Özgür Özel: Vize serbestisinin önündeki engeli aşmak, CHP iktidarında 15 günlük iştir
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Vize serbestisinin önündeki üç engeli aşmak, CHP iktidarında 15 günlük iştir. Veya CHP gibi düşünenlerle birlikte 15 günlük iştir Meclis'te bu işleri halletmek. Ama temel hedefimizin AB'ye tam üyelik olduğunu, bu yoldaki yürüyüşün her adımının biraz daha demokratik bir Türkiye yaratacağını, hukukun üstünlüğü arayışının Türkiye'nin bugünkü ekonomik sıkıntıları aşma noktasında hukuk güvencesi açısından yabancı yatırımcı çekmek, Türk şirketlerine yabancı ortaklar bulmak, Türkiye'de mal ve can güvenliği noktasında bir hukuk güvencesi ve hukuki öngörülebilirlik açısından değerlendirildiğinde ne kadar kıymetli olduğunu böyle kıymetli bir topluluğa hatırlatmama dahi gerek yok" dedi.
(STRAZBURG) CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Strazburg temasları kapsamında CHP Strazburg Birliği üyeleriyle bir toplantı yaptı. Burada Özel’e Genel Sekreter Selin Sayek Böke, Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu ve CHP Strazburg Birliği Başkanı Burak Özkuzucu eşlik etti. Özkuzucu'nun açış konuşmasının ardından Özel, üyelere hitap etti. Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Türkiye için yeniden demokrasi , yeniden hukuk devleti, yeniden kuvvetler ayrılığı ve ileride yeniden Avrupa Birliği'nin (AB) tam üyesi olabilmeyle ilgili bir iddiayı ortaya koyabilme umudu ilk kez yeniden yeşerdi. Ben, seçildiğimiz kurultayda birçok söz verdim. Ama o sözlerden bu burayla ilgili en önemli kısmı; CHP'nin dış ilişkilerine emek veren, bir tanesi AKPM'deki en genç üyelerinden biri olan Aysu Bankoğlu olmak üzere, şu andaki Genel Sekreterimiz geçmiş dönemlerde çok önemli görevler yapan Selin Sayek Böke olmak üzere delegasyon düzeyinde çok önemli emekleri var. Ama lider düzeyinde hem dış ilişkilerde, dış politika noktasında çok daha aktif bir siyaset izleyeceğimizi ifade etmiştim. Ben bugün AKPM'de ilk kez bulundum ve bir dizi görüşme gerçekleştirdim. Sosyalist grupta bir konuşma yaptım, Türkiye'de çok sayıda televizyon canlı yayında verdi. Orada Filistin meselesinden Azerbaycan'ın konseyde yaşadığı sorunları, hepimizin ortak halletmesi gereken neoliberal politikaların her geçen gün yarattığı yoksulluğa ve o yoksulluğun ve birtakım korkuların yönetimiyle aşırı sağın yükselmesini, bunun hem bizim hem diğer ülkelerde yaşayan göçmenler için yeniden hortlattığı riskleri, sol, sosyal demokrat bir parti olarak kazandığımız yerel seçim zaferinin sırrı, anahtarları, kilometre taşlarına ilişkin deneyim paylaşımına kadar bir konuşma yaptım. Ardından İYİ Parti'nin de temsil edildiği Liberallerin grubunu ziyaret ettim, başkanlarıyla görüştüm. Yine DEM Parti'nin mensubu bulunduğu grubu ziyaret ettim ve o grubun başkanıyla bir toplantı gerçekleştirdim.
Bunun yanı sıra, hiçbir partiyi ayırmaksızın Türkiye Delegasyonu'nu ziyaret ettim ve onlarla bir sohbet gerçekleştirdim. Tabii Sayın Büyükelçi'yi, büyükelçiliğimizde ziyaret ettiğimi hatırlatmama gerek yok. Ve son olarak Meclis Başkanını ziyaret ederek karşılıklı beklentilerinizi, iyi ilişkilerin arttırılmasını ve hep birlikte yapabileceğimiz çok şeyin olduğunu konuştuk. Tabii kendisi görevi gereğince Yunanistan'ı temsil etmiyor, tüm AKPM'yi temsil ediyor. Ama Türkiye-Yunanistan ilişkilerini, Kıbrıs sorununu, bunun aşılmasıyla ilgili diyalog, diplomasi ihtiyacına yönelik karşılıklı görüş alışverişimizi de çok değerli ve yeni bir dönemin ilk adımlarını atabilecek bir ortak irade beyanı olarak karşılıklı ifade ettik. Çok verimli AKPM temasları oldu. Buradan kendi adımıza, partimiz adına mutlu ayrılıyoruz ve gelecek açısından son derece önemli gördüğümüz adımları attığımızı değerlendiriyoruz.
"AB üyeliğini çok uzun süredir bekliyoruz''
Bundan sonra buraya daha çok geleceğim. Daha aktif bir siyaset, dış politika ve dış ilişkiler yürüteceğiz. Türkiye'nin AB üyeliği üçüncü Genel Başkanımız ve dönemin Başbakanı Ecevit zamanında tam üyelik başvurusu yapılmıştı. Çok uzun süredir bekliyoruz. Karşılıklı hatalar, karşılıklı eksiklikler var. Sorunun tümünü Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten hükümetlere yükleyemeyeceğimiz gibi, sorunu AB'ye de tek başına yüklemek doğru değil. Ama bugün Türkiye'de insanlar çok önemli bir vize sorunu yaşıyorlar. Gizlenmiş bir ambargo uygulanıyor. Bu konuyu da bugün dile getirdim. Ülkelerin liderlerine elbette bu sorunun aşılmasıyla ilgili katkı talep ettik, bu benim görevim. Ama bu sorunun esas çözüm alanı, 2015 yılında o zaman partisinin genel başkanı değil, tarafsız cumhurbaşkanıyken, o dönem Sayın Davutoğlu vize serbestisi için çalışıyorken, biz bunun için AK Parti'ye kayıtsız şartsız destek vereceğimizi söylemişken iş Siyasi Ahlak Yasasına gelince, Kişisel Verileri Koruma Kanununa (KVKK) gelince, terör tanımının AB standartlarında -her düşüneni, her konuşanı, her gazeteciyi, her öğrenciyi terörist ilan etmemesi için- netleştirilmesine gelen son üç kanun noktasına geldiğimizde, Erdoğan'ın dönüp ülkenin başbakanına, 'Bunları çıkarırsan bir tane il başkanı, bir tane ilçe başkanı bulamazsın.' Bu önemli bir itiraftı. 'Bunu çıkarırsan cezaevlerindeki bütün teröristler dışarı çıkar, kimseyi zapt edemezsin' deyip önce set çekmesi sonra da onu Siyasi Ahlak Yasası ve 'Hırsızlık yapan kardeşim olsa kolunu koparırım' lafından sonra partiyi de Erdoğan'a rağmen yönetmeyi çalışacağını düşününce, alıp adeta kapının önüne koyup Türkiye'yi de Binali Yıldırım'a teslim ettiği süreci hep birlikte yaşadık.
''Üç kanunu çıkarmadılar, ülkenin başbakanını dahi değiştirdiler''
O günlerde bu üç kanunu çıkarmadılar ve ülkenin Başbakanını dahi değiştirdiler. Gitgide despotlaşan bir yönetim var. Örneğin İstanbul seçimlerini KVKK Avrupa standartlarında olmadığı için, İstanbul'daki bütün psikiyatri raporlarını üç bavula doldurup, YSK'ya götürüp 'Bunların içinde kısıtlı seçmenler var. Akıl hastası oldukları için oy kullanamazlardı. Oy kullandılar, seçimi iptal edin.' Seçimlerde, Siyasi Ahlak Yasası olarak bilinen yasaya karşı çıkıp daha sonra o günlerde ve devamında siyasetini hangi maden şirketlerini, hangi uluslararası şirketlere, başka ülkelerin Türkiye'deki yatırımlarına finanse ettirdiğini gördüğümüzde o kanunu niçin istemediğini hep birlikte anladık ve yaşamış olduk. Elletmediği ve her geçen gün daha da sertleştirdiği terör tanımı yüzünden nasıl gazetecileri, öğrencileri, siyasetçileri mahkum ettiğini, hapse attığını ve nasıl bir siyaset izlediğini hep beraber gördük. O yüzden örneğin vize serbestisinin önündeki bu üç engeli aşmak, CHP iktidarında 15 günlük iştir. Veya CHP gibi düşünenlerle birlikte 15 günlük iştir, Meclis'te bu işleri halletmek. Ama temel hedefimizin AB'ye tam üyelik olduğunu, bu yoldaki yürüyüşün her adımının biraz daha demokratik bir Türkiye yaratacağını, hukukun üstünlüğü arayışının Türkiye'nin bugünkü ekonomik sıkıntıları aşma noktasında hukuk güvencesi açısından yabancı yatırımcı çekmek, Türk şirketlerine yabancı ortaklar bulmak, Türkiye'de mal ve can güvenliği noktasında bir hukuk güvencesi ve hukuki öngörülebilirlik açısından değerlendirildiğinde ne kadar kıymetli olduğunu böyle kıymetli bir topluluğa hatırlatmama dahi gerek yok. Ve yine kuvvetler ayrılığı dediğimiz; yasama, yürütme, yargının birbirinden kesin bir şekilde ayrılması, bunun kesin olarak ayrı olduğu dünyada en güçlü 10 ekonominin 9'unun güçlü parlamentolar ve katı kuvvetler ayrılığıyla yönetildiği ve hukukun üstünlüğü endeksinde de en üst sıralarda olan ülkeler olduğunu ve siz hukuku üstün kıldıkça Türkiye'nin daha zenginleşeceğini herhalde ifade etmeye bile gerek yok.
"Bizim bundan sonraki çıpamız ab'ye tam üyelik hedefidir"
O yüzden biz, AB için attığımız tam üyelik için her adım Türkiye'yi daha çok güvenilen, daha çok ziyaret edilen, daha çok turist olarak gidilen, yatırımcı olarak gidilen, iş yapmak için gidilen bir ülke haline getireceği muhakkak. O yüzden bizim bundan sonraki çıpamız AB'ye tam üyelik hedefidir. Ve bu noktada çok kararlı bir yürüyüş sergileyeceğimizi ifade etmek isterim. Biz yurt dışı seçim çevresi olmasını ve o seçim çevresinden partilerin adaylar göstermesini, aldıkları oy nispetinde de milletvekili çıkarmalarını ve Türkiye'deki parlamentonun mensubu olmalarını savunuyoruz. Bu konuda kanun teklifimiz var. Burada vatandaşın sahipsizlik, kimsesizlik, buradaki Türk toplumunun arkasında durulmadığına ilişkin duygu durumuyla ilgili bugün çok şey duydum. Bu konuda üzerimize ne düşüyorsa yapmamız lazım. Biz artık Türkiye'nin en çok oy alan birinci partisiysek bir muhalefet refleksiyle değil, birinci parti kararlılığıyla ve özgüveniyle buralara daha çok gelmeli, daha çok temas etmeli, sorunları hem buradaki muhataplar nezdinde çözmeli, hem burayı daha kendilerini yakın ve ilgili hissettirme noktasında üzerimize düşeni mutlaka yapmalıyız. Emeklilere yurt dışında çalışma izni noktasındaki sorunlardan haberdarım. Türkiye'de bir erken emeklilik, daha doğrusu borçlanarak emeklilik yerine geldiyse burada çalışma izninin olmaması ve sosyal yardımların alınılmamasının büyük bir problem olduğu bize hep rapor ediliyordu. Ayrıca bir diğer sorun olarak da Türkiye'de borçlanarak emekli olma şartlarının inanılmaz ağırlaştırıldığını ve fiilen artık bu imkanın ortadan kalktığını da biliyoruz. Parlamentoda bu konuda arkadaşlarımız zaman zaman konuşmalar yapıyorlar.
Askerlikle ilgili Türkiye'deki bedelli askerlik ücretine sabitlenmesi gerekiyor. Çünkü artık Türkiye'de isteyen bedelli askerliği yapabiliyorken böyle yüksek ücret uygulanmasının önemli bir haksızlık olduğunu ifade eden bir araştırma komisyonu teklifi sunulabilir. Belki diğer partilerle diplomasi yapılabilir. AKPM'deki üyeler üzerinden ve partilerine böyle bir komisyonun kurulmasını onlar da telkin ederlerse komisyon çok faydalı bir çalışma yapıp üç ay içinde rapor yazabilir. O raporlar Meclis tarafından ve yürütme tarafından kanunlarımıza göre dikkate alınması gereken raporlar oluyor. Her ne kadar Soma raporu o kadar ciddiye alınmamış olsa da ve birçok kez teklif etsek de hep reddedilip reddedilip facialardan sonra kullanılan komisyonlar maalesef çok üzücü. Bugün de İliç Komisyonu kuruldu şimdi. Ama Soma Komisyonu, Soma faciasından önce reddedilmişti. Bugün, Hekime Karşı Şiddeti Önleme Günü. Bu konuda CHP'nin 11 tane sağlık emekçilerine karşı şiddetin araştırılması önergesi reddedilip Gaziantep'te Ersin doktorumuzunkarnına koca bir bıçak sokulduğu günün ertesi günü oy birliğiyle kurulmuştur bu komisyon. Bir kez daha hem Ersin'i hem hayatını kaybeden bütün sağlık çalışanlarını rahmetle anıp, bugün çalışan sağlık çalışanlarımıza duyduğumuz minneti ifade edip, Türkiye'den yurt dışına en çok giden nitelikli göçün doktorlar ve sağlık emekçileri olduğunu hatırlatıp, iktidarımızda ve iktidar olana kadar da yapacağımız yapıcı muhalefet sürecinde bu sorunu hep dile getireceğimizi ve onların yeniden Türkiye'ye dönmesi, Türkiye'ye katkı sağlamalarının çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Erdoğan'ın, 'Yurt dışına gideceklermiş. Giderseniz gidin. Gerekirse biz bu profesörlerin yaptığı işi, asistanlarıyla yaparız' yaklaşımının tam bir Erdoğan yaklaşımı olduğunu, burada her görüşten siyasi partiden değerli dostlarımızın olduğu bir ortamda ne kadar yıkıcı, ne kadar yıpratıcı, ne kadar gerçekten uzak ve ne kadar yanlış bir politika olduğunu ifade etmek isterim.” (ANKA)