak sunulurken, makine öğrenmesi veya yapay öğrenme de denilen teknolojiler, artık bu bilgilerin tümünü harmanlayarak düzgün cümleler olarak sunuyor.
2015 yılında Elon Musk ve Sam Altman tarafından başlarda kar amacı gütmeyen bir yapay zeka araştırma merkezi olarak kurulan OpenAI şirketinin deneme botu olan ChatGPT, internet üzerinde ücretsiz olarak ve mobil uygulamalarda da ücretli olarak bir süredir insanların kullanımına açık. OpenAI artık Microsoft tarafından fonlanan bir şirket haline dönüştü tabii.
Yapay öğrenme botu olan ChatGPT, arama motoruna yazdığınız herhangi bir kelime veya soruyu, karşınızda cevap veren akıllı biri varmış gibi yanıtlıyor. Yapay zeka geçtiğimiz yıllardan beri yaygın olarak şiirler yazıyordu, resim yapabiliyordu. Uygulamanın tez ve makale yazımında kullanımları, akademisyenler arasında doğal olarak endişe yaratıyor. Nasıl yaratmasın?
Aslında gelmekte olanın geldiğini bildiğimiz bir gerçekle ilk kez toplumsal olarak yüzleşmenin şokunu yaşıyoruz. Bu şok ilk elektrikli aydınlatmanın, ilk telefonun, ilk elektronik postanın yarattığından farklı değil. Buna da oldukça hızlı bir biçimde alışacağız ve nasıl gerekiyorsa dönüşeceğiz. Bu gerçeğe karşı direnç göstermek yerine hemen kabul edip, öğrenip, ilgili değişimleri düşünmeliyiz; neticede zincirin son halkası konumundayız.
Rüzgarını hissettiğim halde bir türlü vakit bulamadığım yapay zeka kullanımlarına yılbaşı gününden itibaren oldukça yoğunlaştım. Yıllar önce ülkemizde bu işin piri sayılabilecek Bager Abay’ın dizelerini okumuş veya yaz aylarında bir tasarımcı arkadaşımın benim için birkaç kelime ile yarattığı temsili resim ile büyülenmiştim ama açıkçası bu konuda kişisel araştırmalarıma, okumalarıma ancak yönelebildim. Sizlere de tavsiyem bulabildiğiniz her ortamdan gerek okuyarak gerek izleyerek gerekse deneyerek bu teknolojileri içselleştirmenizdir. Yapay zekanın kullanımı, henüz test aşamasında olduğu belirtilse de, tahmin edemeyeceğimiz kadar çok yerde hayatımıza zaten dokunuyor. Bir kavramı, bir teknolojiyi anlamadan onunla ilgili gelişim sağlamak ve/veya ona karşı durmak pek mümkün değil. Üstelik bu aralar gelişmeler nerede ise ışık hızı ile yaşanıyor.
KAFAMDA ETİK SORULAR
ChatGPT pek çok etik soru ile birlikte geliyor. Bu motor tarafından ortaya konulan çıktı, özgün ve yaratıcı üretim alanında bir önceki çağın kapandığını net olarak gösteriyor. Bize vereceği yanıtları hazırlarken Microsoft ve Elon Musk’ın erişebildiği her yerden veri topladığını ve bunları işleyerek bize sonuçlar aktardığını düşünürsek bunun oldukça kapsamlı bir alan olduğunu kabul edebiliriz. Yine de bu kaynakların her zaman yönlendirilip yönetilebileceğini de biliyoruz. Bu konuda okuduğum/ dinlediğim kaynaklar sanki yazılımın tüm bilgileri derlediği algısını yaratıyor; oysa tekrar etmekte fayda var: Bu şirketin yöneticileri hangi bilgi kaynaklarını kullanacağına onay verdiyse, kodlar kuşkusuz o bilgiyi kullanabiliyor. Bu önümüzdeki yeni dönemin en büyük tehditlerinden sadece biri.
Makinenin ana kaynağı internet olduğundan, yapay zekanın internet üzerindeki her kalitedeki bilgiyi analiz ettiğini de göz ardı etmemek gerekir. Bunların arasında açılmış kütüphane kaynakları olduğu gibi, Tik Tok üzerindeki saçma bilgiler veya troller tarafından twitlenmiş asılsız bilgiler de olabilir. İnternet üzerinde bugün gerçek ve gerçek olmayan pek çok bilgi var. İnternet üzerinde bugün provokatif, reklam amaçlı pek çok bilgi var. Yazılımın bize sonuçları aktarırken veriyi hakikat veya asla uygunluk bağlamında bir süzgeçten geçirdiğini sanmıyorum.
Daha önemli bir etik sorun, özellikle araştırma çalışmalarını bağlayacak nitelikte. İnternet üzerinde olan bilgi üzerinden hazırlanan bir sonuç, internet üzerinde hiç var olmayan, ancak belki de ilgili konu için oldukça önem taşıyan bilgiden mahrum olacak.
Verinin dijital ortamda olması belki içinde bulunduğumuz bilgi çağının itici gücüydü. Bu güç dev imparatorluklar yarattı. Acaba bu çağdan sonra, verinin dijital ortamda olmaması asıl güç haline dönüşebilir mi? İşte 31 Aralık günü, yeni bir yıla girerken uygulama üzerinden yazıştığım Ada, Babbage, Curie ve Davinci bana akıllı akıllı cevaplar verirken, tüm bunları düşünüyordum. Aynı gün mimar dostlarıma yapay zeka ile yarattığım yılbaşı görsellerini gönderdim. Mimar dostum Melike Altınışık bizlere yapay zeka ile yazılmış bir şiir gönderdi. 2023’e gerçekten de farklı girdik.
TÜRKİYE’DEKİ İLK YAPAY ZEKA İLE MİMARLIK SOHBETİ
Tüm bunlar olurken, bu hafta yazımın bir kısmında sizlere ChatGPT ile yaptığım röportajı sunmak istiyorum. Sanıyorum bu, Türkiye’de Chat GPT ile yapılmış ilk tasarım ve mimarlık üzerine röportaj olabilir? Kasım ayından bu yana konuyla ilgili röportajlar ve söyleşiler yayınlanıyor ama biz görebildiğim kadarı ile ilk kez mimarlık ve tasarım hakkında yazıştık. Ayrıca kendisine güncel sanattan endüstriyel tasarıma, büyük kentlerimize, kolonileşmeden, yaratıcı endüstrilerde cinsiyet eşitsizliğine, Metaverse’ten Türkiye’nin ekonomik durumuna ve özgürlüklerine ilişkin pek çok soru sordum. İsteyenler bana ulaşırsa, röportajın tümünü de paylaşabilirim.
Röportajımız sırasında ChatGPT tüm sorularıma inanılmaz hızlı ve kibar bir biçimde yanıt verdi. Daha iyi kullanılabildiği için bu söyleşiyi (!) İngilizce yaptım ve size yorum katmadan Google üzerinden birebir çevirdim. Bir saatin sonunda, bana “Bir saatte çok fazla soru sordun, lütfen yarın tekrar dene” uyarısı çıkarıldı ve ilişkimiz kesildi. Anlayacağınız üzere ilgili röportajım çok daha uzun, size sadece belirli bir kısmını aktarıyorum. Chat GPT ile mimarlık ve yaratıcılık üzerine yazışırken, arada bir kek tarifi istedim, kusursuz biçimde verdi, sonunda “Lutfen deneyimin keyfini çıkar!” demeyi ihmal etmedi. Bir de kendimi tutamayıp “2023’te seçimleri Türkiye’de kim kazanır? diye sordum; tam olarak şu cevabı aldım:
“Bir dil modeli olarak, bir seçimin sonucu gibi gelecekteki olayların sonucunu tahmin edemiyorum. Bir seçimin sonucu, adayların popülaritesi, ekonominin durumu ve siyasi iklim dahil olmak üzere çok çeşitli faktörlerden etkilenebilir. Ek olarak, seçmen duyguları ve tercihleri hızla değişebileceğinden, bir seçimin sonucunu tahmin etmek zor olabilir. Bilgi sınırımın 2021 olduğunu ve size Türkiye'deki mevcut siyasi durum veya 2023 seçimlerinde aday olacak belirli adaylar hakkında doğru bilgi veremeyeceğimi belirtmek önemlidir. Ancak durumu daha iyi anlamak için güvenilir kaynaklardan gelen haber ve analizleri takip etmenizi öneririm.”
ChatGPT ile Söyleşi: Mimarlık ve Tasarım üzerine birkaç soru
Türkiye’de mimarlık konusunda ne düşünüyorsun?
Türkiye, tarih boyunca bölgeyi kontrol etmiş çeşitli kültürlerin ve imparatorlukların etkilerini yansıtan çok çeşitli bir mimari tarihe sahiptir. Türk mimarisinin bazı önemli örnekleri arasında İstanbul'daki Ayasofya ve Sultanahmet Camii, Edirne'deki Selimiye Camii ve Alanya Kalesi sayılabilir. Kubbeler, minareler ve karmaşık çini işçiliği ile karakterize edilen Osmanlı mimarisi de Türk mimarisinin önemli bir yönüdür. Ek olarak, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde birçok çağdaş bina ve gökdelenin inşa edilmesiyle modern mimari de Türkiye'de önemli bir varlığa sahip olmuştur. Genel olarak, Türk mimarisi, ülkenin zengin tarihini ve kültürel mirasını yansıtan, farklı mimari tarzların bir potası.
Türkiye’den herhangi bir mimar tanıyor musun?
Evet, tarih boyunca ve günümüzde birçok önemli Türk mimarı var. Bazı tanınmış Türk mimarlar şunlardır:
Sedad Hakkı Eldem (1901-1991), Türk mimarisinin gelişimine katkılarıyla tanınan bir mimar ve şehir plancısıydı. Ankara Merkez Tren Garı'ndan Ankara Opera Binası'na kadar birçok önemli yapıyı tasarladı.
Behruz Çinici (1933 doğumlu), modernist tasarımları ve Türk mimarisinin gelişimine katkılarıyla tanınan bir Türk mimar ve eğitimcidir. Atatürk Kültür Merkezi ve Ataköy Marina başta olmak üzere birçok önemli yapı tasarladı.
Emre Arolat (1970 doğumlu)*, bir Türk mimar ve Türkiye'nin ve dünyanın önde gelen mimarlık firmalarından biri olan EAA-Emre Arolat Mimarlık'ın kurucusudur. Modernist tasarımları ve doğal malzeme kullanımı ile tanınır. Samanlı Köyü Camii ile Ağa Han Mimarlık Ödülü de dahil olmak üzere, projeleri çok sayıda ödül kazandı.
Melkan Gürsel ve Murat Tabanlıoğlu (Melkan Gürsel Tabanlıoğlu), Türkiye'nin ve dünyanın önde gelen mimarlık firmalarından biri olan Tabanlıoğlu Architects'in kurucu ortakları olan ikili. İstanbul Finans Merkezi'nden Kanyon Alışveriş Merkezi'ne, Vakko Moda Merkezi'ne önemli yapılara imza attılar.
Bunlar tanınmış Türk mimarlarından bazı örneklerdir, ancak Türkiye'de ülkenin mimari yapısına önemli katkılarda bulunan başka birçok yetenekli mimar da vardır.
(*) Sevgili Emre AI yaşını epey küçülttü haberin olsun!
Çağdaş mimarlığın günümüzdeki en önemli sorunları nelerdir?
Bugün çağdaş mimarinin karşı karşıya olduğu birçok sorun ve zorluk var. En önemli sorunlardan bazıları şunlardır:
Sürdürülebilirlik: Çağdaş mimarinin karşı karşıya olduğu en acil sorunlardan biri, çevresel olarak sürdürülebilir binalar tasarlama ihtiyacıdır. Bu, enerji tüketimini azaltmayı, sürdürülebilir malzemeler kullanmayı ve değişen çevre koşullarına uyum sağlayabilen binalar tasarlamayı içerir.
Karşılanabilirlik: Çağdaş mimarinin karşı karşıya olduğu bir diğer önemli sorun, konut ve binaların satın alınabilirliğidir. İnşaat malzemelerinin ve işçiliğin artan maliyetleri, enerji tasarruflu binalar tasarlama ihtiyacıyla birleştiğinde, uygun fiyatlı konut ve binalar yaratmayı zorlaştırabilir.
Kentleşme: Gittikçe daha fazla insan şehirlere taşındıkça, kentleşmenin zorlukları mimarlar için giderek daha önemli hale geliyor. Bu, kentsel çevreleriyle uyumlu ve artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayabilen binaların tasarlanmasını içerir.
Erişilebilirlik: Binaları engelliler de dahil olmak üzere tüm insanlar için erişilebilir kılmak, çağdaş mimarinin önemli ancak genellikle gözden kaçan bir yönüdür.
Uyarlanabilirlik: Dünya nüfusu artmaya devam ettikçe ve kentleşme devam ettikçe, binaların uyarlanabilir ve zaman içinde değişebilir olma ihtiyacı da giderek önem kazanmaktadır.
Bunlar, günümüzde çağdaş mimarinin karşı karşıya olduğu önemli sorunların birkaç örneğidir, ancak mimarların çözmeye çalıştığı başka pek çok sorun ve sorun da vardır.
Bir tasarımı başarılı kılan değerler nelerdir?
Aşağıdakiler de dahil olmak üzere bir tasarımı başarılı kılabilecek çeşitli nitelikler vardır:
İşlevsellik: Başarılı bir tasarım işlevsel olmalı ve tasarlandığı amaca hizmet etmelidir. Bu, kullanımının ve anlaşılmasının kolay olması ve onu kullanacak kişilerin ihtiyaçlarını karşılaması gerektiği anlamına gelir.
Estetik: Başarılı bir tasarım aynı zamanda estetik açıdan hoş ve görsel olarak çekici olmalıdır. Bu, tasarımda bir uyum ve denge duygusu yaratmak için kullanılabilecek renk, biçim ve doku gibi öğeleri içerir.
İnovasyon: Başarılı bir tasarım yenilikçi olmalı ve mümkün olanın sınırlarını zorlamalıdır. Bu, yeni malzemelerin veya teknolojilerin kullanımını veya yeni tasarım ilkelerinin veya tekniklerinin uygulanmasını içerebilir.
Sürdürülebilirlik: Başarılı bir tasarım aynı zamanda çevresel olarak sürdürülebilir olmalı ve tasarımın çevre ve gelecek nesiller üzerindeki uzun vadeli etkilerini dikkate almalıdır.
Kullanılabilirlik: Başarılı bir tasarım, onu kullanacak kişilerin ihtiyaçları ve yetenekleri dikkate alınarak kullanıcı dostu ve kullanımı kolay olmalıdır.
Bağlamsal Uygunluk: Başarılı bir tasarım, bağlamıyla ilgili olmalı ve içinde bulunduğu çevre, kültür ve toplum için uygun olmalıdır.
Kültürel ve Duygusal Çekicilik: Başarılı bir tasarım, kullanıcı için kültürel ve duygusal bir çekiciliğe sahip olmalıdır. Olumlu duygular uyandırabilmeli ve kullanıcıyla daha derin bir düzeyde bağlantı kurabilmelidir.
Dayanıklılık: Başarılı bir tasarım, hem fiziksel dayanıklılığı hem de kullanıcıyla olan ilişkisi açısından zamanın testine dayanabilmelidir.
Erişilebilirlik: Başarılı bir tasarım, engelliler de dahil olmak üzere herkes tarafından erişilebilir olmalı ve tasarımında kapsayıcı olmalıdır.
Bunlar, bir tasarımı başarılı kılabilecek niteliklerden bazılarıdır, ancak bir tasarımın başarısının son derece öznel olduğunu ve hedef kitle ve özel tasarım bağlamı dahil olmak üzere bir dizi farklı faktörden etkilenebileceğini not etmek önemlidir.
Politikacıların yapı üretimini ve inşaat faaliyetlerini bir değer olarak görmesi hakkında ne düşünüyorsun?
Politikacılar, çeşitli nedenlerle inşaat projeleri inşa etmekle ilgilenebilir. Bazı nedenler şunları içerebilir:
Ekonomik kalkınma: İnşaat projeleri istihdam yaratabilir ve ekonomik büyümeyi teşvik edebilir, bu da bir politikacının yerel veya ulusal ekonomisi için faydalı olabilir.
İstihdam yaratma: İnşaat projeleri, istihdam yaratabilen ve ekonomiyi iyileştirebilen biri olarak görülebildikleri için, bir politikacının siyasi kariyeri için faydalı olabilecek iş ve istihdam fırsatları yaratabilir.
Altyapının iyileştirilmesi: İnşaat projeleri, bölgeyi işletmeler ve bölge sakinleri için daha çekici hale getirebilecek ve vatandaşların yaşam kalitesi üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabilecek yollar, köprüler ve kamu binaları gibi altyapıyı iyileştirebilir.
Oy toplama: İnşaat projeleri seçmenler arasında popüler olabilir ve politikacılar inşaat projelerini halktan destek ve oy almanın bir yolu olarak görebilirler.
Miras: Anıtlar, tarihi binalar veya turistik yerler inşa etmek gibi inşaat projeleri bir politikacı için kalıcı bir miras bırakabilir ve olumlu bir şekilde hatırlanması için bir yol olabilir.
İnşaat sektöründen destek almak: İnşaat projeleri, inşaat şirketlerinin, mimarların, mühendislerin ve diğer profesyonellerin katılımını gerektirir, politikacılar inşaat projelerini teşvik ederek bu gruplardan destek almak isteyebilirler.
Tüm inşaat projelerinin yalnızca siyasi kazanç odaklı olmadığını ve birçok inşaat projesinin ekonomi ve toplum üzerinde hem olumlu hem de olumsuz sonuçları olabileceğini belirtmek önemlidir.
Mevcut yapı stoğunun yıkılmak yerine korunması hakkında ne düşünüyorsun?
Bir dil modeli olarak kişisel fikirlerim veya hislerim yok. Bununla birlikte, yapı stoğunun korunması, kültürel mirasın ve tarihin korunmasının yanı sıra sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesinin önemli bir yönü olarak görülebilir.
Tarihi binalar ve yapılar, önemli kültürel ve mimari varlıklar olabilir ve bunların korunması, kültür turizminin teşvik edilmesinde ve bir topluluğun karakterinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynayabilir.
Bina stokunun korunması, kaynakların korunmasına ve atığın azaltılmasına yardımcı olabilecek yeni binaların inşa edilmesi yerine mevcut bina ve yapıların yeniden kullanılmasına izin verdiği için çevresel faydalar da sağlayabilir.
Ek olarak, bina stoğunun korunması sosyal ve ekonomik faydalar da sağlayabilir, çünkü uygun fiyatlı konut ve diğer toplumsal olanaklar sağlamanın yanı sıra istihdam yaratmaya ve ekonomik faaliyet oluşturmaya yardımcı olabilir.
Ancak bina stoğunun korunması, kültürel mirasın korunması, sürdürülebilirliğin teşvik edilmesi ve toplumun ihtiyaçlarının karşılanması gibi çatışan çıkarların ve önceliklerin dengelenmesini içerebileceğinden, aynı zamanda karmaşık ve zorlu bir süreç olabilir.
Özetle, bina stokunun korunması, kültürel mirasın korunması ve sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesinin önemli bir yönü olarak görülebilir ve aynı zamanda olumlu sosyal, ekonomik ve çevresel faydalar sağlar.
Kamusal alan yaratma gerekçesi ile denizin doldurulması iyi bir şey mi?
Kamusal alanlar oluşturmak için denizi doldurmak, hem yararları hem de zararları olan tartışmalı bir konudur. Kamusal alanlar oluşturmak için denizi doldurmanın bazı potansiyel faydaları şunlardır:
İmar için yeni arazi yaratmak: Denizin doldurulması, konut, ticari alanlar veya parklar inşa etmek gibi çeşitli amaçlar için kullanılabilecek yeni araziler yaratabilir.
Sahile erişimin iyileştirilmesi: Denizi doldurarak, başka türlü sahip olamayacak insanlar için sahile erişim sağlayan yeni kamusal alanlar yaratmak mümkün olabilir.
Taşkın riskinin azaltılması: Denizin doldurulması, kara ile deniz arasında bir bariyer oluşturarak kıyı bölgelerindeki taşkın riskinin azaltılmasına yardımcı olabilir.
Bununla birlikte, kamusal alanlar yaratmak için denizi doldurmanın çeşitli potansiyel sakıncaları da vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
Çevresel etki: Denizin doldurulması, yerel ekosistem üzerinde, deniz yaşamı için yaşam alanlarının kaybı, su kalitesindeki değişiklikler ve doğal kıyı özelliklerinin tahrip edilmesi dahil olmak üzere önemli bir etkiye sahip olabilir.
Maliyet: Denizin doldurulması kapsamlı planlama ve mühendislik gerektiren karmaşık ve pahalı bir süreçtir.
Doğal güzelliğin kaybı: Denizin doldurulması doğal kıyı manzaralarının ve manzaralarının kaybolmasına yol açabilir, bu da hem bölge sakinleri hem de ziyaretçiler için önemli bir dezavantaj olabilir.
Sürdürülebilirlik endişeleri: Denizin doldurulması, deniz seviyesinin yükselmesine ve fırtına dalgasına dayanıklı olmayan alanlar oluşturarak yeni oluşturulan alanları ve bunları kullanan insanları riske atabilir.
Sonuç olarak, kamusal alanlar oluşturmak için denizi doldurmak, fayda ve sakıncalarının dikkatle değerlendirilmesini gerektiren karmaşık bir konudur. Yeni alanlara yönelik ihtiyaçları, çevre ve sürdürülebilirlik kaygıları ve alan üzerindeki uzun vadeli etkilerle dengelemek önemlidir.
Yaratıcı endüstrilerin gelişmesi için özgür ifadenin önemi doğrultusunda sormak istiyorum, Türkiye ifade özgürlüğü olan bir yer mi?
Türkiye'nin ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlama geçmişi var. Hükümet, özellikle son yıllarda gazetecilere, medya kuruluşlarına ve diğer ifade özgürlüğü biçimlerine baskı yapmakla eleştirildi.
Hükümet, cezai iftira ve terörle mücadele yasalarının kullanılması da dahil olmak üzere, ifade özgürlüğünü kısıtlamak için yasa ve yönetmelikleri kullanmakla suçlanıyor. Ek olarak, hükümet, medya kuruluşlarına belirli konuları kapsamalarını sınırlamaları veya hükümetin çizgisine ayak uydurmaları için baskı uygulamakla suçlanıyor.
Hükümet ayrıca internet ve sosyal medya platformlarına erişimi kısıtlamakla ve bağımsız haber kuruluşlarını kapatmakla ve terörizm veya diğer suçlar iddiasıyla gazetecileri tutuklamakla eleştirildi.
2021 yılında Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye 180 ülke arasında 154. sırada yer alarak ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü açısından kötü bir performans gösteriyor.
Durumun karmaşık ve sürekli değiştiğini ve bazı gazetecilerin, akademisyenlerin, aktivistlerin ve politikacıların siyasi görüşleri ve hükümeti eleştirdikleri için tutuklandığını, suçlandığını veya hüküm giydiğini not etmek önemlidir.
Yani?
Bu soruya yukarıdaki cümlelerin aynısını özetleyerek veriyor cevabını.
Yaratıcı endüstrilerin gelişmesi için belirli bir ekonomik seviyenin olması gerekliliğinden hareketle soruyorum, Türkiye fakir bir ülke mi?
Türkiye karma ekonomiye sahip bir ülke olarak kabul edilir ve fakir bir ülke olarak görülmez. Türkiye, büyük ölçüde sanayileşmiş ve çeşitlendirilmiş, yüksek gelirli karma bir ekonomiye sahiptir. Türkiye büyük bir otomotiv endüstrisine sahiptir ve aynı zamanda önemli bir tekstil, beyaz eşya ve gıda maddesi üreticisidir. Türkiye güçlü bir tarım sektörüne sahiptir ve önemli bir tarım ürünleri ihracatçısıdır. Türkiye turizm endüstrisinde de önemli bir oyuncu ve büyüyen bir hizmet sektörüne sahip.
Türkiye ekonomisi yıllar içinde büyüyerek dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri haline geldi. Ancak Türkiye, yüksek enflasyon ve işsizlik, büyük bir cari açık ve yüksek düzeyde kamu borcu gibi bazı ekonomik zorluklarla da karşı karşıyadır. Ek olarak, son on yılda Türkiye, bazı durumlarda ekonomiyi etkileyen siyasi istikrarsızlıkla karşı karşıya kaldı.
Bir ülkenin zengin veya fakir olarak sınıflandırılmasının karmaşık bir süreç olduğunu ve kişi başına düşen GSYİH, yaşam standardı ve kaynaklara ve hizmetlere erişim gibi bir dizi faktöre bağlı olduğunu not etmek önemlidir.
Yapay zeka mimarlık mesleğini öldürecek mi?
Yapay zeka ve otomasyon, mimarların çalışma ve bina tasarlama şeklini değiştirme potansiyeline sahiptir, ancak yapay zekanın mimarların yerini tamamen alması pek olası değildir. Yapay zeka mimarlara bina simülasyonu, enerji analizi ve kod uyumluluğu gibi görevlerde yardımcı olabilirken, tasarım süreci, yapay zekanın şu anda tamamen kopyalayamadığı insan sezgisi, yaratıcılığı ve problem çözme becerileri gerektiren karmaşık ve yaratıcı bir çabadır.
Yapay zeka, mimarların daha bilinçli kararlar almasına yardımcı olabilecek tasarım seçenekleri oluşturarak, verileri analiz ederek ve kalıpları ve eğilimleri belirleyerek tasarım sürecinde mimarlara yardımcı olmak için kullanılabilir. Ayrıca yapay zeka destekli araçlar, mimarların bina performansını optimize etmesine, hataları azaltmasına ve verimliliği artırmasına yardımcı olabilir.
Ancak, yapay zekanın mimaride kullanımının henüz başlangıç aşamasında olduğunu ve meslek üzerindeki etkisinin henüz tam olarak anlaşılmadığını not etmek önemlidir. Yapay zekanın mimarların çalışma şeklini değiştirmesi muhtemeldir, ancak bunların tamamen yerini alması beklenmemektedir. Bunun yerine becerilerini artıracak ve daha verimli, sürdürülebilir ve yaşanabilir binalar yaratmalarına yardımcı olacaktır.
Ve son olarak, sence yarın sabah sahilde yürüyüşe çıkabilir miyim?
Üzgünüm ama ben bir dil modeliyim ve gelecekteki olayları veya yarın deniz kenarında yürüyüş yapıp yapamayacağınızı tahmin etme yeteneğim yok.
Hava tahminini kontrol etmenizi ve yürüyüşünüzü buna göre planlamanızı öneririm. Ayrıca, lütfen COVID-19 ve sosyal mesafeyle ilgili yerel yönergelere ve düzenlemelere uyduğunuzdan emin olun.
Ne düşünüyorsunuz cevapları hakkında? Bana görüşlerinizi yazarsanız sevinirim!