Bülent Vardar
FRANÇOIS OZON’DAN SERBEST BİR FASSBINDER UYARLAMASI: 
FRANÇOIS OZON’DAN SERBEST BİR FASSBINDER UYARLAMASI: “PETER VON KANT”
François Ozon, bu Fassbinder uyarlamasında filmin ismini kısaltmakla kalmamış, aynı zamanda ana karakterlerin cinsiyetini değiştirmiş ve Fassbinder’in ana karakteri moda tasarımcısını ünlü bir auther film yönetmenine; aşığını ise yaşama tutunma hırsıyla hareket eden genç ve yakışıklı bir Arap erkeğine çevirmiş. İlk filmde öne çıkan sado-mazoşistik ilişki, Ozon’un filminde gay bir yönetmen ile biseksüel sevgilisinin tutkulu ama bir o kadar da acılı ilişkisiyle seyircinin karşısına geliyor.
Çağdaş Alman sinemasının akla gelen ilk isimlerinden birisidir yönetmen Rainer Werner Fassbinder. Öğrencilik yıllarımda sakin ve özgür bir liman olan İzmir’de, sinema sanatı eğitimi alırken mabedimiz olan Fransız Kültür Merkezi’nin sinema salonunda, bu büyük sinemacının neredeyse bütün filmlerini izlemiştik.
GÖRÜNTÜLERLE YAŞAMI DAMITMAK
Bir sosyolog gibi görsel yoldan yaşamı ve insanı damıtan filmlere imza atan Fassbinder, “Genç Alman Sineması” akımının önde giden bir figürü ve dünya sinemasında iz bırakan önemli bir yönetmendi aynı zamanda...
Fassbinder’in kült filmlerinden “Petra von Kant’ın Acı Gözyaşları” (Die bitteren Tranen der Petra von Kant-1972) kocasından yeni ayrılmış ve yüreğini aşka kapatmış ünlü bir moda tasarımcısı Petra von Kant ile, onun kadın asistanı Karin arasındaki sado-mazoşistik aşkı ve insan ilişkileri sarmalını anlatan bir filmdi. Bu filmin başrollerinde Margit Carstensen (Petra von Kant) ve Fassbinder’in gözde oyuncusu Hanna Scyhgulla (Karin Thimm) rol alıyordu.
Fassbinder’in insana ve yaşamın hiyerarşik ilişkilerine dair bu kült filminin yeniden çevrimi, serbest biçimde önemli Fransız yönetmen François Ozon tarafından “Peter von Kant” ismiyle geçtiğimiz günlerde Başka Sinema’nın dağıtımcılığında vizyona girdi.
İNSANI BAŞARIYLA ANLATAN SİNEMA
Sinema sanatının etkisini hala güçlü olarak sürdürdüğü ülkelerden olan ve insanı anlatmak açısından benzersiz örneklerle dolu olan Fransız sinemasında, üretkenliğiyle öne çıkan yazar ve yönetmen François Ozon’un, “Havuz” (Swimming Poole-2003), “8 Kadın” (8 Femme-2003), “Evde” (In The House-2012), “Genç ve Güzel” (Jeune et Julie-2013), “Her Şey Yolunda” (Tout S’Est Bien Passe-2021) gibi filmleri hemen ilk akla gelenler...
François Ozon, bu Fassbinder uyarlamasında filmin ismini kısaltmakla kalmamış, aynı zamanda ana karakterlerin cinsiyetini değiştirmiş ve Fassbinder’in ana karakteri moda tasarımcısını ünlü bir auther film yönetmenine; aşığını ise yaşama tutunma hırsıyla hareket eden genç ve yakışıklı bir Arap erkeğine çevirmiş. İlk filmde öne çıkan sado-mazoşistik lezbiyen ilişki, Ozon’un filminde gay bir yönetmen ile biseksüel sevgilisinin tutkulu ama bir o kadar da acılı ilişkisiyle seyircinin karşısına geliyor.
François Ozon, aslında ünlenmesini de bir Fassbinder oyununa borçlu. 2000 yılında Gerçekleştirdiği “Kızgın Taşlara Düşen Su Damlaları” (Gouttes d’eau sur pierres brulantes) da, Rainer Werner Fassbinder’in bir oyununun uyarlamasıydı. Takıntı, aşağılama, ilham, ün, baştan çıkarma ve yalnızlık gibi insanı zaafları ele alan “Peter von Kant” ise, Fassbinder’e renkli, oyuncaklı ve eğlenceli bir saygı duruşu niteliğinde...
İNSANİ HIRSLAR RESMİ GEÇİDİ !
François Ozon, filminde yalnızlık, hırs, çıkar, köle-efendi ilişkisi gibi insani zaaflar içeren olguları, yaşamın temel çelişkileri bağlamında ele alarak ustaca filminin ana karakterleriyle perdeden yaşamın içine akıtıyor. Günümüzün değişen kozmopolit dünyasına gönderme yaparak, ilk filmdeki pür karakterlerin tersine, “uygar batıyı” temsil eden beyaz bir erkeğin partneri olarak karşısına, “kadim doğunun” yırtma çabası içindeki genç bir göçmenini koyuyor. Efendi-köle ilişkisi bağlamında asistanı ve hizmetçisi Karl ile olan ilişkisinde, sınıflı burjuva toplumunun çelişkilerine göndermede bulunarak, sömüren ve sömürülen ilişkisini bir filmin öyküsüne oturtup ana karakterleriyle yaşama ayna tutarken; günümüzün zengin ama yaşlanmış, diğer yandan yoksul ama insan malzemesi bol olan doğunun desteğine ihtiyaç duyan batının iktidarsızlığını da Peter von Kant (Denis Menochet) karakteri ve aşığı Amir (Khalil Ben Garbia) aracılığıyla yansıtıyor.
MİNİMAL BİR FİLMİ TAŞIYAN OYUNCULUKLAR
Minimal bir film olan Peter von Kant, teatral dili ve 185 dakikalık süresiyle takip etmekte zorlanabilenecek bir film olma riski taşısa da; yönetmen Ozon büyük bir virtüözüteye imza atarak, Fassbinder gibi yaşama ve insana dair yaman saptamalar ve yansıtmalar yapıyor. Bu resitalin en önemli unsurlarının oyunculuk performansları ve filmde kullanılan müzikler olduğunu belirtelim.
Bu bağlamda Peter von Kant rolünde Denis Menochet ve özellikle asistanı ve hizmetçisi Karl rolünde Stefan Crepon öne çıkıyor. Özellikle Karl karakterini vücut dilinin olanaklarını kullanarak, hiç konuşmadan oynayan Stefan Crepon, oyunculuk eğitimi alan öğrenciler açısından bir okul niteliği taşıyor. Peter von Kant’ın annesi rolünde ilk filmin ve sinemanın önemli oyuncusu Hanna Scyhgulla yaş alarak göz doldururken, önemli Fransız aktrist Isabella Adjani ise büyük oyuncu “Sidonie” karakterine hayat verirken, yaşsız olduğunu ve melez olmanın avantajlarını hissettiriyor.