İbrahim Ö. Kaboğlu
16 Nisan'ın 6. yılı
16 Nisan 2017 Anayasa halkoylaması, 6. Yılında nasıl okunmalı?
24 Haziran 2018 öncesi ‘geçiş dönemi’!, 9 Temmuz 2017 sonrası ise ‘uygulama dönemi’! olarak nitelenebilir.
Geçiş dönemi ve uygulama dönemi için kullandığım ünlem (!) işaretlerinin anlamı, her ikisinde de Anayasa kurallarına saygı gösterilmemiş olmasıdır.
Şöyle ki; yasa yoluyla geçiş dönemi ile ilgili Anayasa hükümlerine zaman olarak saygısızlık bir yana, parlamenter rejimden Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY) olarak tek kişi yönetimine geçiş, 24 Haziran seçimlerinden sonra daha çok Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ve Cumhurbaşkanlığı Kararname (CBK) düzenlemeleri ile sağlanmaya çalışıldı.
Beş yıllık uygulamada is, fiili (de facto) durum belirleyici oldu. Bunun anlamı şu: 2017 kurgusunun failleri, kendi koydukları kurallara bile uymama alışkanlığını, 6 Nisan 2023’te TBMM’nin yasama çalışmalarını sonlandırdığı güne değin sürdürdü.
Nasıl?
Anayasa’nın, demokratik hukuk devleti ile büyük ölçüde örtüşen “genel esaslar” üzerine (md.1-11) hükümleri bir yana, bunlarla bağdaşmayan ancak kendilerinin koyduğu madde 101 vd. kurallara aykırı düzenlemelerde ısrarcı oldular. Öyle ki, Anayasa Mahkemesi’nin geç ve sınırlı da olsa iptal kararlarını etkisiz kılıcı kural koymaktan bile geri durmadılar.
Bu nedenle, demokratik veya demokratik olmayan Anayasa kurallarından çok fiili durum, PBDBY’nin beş yıllık uygulamasına damga vurdu.
Kuşkusuz bunun öncülüğünü yürütme olarak Cumhurbaşkanı yaptı. Fakat bu, yürütme ile sınırlı kalmadı ve parti başkanı olması nedeniyle bir tür kişi+parti+devlet birleşmesi (füzyonu) ortaya çıktı. Yasama ve yargı da füzyon sürecinden payını aldı.
Yargı erkinin adil yargılama sürecini işletememesi, Anayasa’dan ya da yasalardan değil, daha çok yürütme baskısından ve üçlü birleşme sürecinden kaynaklanıyor.
Yasama’ya gelince; demokratik muhalefet milletvekillerinin bile fark etmekte zorlandığı son dakika oylaması, tipik ve trajik örnek olarak belirtilebilir: Gerekmediği halde ilan edilen afet olağanüstü hali (Afet OHAL’i), sayıları 20’yi aşan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yönetiliyor. OHAL CBK-126, meraları ve ormanları yerleşime açıyor.
CBK-126, CB tezkeresi eşliğinde Genel Kurul’a sunuldu ve 5 Nisan günü AKP-MHP oyları ile kanunlaştırıldı. Oysa aynı partilerin oyları ile yasa önerme yetkisi TBMM tekeline verilmişti: “Kanun teklif etmeye milletvekilleri yetkilidir” (md.88/1).
Özetle, Anayasa’nın ‘and içme’ kuralı (md.81), sürekli ve sistematik biçimde çiğnendi. And, yalnızca normatif düzenleme değil, ahlaka ve etik ilkelere ilişkin bir kural. Başka bir deyişle, 16 Nisan kurgusunun beş yıllık uygulaması şu üç yokluk hali ile de özetlenebilir: hukuk, ahlak ve etik.
Şu hâlde, 14 Mayıs’a dört hafta kala 16 Nisan’ın 6. yılı nasıl okunmalı?
2017 kurgusunun beş yıllık uygulaması, demokratik anayasal ve siyasal mirasın reddi olduğu görüşünü doğruladı.
Anayasal ve siyasal mirası yadsıma veya ret, CHP’nin tek parti yönetimi ile sınırlı olmayıp, 1950-2002 dönemini de kapsamına alıyor; hatta Kurtuluş ve Kuruluş süreçlerinin içiçe geçtiği 1919-1923 dönemi de redd-i miras hanesinde. Dahası, Osmanlı Devleti’nin çağdaşlaşma çabalarını da yadsıma eğilimi, ‘son iki yüzyıl’ söylemi ile teyit ediliyor.
Bu özet betimleme, 14 Mayıs seçimlerinin 16 Nisan oylamasında ‘hayır bloku’ lehine yasama ve yürütmede siyasal münavebe (el değiştirme) sağlamasının yaşamsal özelliğini ortaya koymakta: anayasal ve siyasal belleği silmeye çalışan monokrasi için değil, ulusal ve çağdaş birikim ve deneyimleri sahiplenen demokratik hukuk devleti için oy.