Kubilay Kaptan
Bir Tablonun Anlattıkları “Öpücük”
Öpücük (Almanca, Der Kuss) Avusturyalı Sembolist ressam Gustav Klimt tarafından altın varak, gümüş ve platin içeren bir tuval üzerine yapılmış bir yağlı boya eseridir.
Resmin kadrajı incelendiğinde, kompozisyon bir kare içerisinde iki figürü içermektedir. Kare formu, belki de dinginliğini ifade etmek için kullanmıştır. Resmin merkezinde diz çökmüş bir kadına bir erkek sarılmıştır. Kadının sol eli, adamın hem elini tutar gibidir, hem de onu uzaklaştırmayı ister gibi algılanmaktadır. Sağ elinin parmaklarını bükmesi adamın sırtını kavramak istememesini hissettirir gibidir.
Resmin atmosferi, biçimsel olarak dokularla sağlanmaktadır. Resmin dokusu ise, çiçek motifleri ve farklı altın rengi açık-koyu değerleri ile verilmiştir. Resmin bütünlüğüne bakıldığında bütünleşmiş iki figür gerçek olmayan bir dünyadalar gibi algılanmaktadır. Erkeğin yüzü saklanmaktadır. Onun başının üzerindeki yapraklardan oluşan taç ve kadının üzerine eğilmiş olması eski Romalı imparatorlarının hükümdarlığını hatırlamaktadır. Aynı zamanda bu anlatım, San Vitale Kilisesi’ndeki Romalı İmparator Justinian’a bir gönderme olabilir.
Erkek, elleri ile kadını başını sarmış ve kadını hareketsiz haline getirmiştir. Kadın, üzerine yapılan baskı ile donmuş olarak gözükmektedir. Erkeğin başı tuvalin üst sınırındadır. Erkek çıplak değildir ancak üzerine var olan giysi, bir pelerinin havası verip kadını hapseder gibi görünmektedir. Belki de bu anlatım, otoritenin bir sembolüdür. Erkeğin giysisinin üzerinde girdabı hatırlatan helozon çizgiler ve dikdörtgen formlar bulunurken, kadının giysisi çiçeklerle süslenmiştir.
Blok halinde betimlenmiş birbirine sarılmış kadın ve erkek figür, hacimsiz olarak biçimlendirilmiştir. Giysi ile bütünleşmiş çiftin vücutları yüzeysel bir biçimde tasvir edilmiştir. Onların arasından hacimli olarak sadece yüzler, eller ve kadının ayakları verilmiştir.
Arka plan, ince doku ile verilmiştir. Figürlerle arka plan arasındaki mekan duygusu, sığ olarak algılanmaktadır. Bu durum resme yüzeysellik kazandırmıştır. Bu yüzeysellik içerisinde giysileri oluşturan kareler, daireler, helezon, hareketli çizgiler ve iki boyutlu geometrik formlar, mozaik parçaları gibi, motifler yapıtın dokusunu artırmaktadır. Eserin büyük bir alanda parçalanması, Bizans mozaiklerinin Gustav Klimt’in üzerindeki etkisini göstermektedir. Bu etkiyi, resmin biçimselliğine yansıtır.
Bir araya getirilmiş altın ve yaldızlı varak açık-koyu değer skalanın tonları, San Vitale Kilisesi’ndeki mozaiklerin Gustav Klimt’in üzerindeki etkisi olmalıdır. Bizans mozaiklerini çağrıştıran biçimsel işleyişi, sanatçının “altın çağı”nın doruk noktası olarak bilinmektedir. Figürlerin giysilerini yaldızlı açık tonlardan oluştururken, arka planda daha koyu bir değerde yaldız kullanmıştır. Bu şekilde figürler arka plandan dekupe edilmiş gibi ayrılmıştır. Resmin biçimsel kuruluşunda, koyu parlak bir zemin üzerine, açık yaldızlı dikey yerleştirilmiş bir blok, yatay duran bir yeşil renk düzenlenmiştir. Dekoratif öğeler içinde sadece net (dokusuz, düz boyanmış) figürlerin yüzü, elleri ve kadının ayakları görülmektedir.
Gustav Klimt’in “altın tarzı” olarak bilinen döneme ait resmi üzerine Eric. R. Kandel şöyle açıklamaktadır:
“Bu iki tarz değişikliği - düzlük ve süsleme - Klimt’in ‘Altın Dönemini’ olan 1903’ten Viyana’ya döndüğü, 1910’a kadar, nispeten kısa bir süreçte, başladı. ‘Öpücük’’te, (1907-1908), belki de kendi resimlerin arasından en popüler resim olanı, düzlük ve altın süsleme karışımı ile doruğa ulaşmıştı. Sevgililerin bedenleri, neredeyse bütünü giysi ile örtülmüş ve giysi, iki boyut olan arka fon ile birleşmiştir. Resmin olağanüstü stilizasiyonu, arzuyu başarılı ile vermektedir/taşımaktadır. Aslında her iki vücut öyle bir fiziksel samimiyet içinde getirilmişti ki, ilk bakışta, kaynaşmış gibi görülmekteler. Ek olarak, sevgililerin giysileri, üstüne kadının diz çökmüş bir çiçek bazı/altlık/basamağı gibi, cinsel işaretlerle süslüdür.”