SEVGİ EMEK MİYDİ: SESSİZ KIZ !

Yakın zaman önce ülkemizin yaşadığı büyük deprem felaketi, sonu gelmeyen Ukrayna-Rusya Savaşı, yaşadığı ülkelerdeki kötü yaşam koşullarından kaçmaya çalışan binlerce insanın göç mücadelesi derken; öteki dünyaya atfedilen cehennem şimdiden reel dünyada yaşanmaya başladı. Tüm bu kaos, şiddet ve sevgisizlik ortamında Başka Sinema’nın dağıtımcısı olduğu “Sessiz Kız” (Quite Girl) seyirciye ilaç gibi gelecek sakin, yumuşak ve sımsıcak mesajlar içeren duyarlı bir yapım.

Yorgun ve tükenmiş bir anne ve sorumluk duygusu olmayan bir baba, içine kapanık ve ihmal edilmiş küçük kızları Cait’i, yazı geçirmesi için kuzenlerinin yanına koruyucu aile sıfatıyla gönderir. Sean ve Eibhlin Cinnsealach büyük bir acı yaşamış orta yaşlı karı kocadır. Küçük, sakin Cait, koruyucu ailesinin yanında alışık olmadığı bir ilgi görür. Kendi ailesinde görmediği sevgi ve ilgi küçük kızın yaşamında önemli değişimler sağlar. Bu sayede serpilen, hayatını daha önce deneyimlemediği bir şekilde yaşamaya başlayan küçük Caite, kendisine karşı sevgi ve sorumlulukla davranan bu ailenin yaşamındaki trajik sırrı da keşfeder.

YOLDAN ÇIKMIŞ DÜNYA

Yoldan çıkmış dünyada büyük kitlelerin ilgisine mazhar olmuş sinema sanatı da, çoğunluğu derinliksiz, teknolojinin soğuk yüzünün egemen olduğu günümüz dünyasını yansıtan, sevgisizliğin ve şiddetin egemen olduğu yapımlarla dikkati çekiyor. Yazının başlığındaki gibi sanat neydi? Sanat yaşamı ve insanı anlatan, kültürün en önemli unsurlarından birisi değil miydi? Sosyal antropolojinin kurucusu kabul edilen İngiliz Edward Burnett Tylor’ın, kültür bağlamındaki tanımı ilgili çevrelerde benimsenmiştir: Kültür ya da uygarlık toplumun üyesi olarak, insan türünün öğrendiği, edindiği, bilgi, sanat, gelenek-görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bütündür. (1)

Şüphesiz 20. Yüzyılın sanatı olan sinemanın da, dünyanın baş döndüren şekilde değiştiği 20. yüzyıldaki olgulara kayıtsız kalması beklenemezdi! Ama bu kayıtsız kalmama durumu yaşamı tek boyutlu, sevgisizliğin ve şiddetin egemenliğine dönüştürmemeli...

ATIF YILMAZ’IN AYTMATOV UYARLAMASIYLA TEMATİK BENZERLİK

Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un yazdığı “Selvi Boylum Al Yazmalım”, Yönetmen Atıf Yılmaz tarafından sinemaya uyarlanmıştı. “Selvi Boylum Al Yazmalım” (1997) kült bir film, ve ülkemiz sinemasının bütün zamanların en iyi on filminden birisi kabul edilir. Filmin finalinde, sinemamızın “sultanı” Türkan Şoray’ın canlandırdığı “Asya” karakteri, aşık olup evlendiği İlyas’la (Kadir İnanır) yıllar sonra karşılaşır ve şu soruyu sorar: Sevgi neydi? Gene kendisi yanıtlar: Sevgi ekmekti... Sevgi emekti...

Yakın zaman önce ülkemizin yaşadığı büyük deprem felaketi, sonu gelmeyen Ukrayna-Rusya Savaşı, yaşadığı ülkelerdeki kötü yaşam koşullarından kaçmaya çalışan binlerce insanın göç mücadelesi derken; öteki dünyaya atfedilen cehennem şimdiden reel dünyada yaşanmaya başladı. Tüm bu kaos, şiddet ve sevgisizlik ortamında Başka Sinema’nın dağıtımcısı olduğu “Sessiz Kız” (Quite Girl) seyirciye ilaç gibi gelecek sakin, yumuşak ve sımsıcak mesajlar içeren bir yapım.

EVRENSEL BİR OLGU

Bilinçsiz ve sorumsuzca bakamayacağı kadar çocuk sahibi olma, ebeveyn görevini yerine getirememe, salt gelişmemiş ülkelere özgü bir olgu değil. İrlanda Yapımı “Sessiz Kız”da yönetmen Colm Bairead, minimal filmiyle bu olguları sinema dilinin olanaklarını kullanarak başarıyla anlatmış. Evrensel bir olguyu ülkesinin dingin doğasının atmosferinde, sakin ama duyarlı bir anlatımla seyirciyle paylaşıyor.

Yönetmen Colm Bairead’in “Sessiz Kız” ilk uzun metrajlı filmi. Bu filmin başka bir özelliği ise bugüne kadar en yüksek gişe yapan İrlanda dilinde bir film oluşu. Ayrıca  son yıllarda en büyük  ticari başarı kazanan İrlanda filmi. “Sessiz Kız”, 95. Akademi Ödülleri’nde (2022) İrlanda’nın En İyi Uluslararası Film Ödülü için aday olarak da seçilmişti.

“Sessiz Kız”, 95. Oscar Ödüllerinde aday olduğu gibi Berlin Film Festivali ile birlikte, Sydney ve Dublin Film Festivalleri’nde de adaylık elde etmiş, festivallerden ödüllerle dönmüş bir film. Yönetmen Colm Bairead’ın başarısında 9 yaşındaki Caite’i canlandıran Catherine Clinch’in önemli payı olduğunu belirtmek lazım. Küçük kız, yaşından beklenmeyen bir olgunluk ve yetenek ile Bairead’in anlatmak istediği dünyanın temel motivasyonu olmuş. Filmin diğer başarılı oyunculuk performansının ise Eihblin karakterini canlandıran Carrie Crowley’e ait olduğunu da ekleyelim.

65 MİLYON KEZ HAYAL KIRIKLIĞI !

                                                                                              

Uzay yolcuğunda içine düştüğü meteor yağmuru hakkında bilgilendirilmemiş Kaptan Mills ve yolcularını taşıyan uzay aracı bilinmeyen bir gezegene düşer. Düştükleri gezegen prehistorik, yani tarih öncesi çağdaki Dünya’dır. 65 milyon yıl önceki Dünya’nın o yıllardaki en önemli canlıları dinazorlar, beklenmedik bu ziyaretçilerden hoşlanmamışlardır.

Kaptan Mills’in (Adam Driver) uzay gemisinde bulunan ve kapsüllerinde uyuyan yolcuların tümü, küçük bir kız Koa (Ariana Greenblatt) dışında ölmüştür. Ölen yolcuların arasında Koa’ nın da ailesi vardır. Gemi ikiye bölünmüş ve kurtarma aracı, geminin yakınlardaki bir dağın üzerinde kalan parçasının içinde kalmıştır. Kaptan Mills kaybettiği küçük kızı Nevine (Chloe Coleman) ile özdeşleştirdiği Kao’nun hayatını kurtarmak için elinden geleni yapar.

                                                                                               

65 MİLYON YIL ÖNCE DÜNYA

65 milyon yıl önceki dünyamızı ziyaret eden ilk insanlar, dinozorların saldırılarından kurtulup kurtarma gemisine ulaşabilecek, hayatta kalabilecekler midir? Şüphesiz bu sorunun cevabını bulmak filmin afişindeki vaade de bakarak sinema salonlarını dolduran seyircilere kalıyor.

Columbia yapımı bilim kurgu türündeki “65”, hakkında yazılan basın bildirisini okuduğumda ilgimi çekmişti. Dünyanın geçmişten bugüne etkili bir evrimine tanıklık edecek miydik? Sonuç ise yazının başlığı oldu!.. Konusu cazip görünen, gezegenimizin boş bölgeleri ve stüdyo çekimleri ve özel efektlerle bezeli, derinliksiz bir kaçıp kovalamaca filminden başka bir şeyle karşılaşmadık “65”de...

Günümüz toplumlarında, insanın dış gerçekliği ile kurduğu anlamlandırma ilişkilerinden biri olan “düş görme” ve Fantazyalara gereksinme duyma alanında, İnsan ile dış gerçekliği arasına İletişim Endüstrisi (ya da, daha çarpıcı bir terimle, Bilinç Endüstrisi) girmiş bulunmaktadır. Yeni olanın karşısında duyulan ürküntü, endişe ve merak, yaşadığımız dönemde, eski günlerdeki gibi masal ya da öykü anlatıcıların anlattıkları masallar ve öykülerle değil, bu Bilinç Endüstrisinin “ürettiği” endüstriyel birer “mamül” olan fantazyalarla karşılanmaktadır. (2)

BİLİNÇ ENDÜSTRİSİ VE ÇAĞDAŞ FANTAZYA

Yukarıdaki satırlar ülkemizde İletişim Kuramları ve İletişim Sosyolojisi alanlarında henüz aşılamamış, çevirdiği ve yazdığı kitaplarla ülkemizin kültür hayatına çok önemli katkılarda bulunmuş Prof. Dr. Ünsal Oskay’ın Çağdaş Fantazya (Popüler Kültür Açısından Bilim-Kurgu ve Korku Sineması) isimli kitabından alınma...

Bilimin ampirik yöntemleri kullanarak insanlığın nereden geldiğine ve varoluşuna anlam kazandırma çabasına, sinema ve diğer sanatlar ise gözlem ve duygulardan beslenen karşılıklar oluşturur, şüphesiz yaratıcı olmak koşuluyla. Şiirin ortaya çıkmasıyla Mitoloji’nin önemini kaybettiği “çağdaş dünya”da, sinema sanatı da varoluş ve olası yokoluş üzerine derinliksiz fantazyalar üretmekten kurtulamıyor. Şüphesiz Prof. Oskay’ın satırlarına yansıyan bilinç endüstrisinin endüstriyel mamülüne dönüşen sinema örneklerinden, böylesi bir beklenti içine girmek vurguladığımız gibi hayal kırıklığı yaratır.

“65” özel efektlerle zenginleştirilmiş uzay ve meteor görüntüleri dışında, klişelerle bezeli, sanata ve yaratıcılığa dair bir şeyleri söylemenin ve saptamanın zor olduğu bir film. Diğer yandan filmin leit motif niteliği taşıyan müzikleri, tarih öncesi canlılar dinazorların uçucu ve diğer türlerinin filme  monte edilişi başarılı olarak tanımlanabilir. Satır aralarına sıkıştırılmış ve günümüz dünyasına yabancılaşmış sevgi sözcükleri, hoşgörü ve kültürel farkların önemini yitirmesi gibi olumlu unsurları saymazsak...

KAYNAKLAR

(1) Bozkurt Güvenç, Kültürün ABC’si, Yapı Kredi Yayınları, 2019

(2) Ünsal Oskay, Çağdaş Fantazya Popüler Kültür Açısından Bilim-Kurgu ve Korku Sineması, AYKO Yayınları, 1982

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi