İskender Özturanlı
Çıkar çevrelerinden beslenen sistemin açmazları
Bazı şeyleri açık açık herkesin anlayabileceği bir lisan-ı münasiple anlatmanın önemi de büyük değeri de.
Sözü uzatmadan anlatacağım.
Düşük faiz ve bunun yüksek kurlara yol açan etkisini bile bile ısrarcı olmanın mantığı ne? Bu yazı bunu tartışmaya çalışacak. Bu ısrarın ve tercihin, bugün patolojik bir anlatının ya da İslam itikadına uygun bir finans anlayışının tercihleriyle oluşan saplantılar olduğunu iddia edecek dönemleri geçtik galiba. Bu bütün hikâyeyi anlamak adına eksik kalacaktır.
Bu patolojik bir halin ötesinde duruyor, geldiğimiz yeri ve ülkemizin nasıl bir küresel konumlandırmanın içine doğru sürüklendiğini, neo-liberal programların artık sonuna geldiğimizi görüyoruz. Her şeyi piyasalaştıran mantık, sonunda en ucuzunu en kârlı bir şekilde dünyaya sunan bir çöküş pratiğini ülkeye getirir. Para gelsin de nasıl gelirse gelsin anlayışının sonucunda gelen paranın değeri senin kendi yerel fiyatlamanın ise düşük olduğu kör ve uğursuz bir sarkacı getirir.
Kör diyorum çünkü, içinden çıkılması mümkün olmayan hep daha fazla sahibiyet içeren, değeri ucuzlayan kendi varlıklarını ona sahip olabilecek derecede kendi parasını ucuzlattığı ekonomik olarak günü kurtaran, siyasal anlamda günü kurtaran ama uzun vadede kötü bir bağımlılığın yıkıcı etkilerini taşıyan süreğen bir gelişme ve büyüme garabeti içinde, bir tür eşitsizleştirerek, yoksullaştırarak büyüme hali bu.
İki ayrı ülke yaratıldı, alan çok alıyor alamayan ise kendi değerini kaybediyor, o zaten yaşamak adına borçlanıyor.
Döviz cinsinden kazanan yabancılar, spekülatörler, yabancı cinsten para ve varlık tutanlar, dolar hokkabazları, dövizin yükselip yerel paranın düşmesiyle oluşan, varlık fiyatlarının, binalarının, arsaların, otellerin, şirketlerin, ofislerin, tarımsal alanların, hatta malların düşmesiyle alım gücü artan bu kesimlerin tüketim güçleriyle dönen müthiş bir gökyüzü ekonomisi resmi veriyor.
Bedende, serbest radikallerin yol açtığı yıkım ile aşırı büyümeye yol açan tek bir tarafın diğer tarafları kesip parçalayan, kanserli hücrelere benzer, tümörlü bir büyüme, bir kanser bu.
Bugün döviz çok daha yüksek ama daha hazirandaki fiyatlarla oluşan şu duruma bakınız hele bir:
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Haziran 2021 konut satış verilerine göre, Ocak-Haziran döneminde toplam konut satışları yüzde 11,5 azalırken, yabancıya satışlar yüzde 44 arttı. İlk altı ayda yabancılara 20 bin 488 konut satıldı. Yabancılara yapılan konut satışları bir önceki yılın haziran ayına göre ise, yüzde 185,3 artarak rekor kırdı. (
Bu ülkenin kendi insanın paryalaştıran ama nasılsa “Küresel anlamda mallarımıza talep üretiriz” deyip başlayan elindeki yüksek inşaat stokuyla, satılamamış gayrimenkulleriyle, alışveriş merkezlerinden ofislere ve dükkanlara kadar, fabrikalardan şirketlere dek sırf tıkanan küresel iştahı kendi ülkende kırabilme adına, kendi paranın değerinin eritilmesine yol açacak, göz yumacaksın.
Böyle bir şey olabilir mi?
Niyet ne olura olsun sonunda tablo şöyle toparlanıyor.
Zenginlerin, döviz cinsinden para kazanan yabancıların ya da mesela kendi ülkesindeki vergiden kaçınmak adına off-shore’larda dövizlerine döviz katlayanların, finansal hokkabazların, daha fazla ev alıp betonlara daha fazla yatırım yapıp fiyatları bir yandan şişirdiği, diğer yanda ise ev alabilme, mülk edinme yetenekleri giderek kaybolmakta olan sabit ve dar gelirlilerin, eski orta sınıfın, yalnızca daha fazla borçlanarak varlık sahibi olabileceği eşitsiz bir ekonomik ortam.
Kiraların sürekli artma nedeni de bu yerli para cinsine çevrildiğinde artan kiralar, yabancı talebi ve kur yükselişine yetişmeye çalışıyor.
Sonunda kendi vatandaşının artık bırakınız ev almak için ev kiralamak için bile “düşük faizle” borçlanmak zorunda kaldığı bu düzende, sadece mübadele ve hizmet adına bu sistemden kazanabilecek bir kapasite söz konusu.
Vatandaşına satılık veya kiralık ev yok çünkü, şehirlerde…
Siyasal iktidarın canhıraş düşük faiz istemesinin nedeni de budur, çıkar çevrelerinden fedakârlık isteyemeyecek kadar doğrudan onlardan beslenen bir sistemi kuranların mahzun bir açmazıdır bu.
Ne demek istediğimizi herkes anlıyor zannediyorum.
Bu hem dünyayı yatırım yapanların kalkındıracağını zanneden, “İstihdam sağlıyorlar ya canım” diyen aymazların düzenidir hem de, o menfaat çevreleriyle dar alanda ilişki kuranların tercihidir.
Yukarıdakiler servetlerine servet katarken hem de TÜSİAD’dan TOBB’a kurtların sessizliğini de anlayabiliriz belki böylelikle.