Şarkıcı ve oyuncu Öykü Gürman’ın, “İnançsız birinin merhametli ve vicdanlı olabileceğine inanmıyorum. İnançsızlık egoizm ve bencillik getirir. Babam da öyleydi” sözleri bir hayli konuşuldu, tartışıldı.
Nedense son yıllarda kişilerin hayatları ile ilgili yaptığı açıklamalara inanmama gibi bir durum var. Reklam veya prim yapmak gibi algılanıyor. Elbette bu alanın istismar edilmesi etkili ama her açıklamayı aynı kefeye koymamak gerektiğini düşünüyorum.
Öykü Hanım’ın sözlerini – katılmamakla birlikte - kendi adıma samimi bulduğumu belirtmek istiyorum.
Ben dindar bir babanın kızıyım… Babam çok merhametli ve vicdan sahibi bir insan olmakla birlikte sayesinde harika bir çocukluk yaşadık. (Kasım ayında aramızdan ayrılışının yıldönümü olması sebebiyle de rahmetle anmak istiyorum.)
Babam dindar ama merhametsiz ve sevgisiz bir ebeveyn olsaydı Gürman gibi düşünür müydüm bilemiyorum; ama babamı örnekleyerek, “Tüm dindar insanların merhametli ve vicdan sahibi olacağını” düşünmedim hiç. Belki de böyle düşünmemde babamın aksine “dindar olmayan” fakat en az babam kadar vicdan ve merhamet sahibi olan akrabalarımın veya komşularımın etkisi vardır.
Gürman’ın sözlerine tepki göstermek gibi bir niyetim yok. Aksine onun adına üzüldüm. Zira yarın karşısına çıkacak bir insana sırf inançlı diye aldanma ihtimali çok yüksek. İnançlı ama vicdan sahibi olmayan bir sürü insan var yeryüzünde.
Yetişkin ve sosyal hayatın oldukça içinde olan bir insanın, babasından yola çıkarak, “İnançsız birinin merhametli ve vicdanlı olabileceğine inanmıyorum. İnançsızlık egoizm ve bencillik getirir” değerlendirmesini yapmasının nedenlerini de anlamaya çalışıyorum hakikaten.
Hiç mi bu düşüncesini değiştirecek bir insan çıkmadı karşısına bilemiyorum. Şahsen kendisiyle bu konuda sohbet etmeyi çok isterdim.
Vicdan denen şeyin inançtan önce geldiğini ve insanı “insan” yapıp anlamlı kılanın da inançtan ziyade vicdanı olduğunu söylemek isterdim.
Vicdan sahibi olmayınca inancın ve insanın nasıl sömürüldüğünü kendisine yaşanmış örneklerle anlatmak isterdim.