Kubilay Kaptan
Trakya’da Tarımın Geleceği
Pazartesi ve salı günleri Çorlu, Marmara Ereğlisi, Çerkezköy ve Saray ilçelerini ziyaret ettim.
Babamın subay olması nedeniyle atandığı görevlerin bir kısmı Marmara Bölgesi’nde olduğu için çocukluğumun önemli bir kısmı bu bölgede geçti. Bu yüzden bölgeyi tanırım, insanlarını severim.
Bu gezimde beni çok üzen manzaralar ile karşılaştım. Çocukluğumda denize girmek için özellikle tercih ettiğimiz Marmara Ereğlisi’nin denetimsiz işleyen ve çevreyi zehirleyen fabrikalarla doldurulduğunu gördüm. Bakımsız yollar, berbat bir yapılaşma, her yere sinen grilik bütün ilçeyi esir almış durumdaydı. Ne olduğu belirsiz Belediye binasının çirkinliği ve büyüklüğü ise bütün eksiklerin nedenini çok iyi anlatıyordu.
Ne olmuştu güzeller güzeli Trakya’ya? Neden 2015’de 1,5 milyar dolarlık buğday, 2 milyar dolarlık ayçiçeği ve 200 milyon dolarlık pirinç ithalatı yapılmıştı?
Pek çok uygarlığa ev sahipliği yapan, toprağı bereketli, insanı aydın bu bölge özellikle denetimsiz ve vahşi bir kapitalizmin cenderesi altında sıkıştırılıyor, meralar köylünün elinden alınarak şirketlere veriliyor, Ergene havzası yok edilmek isteniyor.
Çevre kirliliği bölgede başta insan sağlığı olmak üzere, Meriç ve Ergene nehrinden yapılan sulu tarımı tehdit etmektedir.
Bölgede birçok sanayi tesisi bulunuyor. Bu tesislerin bazıları atıklarını Ergene nehrine bırakıyor. Ergene nehrinde 1980’lerin başında balık tutulur, nehirde yüzülürken şimdi bu nehir adeta zehir saçıyor.
Sanayi kirliliğine bağlı olarak toprağın kimyasal maddeler barındırması, suyun hiçbir amaç için kullanılamaması, toprağın giderek çoraklaşması, tohum ithalatı gibi olumsuz etkiler çiftçiyi artık üretim yapamaz hale getirmiş durumda.
Toprak çoraklaştığı için her ürünün üretimi yapılamıyor, verim yükü yetersizliği meydana geliyor ve en önemlisi de insanlar gıda alırken de doğal olarak kirli bir gıda almış oluyor.
Trakya bölgesinde tarım arazileri el değiştirmektedir. Bölgede arazi satışları son yıllarda belirgin bir şekilde artmıştır. Bankalar direkt olarak arazi satışı yapamadığı için aracı firmaları kullandığı bilinmektedir. Hatta bazı tarım arazileri değerinin üzerinde satılmakta olduğu görülmektedir.
Silivri ve çevresinde İstanbul’un yoğun gelişmesinden dolayı ciddi bir imar rantı var. İnşaat sektörü arsa üretebilmek için her şeyi yapıyor. Gerektiğinde 1.sınıf tarım topraklarının üzerine bile inşaat yapmak istiyorlar.
Aşırı ve kontrolsüz tarım ilacı kullanımı var. Bu kontrolsüz kullanım arı ölümlerine neden oluyor. Arı ölümleri doğanın kendi dengesinin de bozulmasına neden oluyor.
Tarımsal destekleme ödemeleri, üreticilerin nakde ihtiyaç duyduğu dönemlerde yapılmıyor.
Bir hayvancılık politikası yok. Süt Endüstrisi Kurumu artık yok. Süt ve yem arasında bir denge vardı, şimdi yem ve süt fiyatı neredeyse aynı.
Trakya’da yıllık yağış miktarı 500-600 mm civarında ise de, yağışın yıl içerisindeki dağılımı düzensizdir. Buna rağmen, sulama ve drenaj yatırımlarına ağırlık verilmiyor.
Tarım sektöründe fiyat istikrarını sağlamada ve yapısal sorunları çözmede kullanılan politikaların oluşturulması ve uygulanmasında devletin rolü yeterli değildir.
Bunlar buzdağının görünen kısmı. Sorunlar çok büyük. Trakya bitiriliyor. Bu bereketli toprakların, önemini anlamayanların yerine topraklarımıza, insanlarımıza değer veren ve yücelten kişilerce yönlendirilmesini umuyorum.