Kubilay Kaptan
Van Gölü: 600 Bin Yıllık Öykü
Van Gölü, Van ve Bitlis illeri sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu, bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün kapanmasıyla oluşmuş bir volkanik set gölüdür.
Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü’nün yüzölçümü 3.713 km²’dir. Van Gölü hem tatlı su hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemdir. Suları tuzlu ve sodalıdır. Göl su seviyesinin ortalama olarak denizden yüksekliği 1646 metredir. Gölün ortalama derinliği 171 m, en derin yeri ise, 451 metredir.
Gölün tuzlu-sodalı suları, biyolojik çeşitliliği sınırlamaktadır. Gölde bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve tek bir tür balık inci kefalı yaşamaktadır. Kapalı bir havzada yer alan ve dışa akışı olmayan Van Gölü, hacmi ve seviyesi, göl yüzeyinden meydana gelen buharlaşma, havzadaki akarsu akımı ve yağış olayları belirler.
Eski Yunan coğrafyacıları tarafından Thospitis Lacus ya da Arsissa Lacus olarak anılan Van Gölü’nün modern zamanlardaki ismi, sınırlarına dahil olduğu Van ilinden gelmektedir. Urartu Krallığının başkenti, İ.Ö. 10. ve 8. yüzyıllar arasında, gölün doğu kıyılarında kurulmuştur. Van Gölü sahilleri boyunca ve pek çok adalarında Ermeni Kilisesi ve manastır kalıntıları bulunabilir. En iyi korunanı onuncu yüzyıldaki Kutsal Haç Kilisesidir. Akdamar Adası‘nda yer alır. Kral Gagik Artzruni tarafından 915 ve 921 yılları arasında inşa edilmiştir. Dış duvarlardaki rölyefler kutsal kitaba ait Adam and Eve (Adem ve Havva), Jonah and the whale (Yunus ve Balina), David Davud ve Goliath (Golyat) gibi hikâyeler sunar. Diğer önemli tarihsel anıt gölün doğu kıyısındaki Van Kalesi’dir. Modern Van şehri bu kalenin doğusunda yer alır.
Son yıllarda, Van Gölü’nde son dönemlerin en büyük su kaybı yaşanıyor. Bu su kaybı o kadar büyük ki, kuraklık nedeniyle Van Gölü, 200 metre geri çekildi, gölün çekilmesi ile birlikte birçok tarihi yapı ortaya çıktı. Gölün kıyılarında, yıllar önce seviyenin yükselmesi nedeniyle su altında kalan tarihi yapılar, mezarlar ve binlerce yılda oluşan mikrobiyalitler belirlendi. Erciş ilçesinde, 3 bin yıl önce Urartu Devleti tarafından yapılan kale, suların çekilmesi ile gün yüzüne çıktı. Suyun altında ise yaklaşık 10-15 metre derinlikte bir yerleşim biriminin kalıntıları bulundu. Yaklaşık iki kilometrekarelik bir alanı kapsıyor. 30 haneli bir yerleşim birimi ve içerisinde mabetler, ibadethaneler bulunuyor. Van Gölü 600 bin yıllık geçmişe sahip. Bu süreç içerisinde göl, şimdiki seviyesinden yüzlerce metre aşağıya düşmüş, kimi zaman yüzlerce metre yukarıya çıkmış. Bu bize gösteriyor ki Van Gölü bundan binlerce yıl önce şu andaki bulunduğumuz yani kıyıdan 1 buçuk kilometre açıktaki seviyedeymiş ve insanlar burada yaşamlarını sürdürmüşler.
Van Gölü havzasını besleyen dere ve akarsuların debileri azalırken, barajların büyük bölümü ise kuruma aşamasına geldi. Kuraklığın böyle devam etmesi halinde Van Gölü yok olmaya doğru gidecek. Göl suyun çekilmesi, tarım ve hayvancılık yapan bölge insanını da etkileyecek. Van Gölü’nü besleyen en büyük su kaynakları olan Zilan, Deliçay ve Bendimahi gibi derelerde de debilerin azaldığı görülüyor. Özellikle bu derelerin beslediği, Erciş, Muradiye Gürpınar ve Gevaş ovalarındaki tarım alanları olumsuz etkilenmeye başladı.
Ancak, korunmadığı takdirde bu 600 bin yıllık öykünün sonu gelmek üzere.