CHP’li Türeli, Dışişleri Teşkilatı Güçlendirme Vakfı’nın “paralel bir yapılanma" olduğunu belirtti

CHP’li Türeli, Dışişleri Teşkilatı Güçlendirme Vakfı’nın “paralel bir yapılanma" olduğunu belirtti
Dışişleri Bakanlığı, daha “etkin” olabilmek için “Dışişleri Teşkilatı Güçlendirme Vakfı” kurulacağını açıkladı, CHP’li Türeli, Meclis’te kabul edilen kanun teklifine ilişkin “paralel bir yapılanma” olduğunu ve denetlenmesinin mümkün olmadığını belirtti.

Dışişleri Bakanlığı, daha “etkin” olabilmek için “Dışişleri Teşkilatı Güçlendirme Vakfı” kurulacağını açıkladı, Meclis’e giden kanun teklifi kabul edildi. Vakıfla ilgili kanun teklifinin komisyonda görüşülmeden TBMM Genel Kurulu’na getirilmesi ise tepkilere neden oldu. CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, bu vakfın Dışişleri Bakanlığı’na “paralel bir yapılanma” olduğunu ve denetlenmesinin mümkün olmadığını belirterek, “Vakfa kamu kaynağı aktarılması Anayasa’ya aykırı. Adeta olağanüstü ticari yetkilerle donatılmış bir vakıf. Vakfın faaliyet alanlarının bir kısmı bakanlığın halihazırda şu andaki yetkilerini kapsıyor. İkili paralel bir yapı oluşturuluyor. Son derece tehlikeli” ifadelerini kullandı.

6 Nisan 2024'te yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin Dışişleri Bakanlığını ilgilendiren bölümlerinde değişiklikler yapıldı. Buna göre Bakanlığın daha etkin bir yapıya kavuşması için "Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı" kurulmasına karar verildi. Komisyonda görüşülmeden TBMM Genel Kurulu’na getirilen kanun teklifi kabul edildi.

“Dışişleri Bakanlığı’nın görev alanına giren yetkilerin vakfa devredilmesi söz konusu değil”

CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli; vakfın kuruluş amacını, Anayasa’ya uygunluğunu, vakfa tanınan ticari faaliyet alanlarını ve vakfın denetiminde yaşanabilecek sorunları T24’ten Ceren Bala Teke’ye değerlendirdi.

Dışişleri Teşkilatı Güçlendirme Vakfı’nı “paralel bir yapılanma” olarak nitelendiren Türeli, vakfın kuruluşunun ve yetki alanının Anayasa’ya uygun olmadığını belirterek şunları söyledi:

“Dışişleri Bakanlığı’nın temel görev alanlarındaki yetkileri yürütmek üzere kurulan bir vakıf. Vakıf kanun teklifinde amaçlarda 1. madde diyor ki; ‘Bakanlık faaliyetlerinin güçlendirilmesi’. İkinci amaç ise ‘personelin donanımlı yetiştirilmesi’. İkisi de Dışişleri Bakanlığı'nın zaten temel görev alanı. Bunların vakıf eliyle yürütülmesi söz konusu değil. Bu Anayasa 160-161’inci maddelere de aykırı. Üçüncü Selim zamanından beri bu bakanlık var aslında. Bu dönemden beri var olan ve görevlerini yapan bakanlık şimdi mi görevini yapamıyor? Vakfa kamu kaynağı aktarılması Anayasa’ya aykırı.”

“Vakıf denetlemelere tabi değil”

Vakfın kamu kaynaklarını kullanacağı gerekçesiyle kamu yönetimine tabi olması gerektiğini söyleyen Türeli, “Bu kanun teklifi kamu mali yönetim ve denetim sistemine aykırı. Sistemimiz 1927 tarihli kanuna dayanır. 2003 yılında da 5018 sayılı kamu mali kontrol sistemi çıktı. Güzel bir kanun, amaç; bütçe birliğinin sağlaması. Disiplin de amaçlanmış. Bu bütçe birliği hem Sayıştay hem de Meclis denetimine tabi. Her sene biz bütçe konuşurken aynı anda iki yıl öncenin de bütçe sonuçlarını da görüşüyoruz. Kesin hesap kanununu görüşürken konuya ilişkin yapılan harcamaların Sayıştay tarafından raporlanmasıyla bunu konuşuyoruz. Hem 5018’e uygunluk hem Sayıştay yönetimi hem de Meclis yönetimine tabi olmaları vakıfların önemli. Ancak bu vakıf bu denetlemelere tabi değil. Baktığınızda bir yönetim kurulu ve mütevelli heyeti var. Vakfın karar organı mütevelli heyeti ancak heyet başkanı Dışişleri Bakanı. İkinci organı yönetim kurulu onu da mütevelli heyeti seçiyor yani otomatik olarak Dışişleri Bakanı belirliyor. Bu denetim kurulu nasıl vakfı denetleyecek? Vakıflar kanuna göre bir denetim var ama kurulmuş olan bu vakıf kamu görevi niteliğindeki işleri yapacak ve kamu kaynaklarını kullanacak. Dolayısıyla kamu denetimine tabi olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Ne Sayıştay ne de Meclis denetleyemiyor”

Devlet bünyesinde kurulan diğer vakıfların da denetime tabi olmadığını ve ne Sayıştay’ın ne de Meclis’in bu konuda yetkisi olmadığını söyleyen Rahmi Aşkın türeli şöyle devam etti:

“80’li yıllarda bütçe dışı fonlar vardı ve bütçe birliği bozulmuştu. Bütçe dışı fonlar 2001’de tasfiye edildi. Fakat arkasından bir biçimde AKP iktidarı döneminde bütçe birliğinden uzaklaşıldı. Önce özel hesaplar başladı sonra arkasından ajanslar kuruldu. Yine aynı şekilde de vakıflar var. Örneğin; Yunus Emre Vakfı, Maarif Vakfı, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı gibi vakıflar kuruldu ve hepsi kamusal denetimin dışında. Kanunla kurulmuş bunlar fakat bunlar kamu kaynaklarını kullanabilmekte ve Meclis’e hesap vermeden para harcıyorlar. Sayıştay’ın da yetkisi yok. Alana baktığımızda ciddi sıkıntı görünüyor.

“Olağanüstü ticari yetkilerle donatılmış, çok tehlikeli”

Kurulacak olan vakıf, ticari işlerle uğraşıyor. Adeta olağanüstü ticari yetkilerle donatılmış bir vakıf. Her türlü taşınırı ve taşınmazı almak, taşıt almak-kiralamak, bakanlığa ait taşınmazları bakanlık yararına değerlendirmek, yükseköğretim kurumu kurmak, yurt dışında taşınır-taşınmaz almak ve satmak, takas, taşınmaz inşa etmek ve ettirmek, devlet borçlanma senetleri ve hazine hisse senetleri almak-satmak, şirket işletmek ve işlettirmek... Adeta ticari bir şirket. Kuruluş amacıyla vakıf arasında bir ilişik yok. Bunlar Dışişleri Bakanlığı’nın yapması gereken işler. Bu ticari faaliyetlere gerek yok. Şimdiye kadar nasıl yapıyordu bakanlık bu işleri? Buradaki vakfın faaliyet alanlarının bir kısmı bakanlığın halihazırda şu andaki yetkilerini kapsıyor. İkili paralel bir yapı oluşturuluyor. Son derece tehlikeli.”

“Dışişleri Bakanlığı’nın temel görevleri için vakfa ihtiyacı yok”

Vakıf bünyesinde bir vize şirketi de kurulabileceği ihtimalini de değerlendiren Türeli, “Dışişleri Bakanlığı’nın temel görevi Türkiye’yi temsil etmek ve dış politikayı yönetmek. Bunlar için vakfa ihtiyaç yok. Bütçe yetersizse bütçe arttırılır. Bakanlığın 34 milyar bütçesi var. Genel bütçenin binde 2.8’i bu rakam. Kaynak lazımsa aktarılır. Bu vakıf ticari işlerle uğraşacak. Taşıt alacak-satacak, ticari işletme kuracak. Bazı muafiyetler var. Vergiye dahil sistemler vergi dışına çıkarılacak. Vakfın gelirlerine baktığınızda vize sistemi üzerinden bir madde var. 2023 yılında 5.5 milyar TL’lik bir kazanç oluşmuş vize işlemlerinde. Genel bütçeye aktarılacak pay yüzde 20’si. Geri kalanı vize hizmetleri veren şirketlere gidiyor. Anlaşılan bir vize şirketi kuracaklar ve direkt akış oraya olacak. Bu kabul edilemez. Vize hizmetini bir ticari hizmet gibi görüyorlar” dedi.

“Tasarruf Genelgesi deliniyor”

Vakfa verilen yetkilerle Kamuda Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin delindiğini söyleyen CHP’li Türeli, “Bu heyetlere kimlerin atanacağı da önemli adeta Dışişleri Bakanlığı dışında yapı oluşturuluyor burada. Böylece birileri makam ve mevki alacak. Kamuya eleman alışı yasaklandı, üç yıllık süre için taşınır mal alımı yasaklandı. Bu vakıf bunları yapabiliyor. Tasarruf genelgesi çıktı ve daha üstünden bir hafta geçmeden bunu deliyoruz” değerlendirmesini yaptı.

“Bu vakfın yaptığı bir usulsüzlük dış politikaya zarar verir”

Ticaret amaçlı bir yapı kurulmaya çalışıldığının altını çizen Türeli, vakfın usulsüz bir harcama yapması halinde bunun Türkiye’nin dış politikasına da zarar verebileceğini söyledi. Türeli, şöyle devam etti:

“Yarın bir gün usulsüz harcama olduğunda bunu Türk dış politikasına nasıl zarar vereceğini de düşünmek gerekiyor. Dışişleri Bakanının belirlediği bir kadro var. Bakan değişince ne olacak? Ayrı bir kadro, çalışma alanı var. Bu kadar yetki verilmesi anlaşılabilir değil. Bu Anayasa’ya aykırı. Amaçları faaliyetleri gelirleri açısından bakıldığında tamamen ticari olduğu için Dışişleri Bakanlığı’nın görev alanına giren işlerin kamu kaynağıyla yapılması anlamına geliyor. Diğer kurulmuş olan vakıflar da denetim dışında ama amaçları tamamen ticari değil. Burada ticaret amaçlı bir yapı kurmaya çalışıyorlar. Vakıf değil, ticarethane.”

“Meclis’in nitelikli yasa yapmaktan mahrum olduğunu gösterir”

Vakfın kurulmasına ilişkin kanun teklifinin ilgili komisyonda görüşülmeden TBMM Genel Kurulu’na getirilmesine değinen Türeli, şunları söyledi:

“TBMM iç tüzüğüne göre; bir asli bir de tali komisyon var. Asli komisyon görev alanını ilgilendiren komisyondur. Tali olan ise kanun teklifiyle ilgili hususlar varsa ilgilenir. Kanun teklifinin tali komisyonda değerlendirilmesi ve asli komisyona gelmesi ardından görüşmelerin öyle devam etmesi gerekir. Dışişleri Komisyonu’nda bir değerlendirme yapılmamış, teklif Meclis’e geldi. Uzmanlık alanlarına göre konulara göre değerlendirmeleri gerekiyor ki bize gelsin. Yasama faaliyeti içinde komisyonlar belirlenir. Sonuç itibariyle, Dışişleri Bakanlığı’nı ilgilendiren ve teşkilattan da ciddi tepki gören bir kanun teklifinin komisyonda görüşülmemesini anlamak mümkün değil. Bu da Meclis’in nitelikli yasa yapma hakkından mahrum olduğunu bize gösteriyor.”

Vakfın yükseköğretim kurumu kurması ne anlama geliyor?

Vakfın amaçları arasında yükseköğretim kurumları kurmak da yer aldı. Türeli, master ve doktora programları için yükseköğretim kurumu kurmanın tamamen ticari amaçlarla olabileceği değerlendirmesini yaparak, “Yükseköğretim kurumları kurmanın ne demek olduğunu da anlamış değiliz. Vakıf üniversite kuracak ve sorduğumuzda yüksek lisans gibi eğitimler verileceği söylendi, ondan da para alacak. Tamamen ticari ve bu kamu kaynağı. Master ve doktora düzeyinde eğitim verilecek kurumlardan bahsedildi. Diplomasi akademisi var bakanlığın zaten. Başka alanlarda da personel yetişecekse diplomasi akademisinin alanını genişletirsiniz. Buradaki amaç gelir temin etmek. Vakfın gelirlerinde de ‘vakfa ait eğitim faaliyetlerinden gelir elde edileceği’ yazıyor ama kaynak kamu kaynağı. Ayrı bir yapı kurulması bu işin ticari olduğunu ortaya koyuyor” açıklamasını yaptı.

“Yanlış ve sistemde gedik açar”

Yönetime ve özellikle mütevelli heyetine kimlerin atanacağının belli olmadığını ve diğer vakıflardan farklı bir yönetim yapılanması olduğunu belirten Türeli, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Diğer bakanlıklar da bu şekilde vakıf kurmak isterse ne olacak? Bu yanlış zaten ve sistemde de gedik açar. Son derece yanlış buluyoruz. Plan bütçede de söyledik bundan vazgeçin. Böyle bir vakfın kurulmasının da Dışişleri Bakanlığı’na hiçbir yararı yok. İhtiyacı varsa gerekli kaynaklar bütçeden tahsis edilebilir. Ayrıca yönetime ve özellikle mütevelli heyetine kimlerin atanacağı da belli değil. Hepsini bakan seçiyor. Bunların kim olacağı belli değil. Diğer vakıflarda bakan dışında da diğer bakanlık temsilcilerinin de bulunduğu bir yapı var; burada öyle bir yapı yok. Bu çok tehlikeli, paralel bir yapılanma.”

Öne Çıkanlar