Seyit Tosun
Bu defa eller tersine Biz’ler Mersin’e gitti
Cumhuriyet Halk Partisi, iktidarın alanını daraltmak ve Cumhur İttifakı’nı erken seçime zorlamak için “Milletin Sesi” adını verdiği mitinglerine Mersin’de başladı.
Mersin’in seçilmesinin siyasal strateji açısından önemli bir yeri vardı. Mersin, şehir sosyolojisi açısından çok kültürlü bir ticaret kenti. Şehir aynı zamanda turunçgil ihracatında başı çeken illerden. Çok çeşitli ve farklı köklerden insanım geldiği kent, işte bu kozmopolit yapısı, ticareti ve tarımsal üretimi nedeniyle çok doğru bir tercih oldu. Çünkü Türkiye’deki siyasal kutuplaşma arttıkça iktidar oylarını artıyordu. Millet İttifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu bunu gördüğü için iktidarın avantajlı olduğu ‘politik güreş minderinden’ çıkarak iktidarı kendi minderine çekecek adımlar stratejisi izledi. Özellikle son dönemde kişisel karşılıklı söylemler ve ‘karşı mahalleyi’ birarada tutan ve mobilize eden atışmalar yerine toplumsal refleksleri harekete geçirecek adımlar izlendi. Sadece kendi tabanına propaganda konforundan çıkıp her türlü ağır eleştiriyi goğüsleyerek ‘Karşı mahalle’ anlayışını ‘Bizim Mahalleye’ çevirmeye çalıştı. Millet İttifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu, seçimleri kazanacak asıl ittifakın ‘Mahalle ittifakı’ olduğunu görmüşlerdi.
İşte bu nedenle Mersin mitinginde kendisi konuşmadan önce halkın arasından çıkan atanamayan öğretmen, ürettiği elinde kalmış çiftçi, diplomalı işsiz ve mağdur esnaf çıkıp seslendi. CHP kurmayları sadece ekonomik kriz üzerinden geliştirilen söylemlerin oy dönüştürmede yetersiz kaldığını fark etmiş olmalılar. Seçmenle aradaki uzun yıllardır kodlanmış duvarları yıkmak için, oy vermeyen vatandaşlarla duygusal bağ da kurulması gerekliliği görülmüş. Bu nedenle de ideolojiyi dayatan değil; ideoloji anlatan ve karşı mahalle davranış kalıplarını anlayan adımlar atılmaya çalışılıyor. Önümüzdeki mitinglerde toplumsal kesimleri vesınıfları temsil eden bu konuşmalar ve konuşmacılar çoğaltılmalı. Mitingi canlı yayınlayan bazı kanallar halkın tepki, söz ve sloganları esnasında ara ara ses kısmına çok gitti. Mitinge gelen halkın tepkilerinin yansıtılmasının çözümü bulunmalı. Bir partinin mitinginde yaşlı insanlar dahi ağaçlara çıkıp, damlara zorlukla tırmanıp mitingi izliyorsa işte orada gerçekten bir umut var demektir. Bakılması gereken yer slogan ezberletilmiş doldurulmuş kalabalıklar değil; Mersin mitinginde biraz biraz gördüğümüz bu manzaralardır. Ayrıca gelenler ve izleyenlerle daha fazla duyusal bağ kurulması için kürsüye bağlı kalmak yerine sahnenin tamamı kullanılmalı. Bunu da not edelim.
ROLLER NASIL DEĞİŞTİ!
Adalet ve Kalkınma Partisi, kuruluş sürecinde ve kazandığı 2002 ve 2007 seçimlerinde mahallede ittifak kurarak bunu sağlamıştı. O dönem Recep Tayyip Erdoğan’a çok ciddi ve direk bir halk desteği vardı. AK Parti de genel söylem ve stratejisinin önemli bir bölümünü ‘mahalleden’ aldığı destek üzerine kurmuştu. O dönem; Cumhuriyet Halk Partisi’ni de ‘statükocu ve sırtını devlete dayamış seçkinler’ olarak suçluyorlardı. Tıpkı Avrupa’da korunaklı yüksek surlar içinde yaşayan feodal yapıyı yıkan burjuva ve kent hareketleri gibi kendini tanımlayan AK Parti; o eleştirdiği ve yıkmak için yola çıktığı merkezdeki yüksek surlar içine girdi. Cumhuriyet Halk Partisi de o surlardan çıkarak şimdi adeta rolleri değiştirip kentlerde yaşayan çoğunluğun arasına karıştı. Bu defa sırtını ‘mahalleye’ dayayan CHP, devlete dayayan AK Parti olmuştu. Yani bu defa ‘onlar’ tersine; Biz’ler Mersin’e gitmişti…
İşte yerel seçimler tam da böyle kazanıldı. Konforlu kendi mahaller yerine zorlu karşı mahallenin kapıları çalınmıştı. ‘İmkansız’ denilen İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri hem de iki defa kazanıldı. Ekrem İmamoğlu’nun kent sosyolojisi ve ‘psikolojisine’ uygun yapı ve söylemleri; CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun tüm sandık güvenliğini ve örgütün de ‘kendine güvenini’ sağlaması seçimde başarıyı getirdi.
MAHALLE İTTİFAKI NEDEN ÖNEMLİ?
Türkiye siyaset tarihi aynı zamanda her an her şeyin olabileceğinin de tarihidir. Dünkü rakipler, bugün ortak; bugünün rakipleri yarın ‘ortak’ olabilir. Bunun hem partilerin varlığının devamı hem de ‘kamu alanı’ ile doğrudan da bağlantısı/ilgisi bulunmamaktadır. İktidarı kendi surlarının içine tutmak ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarı sağlamanın yolu sadece iyi niyetli birlikteliklere, profesyonel stratejilere değil; asıl olarak ‘mahallenin’ desteğine bağlı. İttifak tabanda da genişletilmeli ve asıl olarak Mahallede İttifak sağlanmalı. Şu anda eksikliklerine rağmen oylarını büyüten tüm Millet İttifakı bileşenleri ‘Mahalle İttifakının’ gücünü ve ittifakın sağlıklı devam etmesinin ‘demokratik baskısını’ üzerlerinde hissetmeli. Bununla beraber de tıpkı İstanbul seçimlerinde kurulan dakika dakika bilgilendirme, izleme, hukuk takibi, sandık güvenliği, yazılım ve halkla ilişkiler modeli Türkiye’nin tamamına uygulanmalıdır.
KALABALIK YANILTICI OLABİLİR
Bir diğer konu da mitinglerdeki kalabalıklar. Mitingler sadece parti yönetimini değil; asıl olarak parti örgütünü mobilize eden ve güçlendiren toplantılardır. Başarılı mitinglerin enerjisi ile hem aktif üyelerin hem de seçmenlerin kararlılığı diri tutulur. Demokratik siyasetin somut hale dönüşmüş biçimleridir mitingler. Bu nedenle çok önemlidir. Ancak sadece miting kalabalıklarına bakarak seçimlerin kesin kazanilacağını düşünmek bir partinin kendisine yapacağı en büyük kötülük olacaktır. Çünkü kalabalıklar ve o kalabalıkların motivasyonlarını etkileyip belirleyen söylemler; kurulan ‘Mahalle ittifakını’ zayiflatabilir ve karşı mahallenin yeniden mobilize olmasına neden olabilir. O nedenle kalabalık arttıkça söylem sorumluluğu da büyür. Bu söylemler her zaman, içinde bulunduğumuz konjonktür nedeniyle ‘Mahalle İttifakı’ üzerinden devam etmelidir. Sadece kendimizin duymak istediklerini söylersek; günün sonunda kendi kendimizle kalma tehlikesi baş gösterebilir. İşin ÖZ’eti; bırakın onlar tersine gitsin; Mersin’e BİZ olarak gitmeye devam etmemiz gerekiyor. Günün sonunda hep birlikte ‘BİZ’ kalabilmek için.