İskender Özturanlı
Borcun Kimyası: Yoksullar hep daha fazla öderler
Enflasyon korkutucudur, bunu herkes bilir de korkutuculuğunun dozu herkesin çektiği yüke göre değişir. Günümüzde Ortodoks ekonomist görüş sorulara cevap veremiyor. Enflasyon elbette bütün kötülüklerin anasıdır. Enflasyon yoksulların daha da yoksul kalmasına, orta sınıfların yoksullaşmasına ama elinde ürün mal ya da varlık bulunanların ise bundan kazançlı çıkmalarına yol açan bir zorunluluk veya tercihler bütünüdür. Enflasyonist politikalar da siyasal tercihlere dayanmaktadır. Öncelikle bu genel girişi yapalım.
Bu konuda ekonomi disiplinin karmaşık retoriğinde konuyu düğümleyerek bunun olağan olduğunu, yan yollara saparak anlatan her akıl yürütme ya sahtedir ya taraflıdır ya da bu durumu olağan hale getirmeye çalışmaktadır.
Bugün liberal ekonomistler, hala doksanlardan kalma klişelerle enflasyonun bir tür vergi olduğunu iddia etmekteler. Oysa vergi en azından teorik olarak, en kötü yönetilen bir devlette dahi, kamusal bir harcama adına istenir, toplanır. Vergilerin kimlerden alındığı elbette siyasal tartışmalar için önemlidir. Ama vergiyi toplayan devlet adına önemi olan, gelir olarak alınan bu kalemlerin giderlere dönüşebilme kapasitesidir. Adil veya adaletsiz olmanın boyutu burada harcama kalemlerinde ayrı bir modeli gerektirir. Oysa enflasyon, olmayanı borçlandırarak olanların borç verme kapasitesini arttıran bir yüktür. (Paranın kredi olarak yaratılması ayrı bir tartışmanın konusudur).
Eğer enflasyon bir vergi ise bir tür yoksulluk vergisidir.
Enflasyon veya enflasyon beklentilerinin fiyatlanması için geleceğe matuf bir faiz ve borç yükünü daha da ağırlaştıran, elindeki kaynakları ve birikimleri sınırlı olanların işini daha da zorlaştıran, zor dönemlerde ise kaynağa sahip olanların finansallaşma, gayrimenkul veya şirket ortaklıkları vasıtasıyla değerlerinin artmasına yol açıyor.
Borcu veren ile borcu alan arasındaki mesafe veya nedensellik ilişkisi de giderek bir tür efendi-köle ayrımına dek gidiyor. Bir dijital feodalizm tartışması var dünyada, yenidünyanın efendilerinin sayısı azalıyor, ama servetlerindeki muazzam artış geçmişle kıyaslanmayacak boyutlara varıyor.
Bir tarafta bolluk ve servetin arttığı hissi yaratılırken, diğer yandan hane halklarındaki borç yükü ödenmeyi bırakın döndürülmez hale geliyor.
Tıpkı devletlerde olduğu gibi, hane halklarında ya da şirketlerde de yoksullaşma hep daha maliyet getiriyor, “fiyat istikrarı” bozulunca birtakım cepler şişerken diğerleri deliniyor. Zamanında ABD’de kitabı da yazılmıştı bunun yoksullar neden daha fazla öder diye? Basit ve herkesin bildiği bir örneği vermekle yetinelim şimdilik.
Yeterli geliri olmayanlar, çözecek bir tasarrufu olmayan ya da irat elde edemeyen geniş kesimler, artan fiyatlara, yüksek enflasyona, işsiz kalarak, güvencesiz çalışarak ya da az maaşlara talim ederek kredi kartlarına yüklenmek durumunda kalırlar.
Dönem boyunca yaptıkları harcamanın tamamını ödeyemedikleri için bir minimum ödeme tuzağına düşürülürler, minimum ödemelerde borcu veren daha fazla ceza keser. Bir bakarsınız ki borçlar katlanarak artmış. Ödeme yerine borcun dönmesi önem kazanır, artık anaparadan çok uzaklara düşmüşsünüzdür. Borcu verenler hep, minimum ödeme yaparak temerrüde düşmeksizin daha fazla borçlanan, daha maliyetli borçlanan, daha çok ödeyen kesimi tercih ederler.
Bunun Amerika’da kitabı bile yazıldı. Kitabın adı, “Neden Yoksullar Daha Fazla Öder ve Talancı (Soyguncu) Borç Verme Nasıl Durdurulur” idi.
Kapitalist sistemin buhranlı dönemlerinde, ortada bir bolluk hissinin oluşması finansallaşmadan, servet eşitsizliğinden kaynaklanır.
Eskiden doksanlı yıllarda da Türkiye’de bir fazla para var hissi oluşuyordu, bugün durum daha da kötü. Bugün durum daha kötü servet transferi ile ilgili verilere bakabilirsiniz.
AKP iktidarının en temel belirleyicilerinden birisi, neoliberal politikalardan asla vazgeçmemesi olmuştur. Büyük bir alanda kıtlığın en büyük nedeni, bir alanda aşırı varsıllık ve bolluk yaratmaktır. Bu bolluk çok dar kesimlere çalışan adaletsiz ve vahşi bir bolluktur üstelik. Bu durumdan memnun olmak hatta siyaset devşirmek iktidarın en tipik davranış özelliklerindendir. Bu ideolojiye karşı çıkanların da “enflasyon vergidir”, “liyakat elzemdir”, “Türkiye zengin ülkedir, yeter ki doğru yönetilsin” şeklindeki klişelerden öteye geçememesi de gerçekten hazindir.