Kubilay Kaptan
Tozkoparan’dan Bayraklı’ya Deprem Konutları Sorunu
Depremlerden önce güvenli bina yapamadığımız gibi depremler sonrası uygun deprem konutları da yapamıyoruz. Son haftalarda, Tozkoparan ve Bayramlı’da insanlar şikayetlerini dile getirmeye, mağduriyetlerini duyurmaya çalışıyorlar.
Tozkoparan
Bu yılın başında, İstanbul’da Güngören Belediyesi’ne bağlı Tozkoparan Mahallesi’nin riskli alan ilan edilmesinin ardından mahallede yaşayan 900 haneye, “30 gün içerisinde evleri terk edin” denilmişti. Bu bilgilendirme yapıldığında burada yaşayanların haklarının ne olacağı belirsizdi. Bugün de belirsizlikler devam ediyor.
Tozkoparan sakinleri yapısal dönüşüme karşı değil. Onlar da depreme dayanıklı binalarda oturmak istiyor. Ancak bir buçuk sene süreceği açıklanan yenilenme sırasında ödenecek kira yardımı çok yetersiz. Bu süre boyunca taşınacak olanların farklı nedenlerle borca gireceği, iş gücü kaybına uğrayabileceği de açıktır.
Bütün depreme dayanıklı yapı dönüştürme projelerinde oturanlardan fark istenmesi haksızlıktır. Eğer bu hükümet tarafından bir zorunluluk olarak görülüyorsa -ki doğrudur, hükümet bunu bir sosyal proje olarak görmeli ve farkı kendisi ödemeli veya müteahhidi zarara uğratmayacak bir çözüm bulmalıdır.
Yapısal dönüşüm sonunda yapılan ilave alanlardan veya dükkanlardan dolayı ortaya çıkan bir kazanım varsa bu kazanım bütün sakinlere yansıtılmalıdır.
Tozkoparan yeşil alanlarının çokluğuyla ünlüdür. Yeşile bu kadar ihtiyaç duyduğumuz günlerde, hem bugün hem geleceğimiz için yeşil bir alanın betona boğulmasına izin verilmemelidir.
Bayraklı
30 Ekim 2020'de İzmir'i vuran 6,9'luk deprem felaketinde 117 vatandaşımızı kaybettik, 1034 vatandaşımız yaralandı, yüzlerce bina hasar gördü. Depremden sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeni yapı inşası için yedi proje alanı belirledi.
İlk sorun deprem sonrası başladı. Deprem sonrasında vatandaşlar, enkaza ve hasarlı binalara can güvenliği gerekçesi ile sokulmadı. Bu doğru bir uygulamaydı ancak yetkililer yıkım ve enkaz kaldırma işleminin ardından eşyaların sahiplerine teslim edileceğini açıklamıştı. Evlerinden olan kişiler önemli eşyalarına kavuşamadığını ve kendilerine hırsız muamelesi yapıldığını söylüyor. Bu konu önemsiz bir konu olarak görülebilir, ya da “canlarını kurtarmışlar, daha ne istiyorlar” denebilir. Ancak özellikle büyük Marmara Depremi sonrası yaşadıklarım, bana farklı ve çok üzücü bir durumu göstermişti. Bazı firmalar çok düşük teklifler vererek hafriyat işlerini almış ve buradan çıkan her türlü eşyayı (demir, ahşap, altın, vb.) satarak büyük karlar elde etmişlerdi. Bu ahlaksızlığı yapan firmalardan bazıları bu sayede gelirini katlamış ve büyük projeler yapmaya başlamıştı, hala da yapıyorlar.
Bu önemli konunun dışında insanlara yeterince taşınma ve barınma yardımı yapılmadı. Vatandaşların en önemli sorunlarından biri de depremde kaybettikleri evleri hakkında. Yurttaşlar, arsa paylarının gasp edildiğinden, evlerinin metrekaresinin düşürüldüğünden bahsediyor. Ayrıca, kendilerine boş sözleşme imzalatıldığını fakat ne kadar ödeyeceklerinin açıklanmadığını, evlerinin nasıl inşa edildiğini bilmediklerini, hiçbir yetkilinin de kendilerine bilgi vermediğini ifade ediyorlar. Doğal olarak insanlar bildikleri, tanıdıkları yerden ayrılmak istemiyorlar. Çok küçük evlerde kalmak istemiyor, evlerinin yüzde 40'ının onayları dışında TOKİ'ye verilecek olmasına karşı çıkıyorlar.
Hem Tozkoparan’da hem Bayraklı’da bazı sorunlar aynı bazıları ise farklı. Ancak şu gerçek, ortak: Kentsel Dönüşüm, mağdur olmuş insanı dışlayarak “ben yaptım oldu; daha ne istiyorsunuz” denilerek yapılacak bir proje değildir. Kentsel dönüşüm sadece bir binanın dönüştürülmesi değildir; bu vesileyle çevrenin de geliştirilmesi, yaşam kalitesinin artırılması demektir. Kentsel dönüşüm bir rant projesi değil bir iyilik projesidir.