PANDEMİ ARASINDAN SONRA BELGESEL GÜNLERİ: 14. DOCUMENTARIST İSTANBUL

Yaşamımızı cehenneme çevirdikten sonra kısa sayılabilecek bir sürede üretilen aşılar sayesinde, Covid-19 gezegenimizde tümüyle yok olmasa da, şimdilik nekahat dönemine giren pandemi nedeniyle geçmişte verilen toplu etkinlik arasından sonra, “Documentarist İstanbul Belgesel Günleri” 6-11 Temmuz'da salonlarda 14. yılını kutlayarak başladı.

Sinema bir teknik buluş olarak ortaya çıkmış ve ilk filmler, sonradan belgesel sinemanın da yolunu açan belge görüntülerden oluşuyordu. Bu bağlamda sinemanın nüvesi, belgesel sinemadır demek gerçekçi bir tanımlama olacaktır.

GERÇEĞİN YARATICI YORUMU

Belgesel sinemanın kurucusu kabul edilen İskoç belgesel film yapımcısı John Grierson, çok bilinen özlü tanımıyla belgesel sinemayı, "gerçeğin yaratıcı yorumu" olarak tanımlamıştı. Gerçeğe ulaşmak şüphesiz belgesel sinemanın özünü oluşturur. Diğer yandan yaşam gerçeği, evrensel ve değişmez bir gerçeklik değildir. Bu bağlamda gerçek de görecelidir ve toplumdan topluma, insandan insana değişir.

Gerçeğe ulaşmakta ve onu iletmekte en iddialı ve güçlü sanatların başında gelen sinema ve belgesel sinema da, aslında gerçeğin suretidir. Belgesel sinema yönetmeni her ne kadar gerçek mekan, gerçek olay ve gerçek insanlarla çalışsa da, gerçeği aktarma sürecini filme dönüştürme eyleminde, seçtiği kamera açısı, bakış noktası, kullandığı objektifin odak uzaklığı (konuyu görüntüleme büyüklüğü) ve kurgu gibi unsurlarla gerçeği bir anlamda kendi bakışından müdahale edilmiş bir gerçeğe dönüştürür. Diğer yandan, gerçeğe bir yorum katmadan yansıtma çabasını ise belgesel sinema olarak tanımlamak uygun değildir. Ünlü Sovyet Sinemacısı Dziga Vertov’un yaptığı gibi “Sine-Göz” (Kinoglaz) yöntemiyle yalın gerçeğin parçalarını kaydetseniz bile, bunlar sizin yaptığınız kurgu ile gerçeğin sizin yorumunuzla yansıtılmasına dönüşür.

ÜLKEMİZ BELGESEL SİNEMASININ KİLOMETRE TAŞI

Türkiye'de belgesel sinemanın kilometre taşı Süha Arın, bir filmin belgesel sinema niteliği taşıyabilmesi için beş öge içermesi gerektiğini belirtmiştir: Gerçek, etik, estetik, yaratıcılık ve yorum (mesaj). Şüphesiz bir sanat yapıtı olarak sinema yapıtlarının öncelikli özelliklerinden birisi estetik bir kategoriyi temsil etmesi olmalıdır. Ama belgesel sinema için en az estetik kadar, etik kavramı da çok önemlidir. Bir belgesel sinemacının etik kavramını görmezden gelmesi, belgesel sinemanın ruhuna aykırı bir davranıştır.    

Belgesel sinemanın önemini yansıtan ve yukarıda özetlediğimiz süreci vurgulayan filmlerden oluşan Documentarist İstanbul Belgesel Günleri, pandemi arasından sonra yakın dönemin nitelikli belgesellerinden oluşan heyecan verici bir programla salonlara döndü. Bu seneki belgesel günleri 14. kez gerçekleşiyor ve festival çevrimiçi bir bölümle başladı. Sonrasında yüzyüze Beyoğlu ve civarındaki mekanlarda gerçekleşecek olan gösterimler ve yan etkinlikler, belgesel müdavimlerine unutamayacakları, belgesellerle dolu bir hafta yaşatmayı vadediyor.

Bu yıl çevrimiçi bölümde, festival tarafından on yıldır dağıtılan “Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü”nü kazanmış filmler, 3-9 Temmuz tarihleri arasında “Sahneport.com” platformu aracılığıyla dünyanın her yerinde izlenebildi. Bu sürecin sonrasında son dönemin öne çıkan yerli ve yabancı belgesellerinden oluşan geniş ve nitelikli bir program, 6-11 Temmuz'da salonlarda seyirciyle buluşmaya başladı.

ONUR KONUĞU LÜBLAN’LI BELGESELCİ ELİANE RAHEB

Documentarist 14. İstanbul Belgesel Günleri'nin Onur Konuğu ise, son filmiyle geçtiğimiz haftalarda Berlinale'de Teddy Ödülü'nü kazanan tanınmış Lüblan’lı belgeselci “Eliane Raheb”. Yönetmenin “Miguel'in Savaşı” (Miguel's War, 2021) adlı yeni filmi, geçtiğimiz Berlinale'de en çok ses getiren filmlerin arasında yer almıştı ve Teddy Ödülü ile birlikte Seyirci Ödülleri'nde de ikinci olmuştu.

Raheb’in eserleri Rotterdam, San Sebastian, Berlinale gibi büyük festivallerde gösterilen, bir çok belgesel film festivalinden ödüllerle dönmüştü. Raheb, filmlerinde ülkesi Lübnan'ın toplumsal fay hatlarını, yakın tarihte geçirdiği travmaları ve yüzleşmekten kaçındığı sorunları odağına alan bir belgesel sinemacı ve aynı zamanda belgesel eğitmeni. Aynı zamanda Beyrut'un aktif bağımsız sinema kurumu Beirut DC'nin kurucularından biri... Festivalde ayrıca Raheb'in son filminin yanısıra, iki uzun metrajlı filmi de gösterilecek: “Uykusuz Geceler” (Sleepless Nights, 2012) ve “Geride Kalanlar” (Those Who Remain, 2016).

14. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri’nin programında “XR: Yokoluş İsyanı” başlıklı bölüm dikkati çekiyor. İçinde yaşadığımız küresel ekoloji krizinin muhtelif biçimlerine, kapitalist sömürü düzeni ile bağlantısına ve bu alanda verilen mücadelelere dair belgeseller programda geniş bir yer kaplıyor.

TÜRKİYELİ YÖNETMENLERDEN YOĞUN İLGİ

Festivale Türkiye'den de yoğun ilgi var. Başvuruda bulunan 150'den fazla yerli film arasından seçilmiş geniş bir Türkiye Panoraması içeren bölümdeki filmlerin bir çoğu, seyirciyle ilk kez buluşacak belgesellerden oluşuyor. Bu bölüme ilk veya ikinci filmleriyle seçilen yönetmenler, her sene olduğu gibi “Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü”ne de aday olacak. Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü'nün bu yılki jürisi ise şu isimlerden oluşuyor: Tarabya Kültür Akademisi sanat yönetmeni Pia Entenmann, yapımcı Armağan Lale, sinema yazarı Ayça Çiftçi, müzik yazarı akademisyen Feyzi Erçin ve geçen sene bu ödülü kazanan Ardin Diren.

Bu yıl IDFA (International Documentary Filmfestival Amsterdam), Berlinale, Visions du Reel (İsviçre Belgesel Festivali) gibi saygın festivallerin programlarından seçilmiş uluslararası bir seçki ise, Maricke Nieuwdorp (Hollanda), Nadia Meflah (Fransa) ve Ahmet Gürata (Türkiye) tarafından FIPRESCI jürisi sıfatıyla değerlendirilecek ve bu bağlamda bir filme “Eleştirmenler Ödülü” de verilecek.

Festivalin “Uluslararası Panorama” bölümü, yine dünya festivallerinden özenle seçilmiş ve Türkiye'de ilk kez gösterilecek belgesellerle dolu bir program içeriyor.

14. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri'nin bu yıl fiziksel film gösterim mekanları ise “Pera Müzesi”, “Fransız Kültür Merkezi” ve “Arter”... Hollanda Kraliyeti, İsveç Başkonsolosluğu, İsviçre Başkonsolosluğu, Goethe Enstitüsü, Portekiz Elçiliği ve Fransız Kültür Merkezi'nin desteği, Pera Müzesi, Arter, Aynalı Geçit, Avam Kahvesi, Bova ve Zeytuna'nın işbirliğiyle gerçekleşen festivalin dijital yayın sponsorluğunu ise Sahneport.com’un üstlendiğini de ekleyelim. Keyifli seyirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi