Umay Aktaş
Eğitim ortamlarının krizlere dayanıklılığı
COVID-19 salgını, yerküreyi bekleyen iklim krizi gibi başka tehditlere karşı da eğitim sistemlerinin ne kadar kırılgan ve hazırlıksız olduğunu hatırlattı. Araştırmalar salgın, afetler ve iklim krizinin öngörülen etkileri ve sonuçlarının birbirinden ayrı süreçler olmadığını, aynı küresel ekolojik yıkımın farklı yansımaları olduğuna işaret ediyor. Peki eğitim ortamları krizlere ne kadar hazırlıklı? Eğitim Reformu Girişimi, geçtiğimiz günlerde bu sorunun da cevabını kapsayan Eğitim İzleme Raporu 2021: Eğitim Ortamları’nı açıkladı. Şehir Plancısı Gizem Kıygı’nın kaleme aldığı bu önemli rapor, hem eğitim ortamlarının krize dayanıklılığını hem de salgın koşullarında eğitim ortamlarında yaşanan mekansal değişimlerin neler olduğunu inceliyor.
Eğitim politikaları afetler ve iklim krizi
Raporun özellikle Krizden Çıkarılacak Dersler: Eğitim Ortamlarının Dayanıklılığı bölümünde, eğitim ortamlarının krize dayanıklılığıyla ilgili önemli tespitler ve öneriler var. Türkiye’nin coğrafi olarak farklı afet tehditlerini aynı anda bünyesinde barındırdığı hatırlatılarak, bu tehditlere iklim değişiminin hızlanmasıyla birlikte karşılaşılacak yeni afetler de eklenebileceği belirtiliyor. Buna karşın ise eğitim politikalarının afetleri ve iklim krizini içermekten uzak olduğu anlatılıyor.
Eğitim İzleme Raporu 2021: Eğitim Ortamları’ndaki önemli tespitler ve önerilerden bazıları şöyle:
· Salgın nedeniyle bir yılı aşkın bir zamandır deneyimlendiği üzere; kriz anlarında eğitime erişim ve eğitim ortamlarının niteliği sosyoekonomik koşullara göre farklılık gösteriyor. Oysa, tüm çocukların temel haklarından olan eğitime erişim, aynı zamanda sosyal adalete erişim mekanizmalarından biri. Hâl bu iken, eğitim sistemini iklim kriziyle entegre bir şekilde düşünmek, somut uygulama politikaları oluşturmak, eğitim ortamlarında sosyal ve mekânsal adaleti içeren, kapsayıcı ve bütüncül bir dayanıklılık mekanizması kurmak eğitim politikalarının öncelikli gündem maddelerinden daha ne kadar uzak kalabilir? Bilimsel çalışmalar çok fazla vaktin kalmadığını söylüyor.
· İklim krizinin yaratabileceği afetlerin hangi bölgelerde ne şekilde yaşanacağı, eğitim ortamlarını nasıl etkileyeceği, kaç öğrenciyi etkileyeceği, göç edilen coğrafya eğilimleri ve göç edilen yerlerdeki eğitim ortamlarının kapasitesinin göçmenleri taşıma durumuna ilişkin fizibilite çalışmaları yapılması büyük önem taşıyor.
· MEB’in önceliklendirdiği Okul Profili Çalışması, eğitim ortamlarında karbon salımının azaltılmasına ve sürdürülebilirlik eğitimine yönelik hedefleri içerecek şekilde düzenlenebilir. Böylece, okulların iklim değişikliğine katkısı tespit edilebilir ve bu katkıyı azaltacak uygulamalar başlatılabilir. Bu yönde bir düzenleme, okul topluluklarının iklim değişikliğiyle mücadeleye katılması bakımından teşvik edici bir model yaratabilir.
· Fiziksel olarak okuldan uzak kalmayı gerektiren salgın ve afet gibi durumlarda, ilgili politikalar, eğitimin devamlılığının sağlanmasının yanı sıra psikososyal desteklere erişim, çocuk koruma, hareket, oyun ve sosyalleşme gibi eğitimin hak temelli diğer nitelikleri de düşünülerek kurgulanmalı.
· Önleyici ve koruyucu tedbirler kapsamında, eğitim ortamlarının fiziki yapısının oluşturulması, inşaatı, güçlendirilmesi ya da yıkımını içeren faaliyetlere yönelik standartlar ve yönetmeliklerin iklim politikaları çerçevesinde ele alınması önemli.
· Salgın koşulları, iklim krizinin etkileri ve farklı afetlerle başa çıkabilmek için eğitim ortamlarının coğrafi, fiziki, sosyolojik, ekonomik gerçekliklerini dikkate alan, geçmişten edinilen deneyimleri kapsayarak geleceği planlayan bütünleşik bir “dayanıklılık” yaklaşımı önceliklendirilmesi gerekiyor.
Küresel ve bölgesel göstergeleri de içeren raporun tamamına ulaşmak için: