İmamoğlu’ndan Kobane’de verilen cezalara tepki: Bu insanları mahkum etmek Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmaz

İmamoğlu’ndan Kobane’de verilen cezalara tepki: Bu insanları mahkum etmek Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmaz
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Avrupa Oyunları’nın imza töreninden sonra gazetecilerle sohbet etti, Kobane Davası’nda siyasetçilere verilen ağır cezalardan, gündemdeki Ayhan Bora Kaplan Davası'na kadar pek çok konuya değindi.

Gazete Pencere Özel

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Avrupa Oyunları’nın imza töreninden sonra gazetecilerle sohbet etti, Kobane Davası’nda siyasetçilere verilen ağır cezalardan, Özgür Özel’nin başlattığı normalleşme sürecine, Ayhan Bora Kaplan olayından, erken seçim beklentilerine kadar farklı başlıklarda çarpıcı açıklamalar yaptı.

İmamoğlu, Kobane davasının siyasi bir dava olduğunu söyledi, Türkiye’nin geçmişinde konuşulmasından hoşnut olunmayan siyasi davalar olduğuna dikkat çekti, normalleşmenin ilk adımının adalet olduğunu vurguladı. Teröre, teröriste hep birlikte karşı çıkılmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan ama sorunların ancak Türkiye’de yaşayan her bir bireyin, 85 milyonun vatansever olduğunu kabul ederek aşılabileceğini söyleyen İmamoğlu’na göre yargı siyasete alet edilmemeli, legal siyasetin önü yargı yoluyla kesilmemeli. İBB Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı işaret ederek, geçmişte siyasi davalarla cezalandırılanların bugün cezalandırma konumunda olduğu da söyledi, bu tabloyu Türkiye’nin 20 yılda ilerlemediğinin göstergesi saydı.

whatsapp-image-2024-05-17-at-09-12-00.jpeg

Bütün bunlara rağmen normalleşmeyi zorlamak gerektiğini savunan İmamoğlu, kendilerinin uzlaşma arayacağını, iktidar uzlaşmazsa hesabını halka vereceğini söyledi. İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun, “Sarayla müzakere olmaz, mücadele olur” sözlerine de yanıt verdi, müzakere olmadan mücadele olmayacağı, müzakerenin mücadele için kaçınılmaz olduğu görüşünü savundu.

İmamoğlu erken seçim gündemine de sıcak değil, gündemin halk tarafından belirlendiğini, şu sıralar halktan da erken seçim talebi gelmediğini anlattı. 31 Mart seçim sonuçlarını da yorumlayan Ekrem İmamoğlu’na göre halk CHP’ye faizsiz, karşılıksız geniş bir kredi verdi. İmamoğlu bu kredinin mesajının, “Al bunu kullan. Batarsan sen batarsın, çıkarsan birlikte çıkarız” olduğunu söyledi.

Türkiye Belediyeler Birliği konusunda istekli olduğunu gizlemeyen ama kararı CHP Genel Merkezi ile seçimde oy kullanacak delegelerin vereceğini söyleyen İBB Başkanı’nın çok konuşulacak açıklamalarından bazı başlıklar, soru cevap şekliyle şöyle:


Ayhan Bora Kaplan krizini nasıl okuyorsunuz, Ali Yerlikaya ve Süleyman Soylu ekiplerinin bir kapışması mı bu?

Bu sorunun cevabında söylediniz iki isim yok. Yani iki isim de yok bence. Ne yazık ki Türkiye'de hem hukuk, hem yargı emniyet, bu kavramlar uzun zamandır kurallar üzerinden ya da kanunlar üzerinden değil de talimatlar üzerinden yönetildi. Talimatlar üzerinden yönetildiği zaman da belli bir zaman dilimi içerisinde bunun bir kaosa dönüşmemesi mümkün değil. Bu ve buna benzer daha çok olay yaşarız biz. Sadece benim beş yıllık dönemimde İçişleri Bakanı'nın müdahil olduğu onlarca olayı burada konuşabiliriz. Hangisinin mantığı, hangisinin bir kuralı, bir kanuna yaslanan çerçevesi vardı ki! Bu işin tek kurtuluşu ve hepimizin rahat edeceği şey çok net olarak ülkenin kurallar, kanunlar ve evrensel değerlerle yönetilmesidir.

Kobane Davası’nda verilen cezalar için ne diyorsunuz?

Kobane Davası, siyasi bir davanın sonucu. Türkiye'de üzülerek söylüyorum ki birçok siyasi dava var. Ve siyasi davalar üzerinden kin, öfke veya neye dayalı belli olmayan duygular üzerinden insanlar boşu boşuna yıllarca hapiste yatabiliyor. Bir tanesi de benim yaklaşık on, on beş yıllık canciğer arkadaşım. (Tayfun Kahraman’ı kast ediyor)
Normalleşmeyi konuşuyoruz. Normalleşmenin bence ilk kuralı adalettir ve adalete uygun biçimde hareket etmektir. Siyaseti de adalete alet etmemek gerekir. Ama uzun süredir siyaset adaletle iç içe geçmiş hatta bazen adaleti ne yazık ki bize unutturan kararların siyasi bir biçimde verildiği bir ülkede yaşıyoruz. Şiddeti özellikle siyasetin gündeminden çıkarmamız lazım. Legal siyasetin önünü açmamız lazım. Şiddete başvurmadıkça, hiç kimsenin cezalandırılmasını biz asla doğru bulmayız. Bu ülkede hepimiz teröre de, terör örgütlerine de karşıyız ama bugün verilen kararlar siyasi temele oturduğu sürece hiç kimsenin vicdanı rahat edemez. Bu kapsamda tabii ki üzülüyoruz. Bu ülkede özellikle geçmişte. Çokça siyasi cezalandırmalar yapıldı. Bugün verilen siyasi cezalandırma kararlarının arkasında olduğunu bildiğimiz insanların bile yargılanıp cezalandırıldığı günleri yaşadık. O ne kadar yanlışsa bugün yapılan ondan daha fazla yanlış. Çünkü o günlerden bugüne üzerinde yirmi yıl geçti. Bizim ilerlememiz gerekirken geri gitmiş durumdayız. Bunun adı ister Selahattin Demirtaş, ister Ahmet Türk olsun. Yani bu insanları mahkum etmek bu ülkeye hiçbir şey kazandırmaz. Kazandırmayacak da. Siyaseti ve siyasetçiyi ortadan kaldırdığınızda boşluğu dolduran yapılar ortaya çıkıyor. Tıpkı az önce konuştuğumuz olayda olduğu gibi. Ondan sonra hiç bilmediğimiz, hiçbir tüzel kişiliği olmayan yapıların gücü üzerinden ülkede racon kesilir hale geliyor ve mağduriyet daha da büyüyor. Dediğim gibi tabii ki teröre asla fırsat vermeyiz. Türkiye'de öyle kolay bölünecek bir ülke asla değil. Ben söylüyorum her zaman. Bu ülkenin seksen altı milyon vatansever vatandaşı var. Ben de siyasi bir davanın aktörüyüm. Şu anda sadece siyasi yasakla muhatap olan bir kişiyim ama kim bilebilir ki bir üst mahkemede davada ceza artırılmayacak?

Sizin davanızda farklı bir sonuç çıkacağını bekliyor musunuz?

Bu anlamsız hamleyi yapabilirler mi? Emin değilim. Çünkü benimle beş yıldır çatışan bir siyasi iktidar var. Ve bu seçimde aradaki oy sayısı büyüdü. Hala bunu kendine bir kazanım olarak görür de böyle bir siyasi karar verirse bu yapıdan. akıl olarak da şüphe etmek gerekir.

Özgür Özel’in başlattığı, “Normalleşme” sürecine nasıl bakıyorsunuz. Bunu bir tuzak olarak görüp itiraz edenler var. Kobene kararlarının ardından Özgür Özel’de, “Normalleşme zemini yok” dedi.

Sayın Genel Başkanımızın Sayın Cumhurbaşkanı'yla görüşmesini kesinlikle doğru buluyorum. Hiçbir yanlış tarafı yok. Bilakis Türkiye'de bu normalleşme konusunda samimi çabaların demokrasi adına yorgunluk gösteren halkımız tarafından çok önemli değerlendirileceğini de düşünüyorum. Bu bağlamda Genel Başkanımızın bu ziyaretlerini önemsiyorum ve destekliyorum. Genel Başkanımızın değerlendirilmesi de ne yazık ki doğru. Bu tür hamlelerden sonra böylesi bir yargılamanın bu şekilde sonuçlanması; bunu da genel başkanımızın yadırgaması normalleşme çabası kadar da haklı bir yadırgama. Ama bu bizi şaşırtan bir şey de değil. Yani “Vaaay” diyecek durumda değiliz. Çünkü.

Türkiye'de uzun yıllardır bizi şaşkın bırakan ve üzen ya da bu da mı yapılır dedirten çok şey yaşamış bir ekibiz. Ama özelinde baktığınızda, bugün yerel. Iktidar olan bir partiyle genelde iktidar olan bir partinin bir masada buluşması, tartışması, konuşması kadar da doğru ve makul bir şey yok. Hatta ben bunun zorlanmasından da yanayım. Çünkü bilindik siyasi rezerv koymanın ve masadan uzaklaşmanın hiçbir faydası yok. Her şeye rağmen bu ülkede hiç kimse birbirine düşman değil. Bugün biz milyonlarca insanın bize oyunun kaydığı, milyonlarca insanın da tepki olarak oya, sandığa gitmeyip, iktidara oy vermediği bir ortamdayız. Ben niçin bu doğru refleksi yakalamış insanlarımıza, eğer değişmiyorsa bir iktidarın siyasi tavrını göstermeyeyim. Yanlıştan geri döner de olumlu bir davranışa evrilirse iktidarın tutum ve tavrı ne mutlu ülkemize. Yani adalete evriliyorsa hukuku kendisine bir referans olarak görmeye başlıyorsa iktidar, ne mutlu bize. O bakımdan genel başkanımızın ve partimizin bu evrede sabırla, ısrarla, doğru hamleleri pozitif hamleleri yapmasını ben destekliyorum. Şimdi de Cumhurbaşkanı CHP’yi ziyaret edecek. Ülkenin sonuçta 2023’te seçilmiş Cumhurbaşkanının Cumhuriyet Halk Partisine gelmesinden niçin endişe edelim ki, bilakis memnun olurum. Bu memnuniyet şöyle bir memnuniyet. Eminim ki Genel Başkanımız da bunu yapacaktır. Duyması gereken ne varsa, yüzleşmesi gereken ne varsa her birisi birebir yüzüne söylenecektir. Tedbir almak, temkinli olmak, evet. ama uzaklaşmak, yok saymak asla doğru değil.

Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı’na aday mısınız?

En güçlü sesi olan kurum biziz ama bunun konuşulması için erkendir. Bu bir kısmıyla siyasi bir karardır. Bir kısmıyla geleneklere uygun bir karar zemini oluşturmak durumundadır. İstanbul bütçesiyle efendime söyleyeyim geliştirdiği yerel yönetim politikalarıyla en etkin şehirdir. Öyle bir sorumluluk bize eğer öngörülürse bundan geri durmayız. Bilakis hazırlıklarımız vardır. Doğru kararı hem siyasi zeminde hem yerel yönetimlerin katılımı zemininde veririz.

2028’de kim aday oluyor?

Ben hiçbir zaman meselelere kişisel bakmadım. Kurumsal baktım. Burada siyasi parti olarak kurumumuzun iradesi önemlidir. Bir de halkın ne dediğine bakarız. Bu konu hiç tartışılmamalı.

Erken seçim bekler misiniz?

Öyle bir gündemimiz yok. Erken seçim veya seçimi toplum ister, halk ister. Parti istemez yani isteyemez. O bakımdan şu anda yeni seçimden çıkmış bir ortamda böyle bir tartışma olduğunu da görmüyorum ayrıca. Ben ne görüyorum? Millet bize müthiş bir kredi açtı. Hem de nasıl bir kredi biliyor musunuz? Sıfır faizle geri ödemesi olan bir kredi değil. Ama şöyle diyor, ister batır, ister çıkar. Batırırsan sen batarsın, çıkarırsan milletle beraber sen de çıkarsın. Ben de diyorum ki, şu anda tek mevzumuz var, bu açılan karşılıksız, geri ödemesiz kredinin karşılığını vermek. Beklentileri toplum yarıştıracak. Halk yarıştıracak. O bakımdan bence şu anda bunu bizim konuşmamız doğru değil. Halk konuşur. Konuşmaya başladığı zaman değerlendiririz. Şu anda halkın gündeminde böyle bir sorun ben görmedim.

Öne Çıkanlar