İskender Özturanlı
Esnafın ve küçük ticaretin ölümü
“Dünya düzdür”. Küreselleşmenin balayı günlerinde, Thomas Friedman böyle yazıyordu, küreselleşen finans ve enformasyonun akışı ile sermayenin, mal ve hizmetlerin oradan oraya rahatlıkla göçtüğü, yatırım ve istihdamın sınır tanımaz genişlemesinin bütün dünyaya servet, kalkınma ve hatta eşit bir rekabet getireceğine inanılan yıllardı bunlar.
Önce ticaret, ardından küresel şirketlerin doğrudan yatırımları ile başlayan furya daha sonra finans ve sermaye hareketlerinin kontrolsüz büyümesi ile dünyaya bir bolluk getirdi getirmesine ama bu bolluk devletlerin kontrol edemediği, kamusal çıkarı giderek eriten, devre dışı bırakan, bir finansal geçişkenlik ile vergisiz kazancın devasa büyüdüğü sermaye ve emlak opsiyonları ile dünyaya hem büyük bir servet eşitsizliği getirdi, hem de yüzlerce yıldır küçük ve orta ölçekte süren ticari mübadeleye, zanaatkarlığa dayalı küçük ve karşılıklı üretimi soyut bir sermaye ile büyüterek sosyal katmanın ahengini ve kapital ile giderek sıkışan ekonominin kendini kontrol edebilme ve gözetme dengesini tamamen şirketler, zincirler ve büyük sermaye adına yok etti.
Şirketlerin ve zincirlerin dünyasında siyasetçi de bölgesine, ülkesine yatırım çağrılarında bulunan, halkından çok sermaye ile iç içe geçmiş, bir tür jonglör konumu almaya başladı.
Siyaset ama dahası siyasette yöneticilik, topluma ve halkına büyük yatırımların herkese iyi geleceğini ikna etmeye çalışan ama gerçekte karmaşık ve flu ilişkileri, şirketlerin çıkarlarını koruyan ve topluma da bunu empoze etmeye çalışan bir uğraş haline geldi.
Siyaset toplumunu sahipsiz bıraktı, temsil dengesi büyük sermaye lehine bozuldu.
Ekonomik faaliyet küçük esnafın, zanaatkârın, yaratıcı ve üreticilerin çoklukla katıldığı, tedarikçilerin çeşitli satıcıların alternatifli, ticaretin ve ilişkilerin saf ve sahici olduğu dönemlerden, emeğin ve kazancın daha adil dağıldığı bir yapılanmadan, tacirin ve zanaatkarın, kentlere akan büyük sermayenin ve kentsel alanın bu hizmete amade hale getiren siyasal yöneticiliğin büyük katkılarıyla yeniden tanzim edildi.
Küçük, çok ve müşterek olan değer, kabartılarak daha dar bir grubun eline geçti, finansallaştı, rantiye elinde gasp edildi.
Esnaf ve küçük üretici, küçük girişimci borçsuz, sıkıntısız ve dertsiz yaşayamaz hale geldi. Bu daha pandemi öncesinde böyleydi üstelik.
Son günlerde karanlık ilişkilerle adı anılan ve el koyulduğu söylenen Yalıkavak Marina’yı düşünün. Senede iki kere nereden kazandıkları belirsiz dolarları olan süper zenginlerin uğrayıp binlerce dolarlık yemekler yiyip, takılar almaları adına düzenlen bu pahalı mekan, bu şişirilmiş değer, bugün hem Bodrum’un sosyoekonomik dengesini bozdu, hem de başka amaçlara hizmet ediyor artık. Bu Marina bölgedeki kiraları uçurarak, buradaki esnaf, üretici gibi dengeleri kökünden değiştirdi, az ötesindeki Çarşı’nın bile dengesini değiştirdi.
ESNAF
Esnaf bugün pandemide tamamen ortadan kalkma ve yok olma tehdidi ile karşı karşıyadır. Eğer desteklenmezse servet bir kez daha el değiştirecek ve daha da az kişinin elinde şişmiş fiyatlarla sosyoekonomik doku tamamen kaybolacaktır.
Oysa Esnaf sözcüğü içinde birden çok anlamı barındırır.
Esnaf “Terzilik ve ayakkabıcılık gibi bir zanaatı belirten terim veya bir ve aynı uzmanlık dalında en azında birbirleri ile ilişkili zanaatlarda çalışan insanlar örgütü” olarak tanımlanmıştır. (Der. Suraiya Faroqhi, Ekmek Aslanın Ağzında)
Bu satırlar yazıldığı sırada esnafa yeni bir destek paketi açıklanacağı söyleniyordu. Haftaya bu köşede paketten çıkanları değerlendireceğim..