İmamoğlu'nun yolu
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı iki kez kazanmış Ekrem İmamoğlu’na karşısındaki cepheden gelen en fazla eleştiri İstanbul ile ilgisinin olmadığıydı.
Uzun yıllar sonra İstanbul’u kaybetmeyi hâlâ hazmedemeyen AK Parti’nin kimi yöneticileri İmamoğlu’nun her adımını takip edeceği, belediye meclisinde çoğunluğu olmadığı için zorluklar çıkaracağı belliydi.
İstanbul’da engellenen kaynaklarına rağmen attığı adımlar, ortaya koyduğu projeler, tamamladığı işler konuşulmadı geçen yıllar boyunca. Konuşan İmamoğlu’nun resmi veya özel görüşmeleri, yurt içine yaptığı seyahatler, tatilleri gündemde tutuldu. Kimi zaman özel hayatın gizliliği de çiğnenerek.
Ve fakat kendisine yapılan bu muameleyi sadece seçmenleriyle değil bütün İstanbul ile paylaşmak yerine İmamoğlu adeta “Yetmez dahasını da yapacağım” yolunu tercih etti. Doğrusu, yanlışı kendisini ilgilendirir.
Beylikdüzü’nün ardından İstanbul’u iki kez kazanmanın verdiği aşırı özgüven yanlışlar da yaptırdı.
İmamoğlu’na özellikle partisinin içinden gelen “kibirli” eleştirilerini duymayan kalmadı.
Ekrem İmamoğlu, partililerini kazanmak yerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir araya getirdiği ittifak ortaklarını, içlerinden de en çok İYİ Parti’yi kazanmayı yeğledi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener daha önce görülmemiş bir hareketle seçim kampanyasında kullandığı afişlerde yanında Ekrem İmamoğlu’na yer verdi.
CHP’nin kampanya videolarındaki İmamoğlu figürü İYİ Parti’ninki kadar etkili olmadı.
Cumhurbaşkanı seçimleri için geri sayım başladığında çok büyük iletişim hatasıyla İYİ Parti Genel Başkanı tarafından ortaya atılan “Kazanacak aday” tanımında, kazanan İmamoğlu, kaybeden Kılıçdaroğlu olarak ima edildi, kısa sürede bu algı oturdu.
Ekrem İmamoğlu, buna da itiraz etmedi, kendisinin bile inanmadığı o koltuğa taşıyan isme vefa göstermedi.
Dahası da yaşandı.
İnce ince değil adeta kıyılan Genel Başkanı’na, partisine aldırış etmedi ve onun yıpratılmasının kendisini cumhurbaşkanlığına taşıyacağına inandı ve inandırıldı.
Girdiği seçimleri kaybeden lider imajına destek verildi.
2002 yılından beri Recep Tayyip Erdoğan dışındaki tüm liderler kaybeden değil, Sürekli Kaybedenler Kulübü’ndedir.
Sanki Kılıçdaroğlu dışındaki liderler zaferden zafere koşuyor gibi bir algının oluşmasına yardımcı oldu. Üstelik bunu yaparken 2019 yerel seçim zaferini unuttu.
Hatalarından biri de siyasetin tepeden inme olamayacağını görememesiydi.
Demem o ki medyanın, yazılı, görsel, sosyal medyanın seçtiği lideri aynı mecra götürür. Ama milletiyle, partisiyle gerçekten gönül bağı kuran liderlerden partililer kolay vaz geçmez. Bunun popülizmle, delege ağalığıyla filan alakası yoktur.
Cumhurbaşkanı adaylığına yürüyüş yolunda “Yeni bir Tayip Erdoğan hikayesi” sarmalına inandı. İstanbul alınmıştı hem de iki kez, artık Türkiye de alınmalıydı. Düz yazıda ne kadar mantıklı. Ama İstanbul’u aldıktan sonra neler yapıldığına da bakmak gerekmez mi? Kollarını birlikte sıvadığı, seçimi birlikte kazandığı CHP İstanbul İl Başkanı ile kavga eden, örgütü değil, sadece çevresini ve iç sesini dinleyen lider adayı işte o yüzden bu kadar hata yapar.
Gençlik, enerji bu kavramlar pek yakışıyor. Memleketin neresine gitse büyük ilgi görüyor, bu da el hak doğru. Ama bu güç orantısızlaştıkça güç olmaktan çıkmıyor mu?
İmamoğlu, cumhurbaşkanı adayının belirlendiği süreçte, seçim öncesinde dik durabilseydi seçimin belki de kaderini değiştiren İYİ Parti ne masadan kalkıp oturur ne de diğer partiler haklarının ötesinde CHP’den parça koparırdı.
Geldi geçti.
Şimdi Haliç’te yeni yolunu çizdi.
Aslında seçimin hemen ardından CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun istediği noktaya yeni geldi.
CHP genel başkanı da cumhurbaşkanı da yolu İstanbul’u elleriyle teslim etmek değil, yeniden daha güçlü kazanıp ortaya öyle çıkmak.
Bunu seçimin hemen sonrasında yapsaydı, İstanbul seçmenine “Biz İstanbul’a reis mi seçiyoruz, CHP’deki koltuk kavgasına dahil mi oluyoruz?” sorusunu şimdiden sordurtmazdı.
İmamoğlu’nun yolu uzun. Hiçbir şey bitmiş değil. Kazanınca her şey unutulur.
Benim fikrim, şu süreci baştan aşağı gözden geçirmesi, seçimine ve seçimlerine öyle odaklanmasıdır.