Kubilay Kaptan
Bir Tablonun Anlattıkları “Buğday Tarlası ve Kargalar”
Hollandalı art izlenimci (post empresyonist) ressam Vincent Van Gogh modern resim tarihinde önemli bir yere sahiptir. Van Gogh, modern resmi olgucu anlayıştan mistik bir yöne doğru yöneltmiştir. Böylelikle dışavurumcu resim anlayışı modern resmin içinde kendini duyumsatmaya başlamıştır.
Vincent van Gogh’un 1890 yılında yaptığı “Buğday Tarlası ve Kargalar” adlı yapıtına baktığımızda mavi ve griler içeren bir gökyüzü sarı renkte bir tarla ve ortadaki yolla diyagonal bir çizgi oluşturan karga sürüsü görülmektedir. Resimde üç yöne giden yollar hiçbir yere çıkmıyor gibi görülmektedir. Ortadaki ve resmin sağındaki yolda yer yer yeşilimsi alanlar da görülmektedir.
Resimde yatay kompozisyon egemendir. Resme bakıldığında özellikle grimsi gökyüzü ve kargalar kasvet havasını izleyicide uyandırmaktadır. Resimde görülen ortadaki yolun hiçbir yere çıkmaması da bu karamsar havayı güçlendirmektedir. Ayrıca resimde uçuşan kargalar da resme uğursuz bir hava katmaktadır. Resimde görülen fırça darbeleri de ressamın coşkulu ve tutkulu kişiliğini bizlere yansıtmaktadır.
Resimdeki baskın duygu karamsarlık ve kasvettir. Bu resmin ressamın yaptığı son resimlerden biri olduğu da bilinmektedir. Bu bilgi ışığında resimde görülen çıkışı olmayan yolların; sanatçının artık yolun sonuna geldiğini simgelediği ifade edilebilir. Bu iki resme baktığımızda ressamın kendi tutkuları ve duyguları doğrultusunda bir dünya yarattığı; bu yarattığı dünyayı yansıttığı belirtilebilir. Ressamın bu anlayışının Kant’ın sanatçıları görüngüden kurtulmaya iten düşünceleri ya da Tolstoy’un sanatı dışavuruma dayandıran görüşlerinin etkilediği öne sürülebilir. Bu iddialar Van Gogh’un modern resim içindeki yeri ile tutarlık arz etmektedir.
Modern resim dediğimiz anlayış gerçekliği yansıtmaya dayalıdır. Bu yansıtım sırasında modern ressamlar özgürlük temelli çeşitli teknikler geliştirmişlerdir. Biçimsel yapı da espas anlamında yassılaşmıştır ve düşünceye hizmet edecek şekilde değişime uğramış; görüngü boyunduruğundan kurtulmuştur. Bu bağlamda Vincent van Gogh da modern resimde görüngüden kurtulmanın keskin bir biçimde ortaya konması ve içsel gerçekliğin yansıtılması bağlamında değerlendirilmelidir. Van Gogh’un bu anlayışını Japon resmine duyduğu hayranlıktan anlıyoruz. Ona göre, Japonlar bilgece resim yapmaktaydılar. Van Gogh’un bu anlayışı kendisinden sonra gelen dışavurumcu ve soyutlamacı anlayışları bu bağlamda etkilemiştir.
Van Gogh, modern resmi hem düşünsel hem de biçimsel olarak dönüştürmüştür. Bunu yaparken resim tarihinde yer alan birçok ressamdan, edebiyatçıdan ve Japon resminden etkilenmiştir. Onun sınırsız merak duygusu ve gerçekliği araştırma isteği resimlerine de yansımıştır. Van Gogh’un hakikati arama arzusu içsel fırtınalarının da etkisiyle resimlerinde fizikötesi gerçekliği yansıtma çabası biçiminde görünür hale gelmiştir. Bu bağlamda modern resmin gerçekliği görünür kılma temelli anlayışı Van Gogh’un çabalarıyla örtüşmektedir. Onun çabaları da modern resme kendi içinde biçimsel açıdan yeni bir boyut kazandırmıştır: biçim çarpıtmaları, dışavurum. Biçimsel yapı Van Gogh ile birlikte dışavurumcu çarpıtmalara evrilmiştir.
Modern resim, içsel gerçekliği yansıtma çabası ölçüsünde onunla birlikte biçimin içselliğe hizmet etmesi çerçevesinde bir biçimsel yapıya doğru gelişmiştir. Modern resmin gerçekliği yansıtma çabası Van Gogh ile birlikte fizikötesi bir boyut kazanmıştır. Böylelikle modern resim gözle görüleni değil; görülmeyeni arayan anlayışa hizmet etmiştir. Bu bağlamda Van Gogh’un modern resme katkısı; görüleni ve algılananı yansıtmak değil duyumsanamayan gerçekliği görünür kılma çabası olarak özetlenebilir.