80 MİLYONA KELEPÇESİ YETMEZ!

Geçtiğimiz günlerde sokak röportajlarının birinde Z kuşağından genç bir kadın bütün söylenmesi gerekenleri tek cümlede özetledi. Röportaj sırasında birisi “Konuşanı içeri atıyor” deyince genç bir kadın “Herkese kelepçesi yetmez! Bize cesaret lazım” dedi. Geldiğimiz nokta karşısında insanların ortak sesi uzun süredir hiç bu kadar kısa ve net şekilde anlatılmamıştı. Tıpkı daha önce başka bir Z kuşağı gencinin "Her şey çok güzel olacak" demesi gibi…

Kutuplaştırmayı arttırarak şiddeti normalleştirmek ve baskıyı artırmak stratejisinin iş yapmaması sonrası propaganda stratejisinde iyice eli ayağına dolananların ‘Cumhurbaşkanı yürüdü’ diye sevinç içinde tweet atıp video paylaşmaları iletişim tarihine geçti. Tabi ‘dosta güven düşmana korku’ salan bu videolarla ‘Cumhurbaşkanı yürüdü, bakın’ denilerek dahiyane iletişim becerilerini ortaya koyanlar asıl konuyu unutmuştu; Cumhurbaşkanı yürüdü tamam da, ardı ardına gelen zam yağmuruyla ahalinin yürüyecek hali kalmadı!

Sokağa çıktığınız an ‘Yürümemetre’ harekete geçiyor. Nasıl mı? Anlatayım; çıktığınızda erkekseniz yürümemetre daha yavaş, kadınsanız daha hızlı hareket eder. Çünkü kadına laf atan, saldıran, taciz eden ve öldürmek isteyen canilik potansiyelini daima diri tutanlarla işgal edilmiş kentlerimiz. Devam edelim…

Siz yürürken isterseniz hiçbir şey almayın. Çektiğiniz hava var ya. Hah işte ona vergi veriyorsunuz. Çevre vergisi bunun için vardır. Orhan Veli’nin dediği gibi artık hava ve acı su bedava değil. Yürümeye devam ettiniz ve su aldınız bir vergi daha ödediniz. Acıktınız, en ucuzundan yemek yediniz işte bir vergi daha. Telefonunuz çok eskimiş, bir telefon alacaksınız ama o da ne?! Asgari ücretle çalışıyorsanız örneğin iPhone 12 almanız için yemeden içmeden hiçbir şey ödemeden 4 ay çalışmanız gerek. ABD’de bir asgari ücretlinin bunu 1 haftada, bazı Avrupa ülkelerindeki asgari ücretlilerin ise 5 günde alabiliyor olduğunu öğrenince telefon almaktan vazgeçiyorsunuz. ÖTV, MTV, KDV, ÖİV falan derken canınızın sıkkınlığıyla bir rakı almak istiyorsunuz. Öyle yok hemen rakı almak falan! Önce 3 tane rakıyı devlete ısmarlayacaksınız, sonra kendinize tabi ki alabilirsiniz.

YÜRÜMEMETRENİZ ÇALIŞIYOR

Diyelim ki yürümekten yoruldunuz ve “az oturayım da yürümemetre çalışmasın” dediniz. Öyle kaçış yok! Siz oturduğunuzda dahi hayatta bırakın geçmediğiniz, görmediğiniz bir köprünün o anda parasını vermektesinizdir. Uçağa binmeyeli yıllar olmuştur ama belki de siz öyle zannediyorsunuz! Siz binmeseniz de yolcu garantili bir havalimanında uçmuş gibi ona da para ödemeye devam ediyorsunuzdur. E iyi uçuşlar diyelim o zaman!

Eve geldiniz, yorgunsunuz ve sinirlisiniz. Elinizi yüzünüzü yıkamak istiyorsunuz. Musluğu açtığınız anda 5 çeşit vergilendirme devreye giriyor! Rabbim verdikçe veriyor anlayacağınız.

Sabah işe gideceksiniz, arabanıza bindiğinizde benzin lambası çoğu kez olduğu gibi gene yanıyor. Her seferinde 50 liralık benzini propaganda için değil de paranız olmadığın için almanız gerçeğiyle benzinliğe yanaşıyorsunuz. Borsa ekranı gibi durmadan değişip artan litre benzin fiyatlarına bakıp uzaklara dalacakken bir anda vergi pompasına yanaşıyorsunuz. E kaçış yok.

İşsizsiniz, Avrupa’da bırakın işsizleri, asgari ücretlilerden dahi vergi alınmıyor. İş aramak için otobüse bile binecek para yokken bir haberde kamu ihalelerinden 5 milyar dolar kazanan ve 480 milyon dolar vergi vermesi gereken bir müteahhittin vergi borcunun sıfırlandığını okuyorsunuz. Başka bir sayfayı açtığınızda karşınıza bu defa da TÜGVA’nın 1500 adet THY uçak biletini bedava aldığını görüyorsunuz. Otobüse bile binemeyen siz ne de güzel hayır işleyip bu vatan millet aşkıyla yanıp tutuşan TÜGVA gençlerinin uçak parasını ödediniz! Allah hayrınızı kabul etsin!

Okulunuzu başarıyla bitirmiş, en az bir dil biliyor ve durmadan kendinizi mi geliştiriyorsunuz yoksa? Hatta üzerine KPSS’de derece mi yaptınız?! Tebrikler, elendiniz. Sizin yerinize çoktan pudra şekeri üzerine master yapmış birisi alındı bile.

Bu üzüntü ve hınçla sokağa çıktınız, eyvah! Yürümemetre çalışmaya devam ediyor. Siz adımlarınızın sayısını ve hızını arttırdıkça yürümemetre de daha hızlı çalışıyor. Şak diye birisi mikrofon uzatıyor “hayatınızdan memnun musunuz?” diye soru sorarak. Tam “hayır” diyeceksiniz oradan kadrolu bir boomer sizi yıllardır bekliyormuşçasına hemen o sihirli sorusunu soruyor; “Çıkar göster telefonunu…”

BİZE CESARET LAZIM

Simülasyon olur da be kardeşim bu kadar mı olur? “Yapay zekaya sahip bu dayılar, programın virüsü gibi adeta” diyorsunuz. “Ama bakın…” diyecekken simülasyon tak diye bir gurbetçiyi devreye sokup size “Yeğenim sen bilmezsin yağ kuyruğu vardı” diyor. Sonunda 2.0 boomer devreye girdiğinde tepeniz atıyor “E yağ kuyruğu varsa yağ alacak para da var demek. Şimdi kuyruk yok çünkü para yok! Hiçbir şey alamıyoruz. Okuyamıyoruz. Kendi ülkemizde denize bile girecek paramız yok!” gibi tepkiler veriyorsunuz. Ardından yıllardır uğradığınız haksızlık bir anda boşalıyor ve taşıyor. Bu defa da bunları söylediğiniz için kapınıza polisin gelmeyeceğini düşünüyorsunuz. Oradan ayrılıp yürümeye devam ediyorsunuz…

Problemin sadece cehalet değil; aynı zamanda ayrıcalığını korumak isteyenlerden kaynaklandığını idrak ediyorsunuz. Kavga sadece gericilikle değildi. Asıl kavga herkes için eşitlik isteyenlerle, ayrıcalıklarını korumak isteyenlerin arasındaydı. Vasat seviciler, kindarlar, yobazlar, doğayı yok edenler ve rant uğruna yağma yapan kravatlıların karşısında söyleyecek sözü olanlar daha kalabalık bu defa…

O, bu değil de, Cumhurbaşkanı ‘yürüdü yürümedi’ tartışmaları bir kenara; ÖZ’etle, bu ülkenin iyi insanlarının yürüyecek hali kalmamıştı. Belki fark etmişsinizdir; korku dalgası adeta kırıldı. Yürümeye takati kalmayan insanların çoğu koşmaya hazır. Kelli fellilerin, kodamanların, sözde duayenlerin, ihaleci şarkıcıların, yalaka türkücülerin ve korkak kabadayıların sustuğu yerde iyi insanlar ve gençler korkmadan konuşuyor.  ‘Geliyor gelmekte olan’ desek yeridir hani! Bütün bunlara karşı da en şahane özet; duvarlara yazılası, manşetlere atılası ve korkmadan söylenilesi söz o genç kadından geldi; “80 Milyona kelepçeleri yetmez. Bize cesaret lazım…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyit Tosun Arşivi