CHP lideri Özgür Özel: Bahçeli Erdoğan'a 'ya benimsin ya kara toprağın' diyor
CHP lideri Özgür Özel, yerel seçimlerden sonra başlayan normalleşme süresine ilişkin, "Normalleşme benim nezdimde bitmedi. Çünkü normalleşmenin amacı ufak tefek tartışmaları, kalıcı küslüklere ve ayrılıklara dönüştürmemek" dedi.
"Benim nezdimde normalleşme bitmedi"
T24 yazarı Cansu Çamlıbel'e konuşan Özel, "Bir kere, normalleşme bitse de Kıbrıs'a giderim, Erdoğan ‘gelme’ dese de giderim, hatta “Sakın gelme” dese de giderim. O ayrı bir şey. Ama normalleşme benim nezdimde bitmedi. Çünkü normalleşmenin amacı ufak tefek tartışmaları, kalıcı küslüklere ve ayrılıklara dönüştürmemek. Normalleşme 1980’lerde Türkiye'nin başarabildiği bir şeydi. Siyasi liderlerin el sıkışamadığı, birbiriyle konuşmadıkları, cenazede bile birbirlerini görmezden geldikleri, Anıtkabir’de birbirlerine sürtecek kadar yakın geçmelerine rağmen birbirlerine hatır sormadıkları bir süreci ben reddediyorum. Ben böyle bir fotoğrafın hiçbir yerinde olmam.
MHP çok erken rahatsız olmuş olabilir normalleşmeden. AK Parti de MHP’nin restini görmüş olabilir. Ama istedikleri kadar normalleşmeyi torpillemeye çalışsınlar, normalleşmenin bir toplumsal karşılığı var. Bu toplum kavgadan, gerginlikten bıktı. Bu toplum iktidarla muhalefetin Karagöz-Hacivat gibi kısır kavgaları yıllarca sürdürmesinden bıktı. Bu toplum artık kendi sorunlarının konuşulmasını istiyor. Ben 31 Mart’tan beri aynı şeyi söylüyorum; toplumun sorunlarıyla ilgili olmayan hiçbir kavganın bir tarafı olmayacağım. Bunu sürdürüyorum. Kim ne derse desin… Yoksa ben Devlet Bahçeli'nin “AK Parti ile CHP arasında ittifak samimi dileğimizdir” derken aslında ne demek istediğini bilmiyor muyum?" dedi.
"Ya benimsin, ya kara toprağın"
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin "AK Parti ile CHP arasında ittifak samimi dileğimizdir” sözlerini hatırlatan Özel, MHP liderinin bu sözlerle Erdoğan'a “Ya benimsin, ya kara toprağın” dediğini söyledi.
"İttifakı dağıtırım ama..."
"Ben Erdoğan'a “Sen Bahçeli'yi kafana takma. Ben sana Meclis'te de destek vereceğim, ekonomik pakette de destek vereceğim, arkandayım” dersem… Yani Erdoğan’a partner değiştirmeyi teklif edersem, Cumhur İttifakı'nı dağıtırım" diyen Özel, şunları söyledi: " Ama bu benim sırtıma, AK Parti'nin 22 yıllık hatalarına, sorumluklarına ortak olmak gibi hiç taşımaya niyetim olmayan bir yük koyar. Ben iktidara gidiyorum. Benim partim birinci parti olmuş. Seçimden beri her ay oylarımız artıyor. Büyük bir ekonomik kriz var. Erdoğan ne depremzede için ne de enflasyonla ilgili verdiği sözleri tutuyor.
"Erdoğan'ın seçmeniyle ilişki kurmak istiyorum"
Benim Erdoğan'la normalleşmek gibi bir merakım ya da Erdoğan'la anormal kalmak gibi bir hevesim yok. Ben Erdoğan üzerinden Türkiye Cumhuriyeti'nin saygın insanlarıyla, seçmenleriyle normal bir ilişki kurmak istiyorum. Erdoğan tek başına bir kişi değil ki. Komşum olsa küsebilirim ya da barışabilirim. Ama Erdoğan Türkiye'de 31 Mart'a kadar, son 22 yıldır halkın en çok oy verdiği siyasetçi.
Birçok seçmen şöyle düşünüyor; “Bu sorunlar var ama Erdoğan'ın haberi yok. Haberi olsa çözer. Kendisi çok iyi, çevresi kötü biliyor.” Her şeyden haberi var. Her atamanın da her yaşananın da sorumlusu Erdoğan yani. Aksini düşünmüyorum."
Sinan Ateş davası
Özel, bugün başlalayacak Sinan Ateş davasıyla ilgili şu şunları söyledi: "Benim gördüğüm kadarıyla Cumhur İttifakı'nı hem zorlayan hem birbirine bağlayan bir dava. Sinan Ateş davası AK Parti'nin işini çok zorlaştırıyor, bir yandan da MHP'yle AK Parti'yi birbirine bağlıyor.
Yani iki yönden etkisi var bunun. Cinayet öncesinde Sinan Ateş'in konumunu atan kişi MHP'nin genel başkan yardımcılarıyla aynı telefondan aynı gün içinde defalarca mesajlaşıyor ve bu iddianame kapsamında o isimler yok. Buna kimi inandırabilirsiniz? Ülkeyi yönetenler bence çok tarihi bir risk alıyorlar şu anda, çok tarihi bir hata yapıyorlar." dedi.
Gezi davası
Gezi davası çözülse bundan kim fayda duyar? İlk başta Vera'nın işine gelir, babasına kavuşur. Tayfun'un işine gelir, Ayşe Buğra'nın işine gelir, Osman Bey'in işine gelir. İkinci olarak da Erdoğan görür bu işten faydayı. Çünkü ülkeyi böyle mahkeme kararlarına direnerek, Avrupa Konseyi'ni karşına alarak, her türlü uluslararası ilişkiyi sakatlayarak yönetmek ona bir fayda sağlamıyor. Ülkeyi bu şekilde ekonomik krizden de çıkartamaz.
"MHP'yle anlaşamadığı sürece bu sorun çözülemiyor"
Görüşmelerimizin içeriğiyle ilgili bir şey demem. Erdoğan yarın kalkıp “Normalleşme tamamen ortadan kalktı. Özgür Özel ile bir daha asla görüşmem” dese de ben görüşmelerde onun ağzından çıkan herhangi bir kelimeyi paylaşmam. Bunu doğru bulmam.
Yani o da bu sorun bir şekilde çözülsün istiyor ama sorunun çözülmesinin önündeki engel, Milliyetçi Hareket Partisi'nin tutumu. Benim gördüğüm bu. Gücü yetmedi veya Milliyetçi Hareket Partisi'ni ikna edemedi. Hepimiz biliyoruz ki Devlet Bahçeli ‘he’ dese kanun yararına bozmayla bu iş Adalet Bakanlığı’nda bitecek. Bütün Hizbullahçıların davalarını kanun yararına bozmayla düşürdüler. İsteseler aynı metot burada da uygulanır.
Devlet Bahçeli'yi ikna etmeden Erdoğan bir karar alırsa bu bir kriz alanı. O yüzden Devlet Bahçeli'yle, MHP'yle anlaşamadığı sürece bu sorun çözülemiyor. Yoksa ayrı ayrı mahkemeler üzerindeki güçlerinden bahsetmiyorum. Benim gördüğüm şu; Erdoğan Bahçeli'yi ikna ederse Adalet Bakanlığı kanun yararına bozma kararını alır geçer. "