Candan Yıldız
Yerel basın ve yerel yönetimlerin sancılı ilişkisi; Anadolu medyası konuştu
Candan Yıldız
‘Hür doğduk hür yazarız’ cümlesi ne kadar uzak bir ideal gibi… Ne hür doğuyoruz ne de hür yazabiliyoruz çoğu zaman. Ama aslolan yol olsa gerek…O yolu açan ya da bir yol bulan çok isim var. Bu toprakların kadim halkı Ermeni toplumuna yaşatılanları Agos’un sayfalarına taşıyan Hrant Dink sokağından yazıyorum bu satırları. Dink de bir yol açanlardan…
BAMAD (Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları Derneği) daha iyi bir gazeteciliği mümkün kılabilecek imkan ve sorunları aşmaya dair ‘yol bulmak’ için yola çıktı.
Türkiye’nin farklı illerinden farklı deneyim ve kuşaklardan gazetecileri 1. İzmir Basın Kampı’nda bir araya getirdi. Mekan Seferihisar oldu.
Yaygın medyanın kör kaldığı yerel medyadaki sorunlara ilişkin panel/forumda konuşulanları, hem ‘haber alma hakkına’ sahip çıkabilmek hem de ‘yolu bulabilmek’ adına gazetecilerin gözünden aktarmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Zira haberciliğin kılcal damarı yerel medya olmazsa, çerçevesi belli ajanslara mahkumiyet ‘haber alma hakkı’nın güçsüzleşmesi demek.
Mesela Basın İlan Kurumu’nun internet medyası ile ilgili düzenlemesi, yasası, yerel medyaya nasıl yansıdı?
Yerel medyanın yerel yönetimlerle ilişkisi yıllar içinde nasıl dönüştü?
İnternet site sayısının fazla olması o yereldeki medyanın güçlü olduğu anlamına gelir mi?
Yerel medya etik-vicdan-cüzdan üçgeninde hangi açmazlarla karşı karşıya?
Bu sorular yaygın ya da ulusal medya için de geçerli olsa da, belediye başkanlarının medya patronuna dönüştüğü ya da gazetecilik faaliyetleri nedeniyle gazetecilerin kara listeye alındığı, gazeteci olmayanların siyasi rant elde edebilmek için, ‘haber’ sitesi kurduğu bir somut durumla karşı karşıya yerel medya.
‘Yerel Medya İçin Alternatif Deneyimler’ başlıklı panel/foruma Bursa’dan, Antalya’dan, İzmir’den, Kayseri’den, Gaziantep’ten katılan gazetecilerin anlattıkları yerelin ‘daha iyi bir gazetecilik’ yolunu açabilmesinin hem zorluklarını hem dersler anlatıyordu.
"Yerel medya düşerse ulusal medya düşer"
Bursa Muhalif’ten Ozan Kaplanoğlu:
“Bursa ana akım medyanın bile olmadı bir kent. Kent genelinde 13 gazete var ve tamamı AKP tandanslı. Dolayısıyla gerçek gazetecilik yapmanın zor olduğu bir il. 100’ün üzerinde ise internet sitesi mevcut. Mesela bir patronun hem İyi Parti hem AKP hem CHP sitesi var. Belediyeler aracılığı ile yerel medyaya rant dağıtılıyor. Bizim gibi alternatif medya kuruluşları CHP’li belediyelerden reklam bile alamıyor. Okuyucuya sırtımızı yaslamamız gerekiyor. Ancak böyle özgür yayın yapabiliriz. Yaygın medyanın da yerel medyanın haberlerini kullanması gerekiyor ki duyulsun ve desteklensin. Türkiye medyası ajanslara mahkum. Bunun dışına çıkabilmenin tek koşulu yerel medyanın güçlenmesi. Bunun için de yerel medyanın özel içerikler üretmesi gerekiyor. Yerel medya düşerse ulusal medya düşer.”
Ege’de Sonsöz’den Fatih Yapar:
“Çok sayıda iletişim fakültesi var ama yeni mezun gazeteci adaylarının çoğu nitelik olarak zayıf. İzmir’de 200 internet sitesi var ama gazetecilikle alakası olmayanlar belediyelerden, kamudan ilan alabilmek için internet sitesi kuruyor. Bunların çoğu da iletişim fakültesinden mezun olmayanları istihdam ediyor.İletişim fakültesinin mezunu olmayanlar istihdam ediyor. Kurdukları internet sitelerini tehdit ya da şantaj aracı olarak kullananlardan kurtulmamız lazım.”
Forum/panelde söz alan bir katılımcı da “kuaför olan bir kişinin internet sitesi kurup belediyelerin basın toplantılarını takip ettiğini” aktardı.
Bir TV’den Ümit Yaldız:
“Bir dönem İzmir’de 4-5 televizyon kanalı varken şu an bir tane var. O da 10 aydır kurduğumuz Bir TV. Ulusal gazetelerin ekleri vardı onların çoğu kapandı. Onun yerine internet gazeteleri doğdu. Orada da bir sığlık ve tekdüzelik var. Bizim zamanımızda Türkiye genelinde 7 iletişim fakültesi vardı şu an sade İzmir’de 7 tane var. Çalıştıracak nitelikli eleman bulamıyoruz.
Antalya Gerçek’ten Songül Başkaya:
"Hem basılı gazetemiz var hem de dijitalde yayıncılık yapıyoruz. Antalya’da 11 gazete basın ilandan reklam alıyor. Yerel basın eskiden entübeydi şimdi eks oldu. Adana’da 1,5 asırlık gazete kapandı. Antalya’da tarım ve turizm firmaları ulusal basına ilan vermeyi tercih ediyor. Basın ilan kurumu Demokles'in kılıcı gibi başımızda. X gazetesine ceza vermezken bize veriyor. Nöbetçi eczaneler bilgisi iki gün aynı girmiş diye ceza verdiler."
Belediye başkanlarının aşırı inisiyatifi
Can Radyo’dan Gökhan Kafalı da “Facebook’ta bir cümle yazınca birileri gazeteci oluyor. Siyasetçilerden de bu tür insanlara prim verenler var. Siyasetçilerin bu anlayışını değiştirmesi gerekiyor” sözleriyle dijital yayıncılık gelişmesiyle bu alanın nasıl istismar edildiğini, kötüye kullanıldığını anlattı.
Başka gazeteciler de ‘tetikçi, şantajı’ isimlerin etkili olduğunu çünkü ‘kamu yöneticilerinin altının ıslak olduğunu’ anlattı.
İz Gazete’den Murat Atilla:
"Altı ayrı mecrada faaliyet yürütüyoruz. Gazete, web tv, etkinlik ajansı, yayınevi gibi… Gelir modellerinin çeşitlenmesi bir tarafta lastik patlayınca diğerinin desteğini sağlıyor. Kadınlar yönetimde var ve çalışanların yüzde 60’ı kadın. Sendika ile toplu sözleşmemiz var. Basın ilan kurumuna başvurumuz var. Kent dinamiklerinden destek alıyoruz. Ama herkese verilen destekten fazla değil. Yerel medya İzmir’de eskisinden daha güçlü. İzmir’de 9 gazete var ve 300’e yakın gazeteci istihdam ediliyor. Okuyucudan, izleyiciden edindiğimiz gelirler toplam içinde düşüyor. Diğer gelir kalemleri resmi kurumlar, belediye ilanları, diğer ilanlar vs. Bunlar bizi bağımsızlık ve nitelikli yayından kopartma potansiyeli taşıyor. "
Belediyeler bir kamu kuruluşu. Bütçelerinde yerel medyaya ayrılan bir kaynak yasal olarak yer alıyor. Ancak hangi basın kuruluşuna ne kadar reklam verileceği maalesef belediye başkanının inisiyatifinde. Reklamın kime ve ne kadar verileceği ile ilgili objektif kriterler yok. Gazeteciler, meslek kuruluşlarıyla beraber bu kriterlerin oluşması gerektiğine vurgu yaptı. Bu yerel basınla-yere yönetimler yani medya ve siyaset ilişkilerindeki çarpıklığın giderilmesi açısından önemli bir talep. Çünkü bazı belediye başkanlarının ‘kara listelerinin’ olduğundan söz edildi. Gazeteciler iğneyi kendilerine de batırmalılar. Çünkü bir siyasetçi hoşuna gitmeyen bir haberi sildirebildiğinde gazeteci ya da o basın kuruluşu elini kaptırmış oluyor.
Anlatılanlara göre bazı yerlerde yerel yönetimler medyanın patronuna dönüşmüş durumda. Gelirlerinin yüzde 60’ı belediyelerden.
Yerel yönetimler kamu kaynağını, o yerelin kamu adına denetimini yapması gereken yayın organlarına dağıtıyor. Aslında ortada bir lütuf yok. Ancak reklam bütçesinin neye göre dağıtılacağının kriteri olmayınca çarpıklık başlıyor.
Evet yerel basın toplumun ve bütün Türkiye'nin kılcal damarı.
Panel/forumda eksik olan ise yereldeki bazı gazetecilerin, örneğin Diyarbakır'da mesleğini yapmaya çalışan gazetecilerin yaşadıkları zorluklarını anlatamamaları. Çünkü onlardan kimse yoktu.
Yerel basının sorunları siyasetin baskısı; ekonomik sorunlar nedeniyle yerel yönetimlerle ya da kamu yönetimiyle ilişkisinin editoryal bağımsızlığı gölgelemesi gibi sorunlar değil sadece. Hak ihlallerini haberleştiren yereldeki muhabirler de baskı altında zira...