Vahşi Sulama
Akşehir ve Eber Göller Çevre Koruma Birliği ile Konya Teknik Üniversitesinin göl sularının çekilmesine dair yürüttüğü projede, yüzey faylanmaları ve küçük obruk oluşumlarına, vahşi sulamaya bağlı aşırı yeraltı suyu çekiminin neden olduğu tespit edildi. Veriler incelendiğinde 1940’lı yıllardan bugüne bölgede yağışların yıllık toplam 950 milimetreden, ortalama 650 milimetre düzeyine düştüğü, son yıllarda ise bu oranın 450-500 milimetreye indiği belirlendi.
Vahşi sulamanın zararlı etkileri yurdun dört bir yanında görülüyor. Diyarbakır ve Batman’da tarımsal sulamanın fazla olduğu dönemlerde Dicle Nehri ile Batman ve Garzan çaylarının rengi kahverengiye bürünüyor. Kimi üreticiler GAP kapsamında yapımı tamamlanan sulama kanalları vasıtasıyla bazıları ise açtıkları kuyulardan temin ettikleri su ile sulama yapıyor. Ancak tüm uyarı ve bilgilendirme çalışmalarına rağmen çiftçinin yüzde 80’inden fazlası hala ürünlerini vahşi (salma) yöntemle sulamayı sürdürüyor. Böylelikle gereğinden fazla kullanılan suyun taşıdığı toprak ile ilaç ve gübre, nehir, dere hatta yer altı sularına karışıyor.
Türkiye’de suyun yüzde 73’ü tarımda, yüzde 16’sı konut ve yaşam alanlarında yüzde 11’i sanayide kullanılıyor. Türkiye su zengini bir ülke değil. Fakat zenginmiş gibi suyu kullanıyor. Tarımsal sulamanın yüzde 75’i salma sulama, yaygın deyimi ile vahşi sulama ile yapılıyor. Türkiye’nin, 98 milyar metreküp yer üstü, 14 milyar metreküp yeraltı olmak üzere toplam 112 milyar metreküp kullanılabilir su kaynağı var. Kişi başına düşen yıllık su miktarı 1400 metreküp.
Tarımda sulama suyunun etkin olarak kullanılmamasından kaynaklı olarak toprak tuzluluğu, drenaj suyu gibi bazı çevresel sorunlar oluşabilmektedir. Sulama uygulamalarıyla, tarımsal üretim arttırılırken; kaynak kaybının yanı sıra, çevreye zarar verilmekte ve doğal dengenin bozulmasına neden olunmaktadır. Bir taraftan artan nüfus ve buna bağlı olarak su gereksinimindeki artış talebi, öte yandan iklim değişikliği nedeniyle azalması beklenen tatlı su kaynakları göz önüne alındığında, tarımsal üretimin dengede olması için tarımda suyun etkin kullanılması gerekmektedir. Sulama ve drenaj projelerinin olumlu etkilerinin yanında, olumsuz çevresel etkileri de bulunmaktadır. Bu etkiler sulama projelerinin sürdürülebilirliğini kısıtlayabilmektedirler. Arazi drenajı, yeraltı su seviyesinin düşmesine ve aynı zamanda birçok türün yaşam alanı olan sulak alanların tahribatına yol açabilmektedir. Ayrıca, pestisitler, gübre kullanımından kaynaklı nitratlar yeraltı sularına sızabilmekte, yine gübre kullanımından kaynaklı azot ve fosfor yüzey akışına karışabilmektedir. Sulama ve drenaj yeraltı su seviyelerini etkileyebilmekte ve toprakta tuzlanmaya neden olabilmektedir.
Sulama ile ürün verimliliği arttırılmakta ve kurak dönemlerdeki riskler azaltılarak daha karlı ürün yetiştirmeye olanak sağlanmaktadır. Bununla birlikte, yanlış sulama uygulamaları sonucunda ciddi boyutlara ulaşabilen çevresel sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bunların önemlileri:
· Besin maddeleri ve zirai mücadele ilaçları kaynaklı su kirliliği,
· Yeraltı su kaynaklarından aşırı su çekimi,
· Yaşam alanlarına ve canlılara verilen hasar,
· Yoğun sulu tarım biçimlerinin yüksek değerdeki yarı doğal ekosistemlerinin yerini alması,
· Bazı geleneksel sulama metotlarının yerel ölçekte biyoçeşitliliğe katkıda bulunması ve peyzaj değerleri yaratması,
· Eğimli arazilerde toprağın işlenmesiyle birlikte erozyondaki artış,
· Tuzluluk, yüzey ve yeraltı sularının minerallerle kirliliği,
· Sulama projeleriyle ilgili olarak, büyük ölçekteki su transferlerinin olumlu ve olumsuz etkileri.
Gübre kullanımının yüzey suları üzerindeki olumsuz etkileri en çok azotlu ve kısmen de fosforlu gübrelerin dengesiz bir şekilde kullanımından kaynaklanmaktadır. Gübre kullanımı ile sulara karışan veya bitki bünyesinde birikebilen nitrat, kirliliğe neden olan başlıca maddelerdendir. İçme suları nitrat azotu sınır değeri yoğun gübre kullanımının olduğu yerlere yakın su kaynaklarında ve yüksek infiltrasyon kapasitesine sahip topraklarda oluşan yüksek azot kayıpları ile aşılabilmektedir. Bu nedenle pek çok Avrupa ülkesinde yeraltı suları koruma bölgelerinde azotlu gübreleme kısıtlanmaktadır. Azot içeriği yüksek gübre kullanımının sonucu bitki dokularında önemli oranda nitrat ve nitrat birikimi görülmektedir.