Mehmet Tezkan
128 milyar dolarlık afişten Cumhurbaşkanı’na hakaret çıkarmak
Kolay iş değil ama bazı savcılar Cumhurbaşkanına hakaret suçu çıkardı. Bazı savcılar suç tespit edemedi herhangi bir adli işlem yapamadı. Bazı valiler sessiz kaldı, bazı valiler idari kararla yasakladı, pankartları indirdi.
Sonuçta adli ve idari kargaşa yaşandı.
Neden kaynaklandığına gelince. Birinci sebep ucube rejim. İkincisi bazı valilerin istikballerini AKP iktidarına bağlamaları. Saray’ın gözüne girme veya gözden düşmeme telaşları. Dördüncüsü parti devlet anlayışının yerleşmesi.
Birincisinden başlayalım.
Muhalefetin sorduğu 128 milyar dolar nerede sorusunun muhatabı kim?
Cumhurbaşkanı değil kuşkusuz.
Yürütme. Yürütmenin yegane temsilcisi.
İktidar partisinin genel başkanı.
Ama üçü de aynı kişi. Ne yapacağız? Yürütmenin tek sorumlusu ile iktidar partisinin genel başkanının aynı kişi olması bir yere kadar normal. Gerçi yürütmenin tek kişide vücut bulması normal değil ama zaten tek parti iktidarlarında başbakan ne derse o oluyor. Bakanlar yetkili gibi duruyor ama karar verici değil uygulayıcı oluyorlar.
Bugünkü bakanlar gibi.Rejim değiştirilip, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçene kadar bu başbakan tek yetkili tek muhataptı. Sorun yoktu.
Sorun aynı kişinin üçüncü şapkayı da takmasıyla çıktı. Eleştirinin, protestonun, afiş asma eyleminin hangi şapkaya karşı yapıldığı karıştı.
128 milyar dolar sorusunun muhatabı kim? Yürütmenin yegane temsilcisi. İcranın tek sorumlusu.
Tek kişilik hükümet..
Yani Erdoğan. Ama Erdoğan aynı zamanda başkomutan ve devletin başı olduğu için sanki kampanya o makama karşı yapılmış gibi oluyor.
Bazı savcılar afişte Saray’ın silueti var diye hakarete yordular. Peki ülke o Saray’dan yönetilmiyor mu? Tek kişilik hükümet o Saray’da çalışmıyor mu?
Eski CHP Milletvekili Eren Erdem’in yayınladığı belgelerden öğrendim. Bazı emniyet müdürleri ‘vatandaşlar tarafından farklı algılanarak tahrik edilebileceği ve karşıt görüşlü kişiler arasında istenmeyen sözlü ve fiziksel olaylar meydana gelebileceği’ gerekçesiyle afişi indirtmiş.
Bu bakış açısına göre ülkede tek parti, tek görüş olmalı. Çünkü demokrasilerde farklı görüşler, karşıt görüşler vardır. Ve bu görüşler kendilerini ifade eder, iktidar olmak için birbirleriyle mücadele ederler.
O polis müdürü hükümetin veya iktidar partisinin herhangi bir kampanyasını da ‘ karşıt görüşte olanlar çıkabilir’ gerekçesiyle engelleyebilir mi?
Engellemeye cesaret edebilir mi? AKP’nin astığı afişi söktürebilir mi?
İstanbul’daki yerel seçimin sabahında Binali Yıldırım kentin dört bir yanına seçimi kazanmış gibi teşekkür afişleri astırdı. Kazanacaklarından o kadar emindiler ki sabah karşı afişleri astılar. Bu seçimi kazanan tarafı tahrik değil miydi?
Vali neden söktürmedi. Polisler neden devreye girmedi?
Çünkü kurulan düzen parti devleti düzeniydi. AKP devletti, devlette AKP demekti. Erdoğan defalarca ‘AKP’nin kaderiyle Türkiye’nin kaderi aynı’ diyerek yeni düzeni ilan etmişti.
Sonuç; bu ucube rejim, parti devleti düzeni nedeniyle seçime doğru bu tür daha çok olaylarla karşılaşacağız. Seçim döneminde muhalefetin kampanyaları aynı gerekçelerle yasaklanabilir, afişleri indirilebilir.
İşaret fişeği atıldı..