Kubilay Kaptan
23 Nisan 2021
Bugün 23 Nisan 2021. Büyük önderimiz, yol göstericimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dünya çocuklarına armağan ettiği “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nızı kutluyorum.
Bugün vesilesiyle çocuk yetiştiren herkese seslenmek istiyorum:
Yeryüzü sistemi üzerindeki insan etkisinin içinde bulunduğumuz yüzyıl boyunca, bu düzeyde devam etmesi halinde 2100 yılına gelmeden, yani torunlarımızın ve kısmen çocuklarımızın yaşayacakları bir dönemde bugün yaşamakta olan türlerin üçte birinin soyları tükenmiş olacak.
Bir saka kuşu bile görmemiş olan bir çocuk için tepeli akbabaların soyunun tükenmesi ne anlama gelir?
Kızılderili bir şef olan Seattle’ın (Seathl) Ocak 1854’teki konuşmasından bir parça paylaşmak istiyorum: “Bu yüzden çocuklarınıza ayakları altındaki yerin dedelerinin külleri olduğunu öğretmek zorundasınız. Böylece toprağa saygı duyarlar. Çocuklarınıza toprağın soydaşlarınızın canıyla zenginleştiğini anlatın. Çocuklarınıza bizim kendi çocuklarımıza öğrettiğimiz şeyi; toprağın anamız olduğunu öğretin. Toprağın başına ne gelirse, oğullarının başına da aynısı gelir. İnsan toprağa tükürürse toprak da ona tükürür. Toprak insana, insan da toprağa bağlıdır.”
Yetişkinler, çocukları kendilerinin yetişkin olduklarına inandırırlarsa, çocuklar da büyüklerin, kendilerinin çocuk olduklarına inanmalarına izin verirler.
Hikayeler, medeniyet için çok önemlidir. Çocukların kesintisiz konuşması, çocukların konuşurken yaptıkları hataların yetişkinler tarafından düzeltilmesinden daha yararlıdır.
Öykü anlatımının kökleri oyun ve şakada yatmaktadır. Bugün öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu bu gerçeği unutmuş görünüyor. Bugün okullarda çocuklar oyunun özgürlüğünden ve gevşekliğinden vazgeçip okuma yazmayı “iyice öğrenmeye” çalışır. Oysa harflerle yaşayan bir ilişki kurması gereken çocuk mutlaka oyun oynamalıdır.
Anaokuluna ya da birinci sınıfa giden bir çocuk öykü dinlemek için yaşar; anlatılacak öyküyü heyecanla bekler. Çocuk için öğretmen, kabilenin masalcısına benzer bir güce sahiptir; o, sırları tutan, kabile adına büyüler yapan ve hepsi mutlu sonla noktalanan sonsuz sayıda hayvan hikayesi bilen birisidir. İyi bir öğretmen, iyi bir masalcı gibi, dünyayı bir anda canlandırır.
Artık çocukların gittikçe azalan bir bölümü sözelliği yaşayabiliyor ve bu da yaşamları için son derece korkunç sonuçlara yol açıyor Artık çocukların büyük çoğunluğu insan sesini televizyon, sinema, plaklar ve radyo, aracılığıyla işitiyor: Bu göz boyayıcı elektronik aletlerin büyüsü sayesinde son bir iki kuşak gerçek yaşantıların yerine elektronik sinyalleri tercih eder oldu.
- yüzyılın teknoloji devrimi sırasında çocuklar gözden kaybolmadı, yakalanıp birer küçük tüketici olarak yeniden tanımlandı. Eski geleneksel anlamıyla annenin verdiği eğitimden koparılıp, Ivan Illich’in betimlediği anlamıyla öğretime alındılar. Sıkılmış bir çocuk genellikle annesiyle, babasıyla ya da başka bir yetişkinle daha fazla zaman geçirmeye ihtiyaç duyar. Hatta sıkıntı yakınmaları anne babanın dikkatini çekmeye yönelik çığlıklar olabilir. Televizyonu kapatın. Ceza olarak elinden televizyon hakkı alınan bir çocuğun oynadığını izleyen her anne, baba, zaman, sıkıntı ve yaratıcılık arasındaki bağlantıyı anlayacaktır.
Sorun, bilgisayarın çocukların güzel el yazmasını önlemesi ya da çocukları tembelleştirmesi değil çok alfabeleştirilmiş bir zihinsel uzamın çökmesidir. Kendilerini en az çevrelerindeki yetişkinler kadar güçlü hissetmek isteyen çocuklar için bu görüntüler birer kültürel ikon statüsüne sahiptir.
Televizyonda ise sürekli bir şey olur ve bu da yaşamın da böyle olması gerektiği izlenimini uyandırır. Çocuk, televizyonu, kendisini hiç görmeden her gereksinimini bilen elektronik bir anne gibi kullanır. Günümüzde, çocuğun ilgisini diğer tüm programlardan çok reklamlar çekmektedir; böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olur: Çocuklar tüketici kültürü eğitimi de almış olurlar.
Romantik literatür bireyi, devlet ve piyasa arasında yaşanan mücadelede sıkışmış olarak resmeder ve anlatır. Bu büyük bir yalandır. Devlet ve piyasa, çocuklar dahil herkesin birer ayrık otu olarak yaşadığı, birbirinden kopuk bireylerden oluşan bir toplumu, güçlü aileler ve topluluklardan oluşan bir topluma göre çok daha kolay yön verebilir.