Ayşe Baykal
Akıl alacak gibi değil….
Kadına yönelik taciz, tecavüz, şiddet olaylarının üzerine hafta sonu duyduğum olay beni alt üst etti. Düzgün insanlara sözüm yok ama bazı erkeklerin dinin, kariyerin, geleneğin arkasına sığınarak yaptığı sapıklıklardan gına getirdik toplum olarak.
Y.T adında bir genç kız iki yıl önce evlilik talebinde bulunan S. P ile görüşür, anlaşır. Y.T mutludur, karşısına istediği gibi dindar bir insan çıkmıştır. Üstelik meslek sahibidir de. Babasıyla annesinin mutsuz evliliği gibi bir evliliği olmayacağı hayaliyle nişanlanır.
Nişanın ardından ufak tefek pürüzler çıkar. Her evlilik arefesinde olur, diyerek geçiştirirler. Damat, kızın babasının huysuzluklarını gerekçe göstererek dini ve resmi nikâhı hemen yapmak istediğini söyler. Anne de izin verir. Neticede Allah’tan korkan insanlardır karşısındakiler.
Düğüne yakın ufak tefek pürüzler büyümeye başlar. Damat, dindarlığı gerekçe göstererek yavaş yavaş hayatı zorlaştırmaya başlar Y.T. için. Nişanlılık döneminden itibaren kızın hemen hemen tüm aile büyükleriyle irtibatını kestirir.
Kaşlarını çarşafıyla örtmesine, eldivensiz dışarı çıkmamasına kadar varan kıskançlıklar evlendikten sonra daha da şiddetlenir.
Bir anlamda hapis hayatı yaşamaya başlar genç kadın. Her dışarı çıktıklarında “Vallahi billahi Müslüman olarak ölmek nasip olmasın, anamın babamın ölüsünü göreyim bir adama bakmadım.” diye yemin etmeye zorlanır.
Bir market alışverişinde kadın iç çamaşırlarına bakarken hemen yandaki erkek iç çamaşırlarını da gördü diye şiddete maruz kalır. Ondan sonra markete gitmeyi bırakır.
Evin camlarını cam filmle kapatır adam. Eşinin bir erkeği görmesine tahammülü yoktur.
Sınır tanımayan kıskançlık; erkek görme ihtimalinden dolayı Youtube izleme yasağına kadar varır.
Psikolojik şiddetin yanında fiziksel şiddet de vardır.
S.P eşine sebepsiz tokat atmanın yanı sıra ailelerden dayağın izini saklamak için özellikle vücudunun görünmeyen yerlerine vurur.
Son zamanlarda diz kapaklarına yumruk atmaya başlar. Gerekçesi “Belki sakatlanır da dışarı çıkamaz” olur.
Ve bu çok dindar (!) erkek, eşinin 17 yaşındaki kız kardeşine tecavüz eder. Üstelik evlerinde ablasının yatağında birlikte olur. Elindeki çıplak fotoğraflarla şantaj yaparak istismarı sürdürür. Aynı baskıları kız kardeşe de yapmaya başlar.
Bu süre zarfında 18 yaşına giren kız kardeşin içine kapanık halleri hocasının dikkatini çeker. Tecavüze uğradığını söyleyemez ama eniştesinin kendisinden hoşlandığını ve mesajlar attığını söyler.
Anne “Ne yapabilirim?” diye düşünürken Y.T’nin kız kardeşi yaşanan bazı olaylar üzerine tecavüze uğradığını söyler. Eniştesinin kendisine “Hocana niye söyledin? 18 yaşına girince kimse sana karışamazdı, sana ev tutacaktım. Gündüzleri senin yanına gelecektim akşamları ablanın yanına gidecektim. Ben ablanı sevmiyorum, ondan çocuğum olmasını da istemiyorum.” dediğini anlatır.
O kadar rezil bir durum ki detayları yazamıyorum. Akıl alacak gibi değil.
Yaşananlar ortaya çıkınca anne iki kızına da sahip çıkar. İki kız kardeş de S.P’den şikâyetçi olur.
Abla boşanma davası açacak… Elimizden geldiğince hukuki ve psikolojik açıdan destek olmaya çalışacağız.
Çok öfkeliyim… Kelimelerimi özenle seçmeye çalışıyorum. Bir kişinin nezdinde bir camiaya haksızlık yapmak istemiyorum ama böyle olmaz olmamalı.
Genç kadınlar dindarlık kisvesi altında saklanan sapıklara karşı uyanık olsun istiyorum. Hayatlarının değerini bilmelerini istiyorum. Eğitimli ve meslek sahibi olmalarını istiyorum. Evlenecekleri adamı kendilerine verdikleri değere göre seçmelerini istiyorum. Namazla, sarıkla, cübbeyle kandırılmasınlar istiyorum.
Elbette yaşanan bu olay bireyseldir. Lakin almamız gereken dersler vardır.
İki kızının mağduriyetini yaşayan annenin tek isteği; S.P’nin hukuki olarak cezasını çekmesi ve camiası tarafından gerçek yüzünün görünmesi… Anne bu anlamda elinden geleni yapmaya kararlı.
Umarım kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla hareket edilmez, başka canların yanmasının önüne geçilir.
Suç bireyseldir, kişinin ailesini ve camiasını bağlamaz. Ta ki sahip çıkılana kadar.