İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 30 Eylül tarihinde “Yeni ticari taksilerin trafiğe çıkması” teklifini 9'uncu kez, Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) toplantısında gündeme getirecek.
Bu yazı, o toplantıya katılacaklara ithafen kaleme alınmıştır.
Günlük hayatın içinde toplu taşıma kullanan bir vatandaşım. Mecbur kalmadıkça ticari taksi kullanmam. Mecbur kaldığım zaman da taksi yok maalesef…
Geçtiğimiz günlerde 84 yaşındaki annemi doktora götürmek için taksi durağımızı aradık. Her zaman olduğu gibi bu sefer de “Maalesef taksimiz yok” cevabını aldık.. “Yoldan çeviririz artık…” düşüncesiyle sokağa çıktık. Fakat ne gezer… Taksi maksi yok. Eskiden değişim saatlerinde taksi olmazdı, şimdi ise her saat taksi yok.
Randevu saatimiz geçecek ona mı yanayım, annem bastonla ayakta bekliyor ona mı yanayım bilmiyorum.
Ayakta durmakta zorlanan annemi gören bir komşumuz başka bir yerde işi olmasına rağmen hastaneye götürmeyi teklif etti ve biz hastaneye gidebildik.
İstanbul’da yaşayan biri olarak, yağmurda “trafik var” gerekçesiyle yolun ortasında indirilmemi ya da yorgunluktan ölmeme rağmen inatla durmayan taksicileri bir şekilde sindirebilirim.
Lakin yaşlı bir kadına çektirilen bu zulmü sindiremiyorum. Her doktor randevusu öncesi stres yaşıyoruz. Taksi durağı, bir gün önceden randevuyu kabul etmiyor. Ambulans, acil olmayan durumlar için hasta kişiyi hastaneye götürmüyor. Evde bakım için hastanızın yatalak olması gerekiyor.
Peki, biz bu durumda ne yapalım?
Sosyal medya, taksici mağdurlarıyla dolu… Herkesin can yakan bir hikâyesi var, anlatanlardan daha fazla da anlatmayanlar var.
Niye yaşıyoruz biz bunu?
Taksi şoförlerinin alaylı ve şımarık tavırlarına da alıştık neredeyse. UBER varken biraz çekidüzen vermişlerdi. Şimdi mecburuz ya, canları nasıl isterse öyle davranıyorlar. Hangi birini şikâyet edeceksin?
Hakikaten yaşadığımız trajediler yetkililerin umurunda değil mi?
Bunu söylemeyi hiç sevmiyorum ama hangi gerekçeyle olursa olsun İstanbul’un taksi sorununun çözümünü engelleyenlere hakkımı helal etmiyorum.
Yeter artık! Güç sahiplerinin değil sorunu yaşayanların sesine kulak verilsin.