Bundan 10-15 yıl önce “Bir gün CHP’li bir ismin belediye başkanı olduğu kurumda çalışacaksın” deselerdi “Yok artık, daha neler…” derdim.
İtiraf edeyim korkardım CHP’lilerden, kendi dünyama o kadar uzak görürdüm ki… Hiçbir zaman biz başörtülüleri anlayamayacaklarını, bizi “Cumhuriyet karşıtı” olarak görmekten vazgeçmeyeceklerini düşünürdüm… Böyle düşünmemin kendime göre haklı gerekçeleri vardı elbette.
Fakat bu durum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Ekrem İmamoğlu ve eşi Dilek İmamoğlu’nu değişti.
Benim gibi birçok insanın da değişti aslında. Zira özellikle yerel seçimlerde - AK Parti’ye kızgın olmasına rağmen - muhafazakar kadın seçmen mağduriyet yaşamaması adına oyunu AK Parti’ye veriyordu.
Muhalefet partisinin çözmesi gereken mesele, seçmene artık bu tarz sorunların yaşanmayacağı garantisinin verilmesiydi. Aksi takdirde ittifak adayı olsa dahi seçimin kazanılması zordu.
Ve çok şükür bugün İBB’de başörtülü arkadaşlarım rahat çalışabiliyor, namazlarını kılabiliyor. İkinci sınıf vatandaş muamelesi görmüyor.
Bu süreçte, CHP de başörtüyle ilgili sorunlu bir parti olmaktan çıkmak için elinden geleni yapıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun özeleştirisi ve başörtülü Sevgi Kılıç’ı Parti Meclisi Üyeliğine getirmesi önemliydi. Zira parti rozetini başörtülü bir kadına takmanın ötesine geçip yönetimde yer vermesi, normalleşme açısından ciddi bir adımdı. Açıkçası ülkem adına beni umutlandıran bir gelişme…
Bu duruma en çok zamanında başörtü mücadelesi vermiş olan Tayyip Bey’in sevinmesi gerekirken, CHP’yi konuyla ilgili samimiyetsizlikle suçluyor.
CHP bunda samimi mi değil mi zaman gösterecek… Lâkin Tayyip Bey’in, CHP’nin samimiyetini sorgulamak adına bir kadını “vitrin mankeni” olarak tanımlaması şık olmadı. Ki, Sevgi Hanım vitrin mankeni olmayacak donanımda bir genç kadın. Tayyip Bey ise ülkemizin Cumhurbaşkanı… Sözleriyle CHP yönetimini hedef almış olsa da “vitrin mankeni”, kadını itibarsızlaştıran bir tanım.
Başörtülü kadınların da -herkes gibi- kendilerini özgür ve huzurlu hissettikleri yerde olma hakları vardır. Özgürlüğüne imkân sağladığı için ömür boyu AK Parti’yi tercih etmelerini istemek doğru bir yaklaşım değildir.
Aksi takdirde vakti zamanında başörtü yasağını haklı görerek, “Kadın olarak özgürlüğünüzü Atatürk’e borçlusunuz!” ithamlarını yapanlarla aynı seviyeye geliriz.
Tüm siyasilere çağrım;
Lütfen, başörtüsünü yüceltmekten veya yermekten vazgeçelim… Her ikisi de topluma ciddi zarar veriyor. Ekonomi, salgın, işsizlik gibi insanların hayatlarını bire bir ilgilendiren sorunların değil de başörtüsünün bu kadar konuşulması başörtüsüne nefret beslemekten başka bir işe yaramıyor.