BİROL ÜNEL’İN “DUVARA DİRENEN” YÜREĞİ SUSTU !

Birol Ünel, Türk asıllı Alman yönetmen Fatih Akın’la tanıştıktan sonra klasik anlamda şöhret basamaklarını tırmanmaya başladı. Yönetmen Fatih Akın'ın, 2000 yapımı “Temmuzda” (Im Juli) filmiyle sinema dünyasında çıkışa başlayan Birol Ünel’i, bir fenomen ve küresel anlamda tanınan bir oyuncu kategorisine taşıyan ise, yine yönetmen Fatih Akın’ın “ Duvara Karşı” (Gegen Die Wand-2004) filmi oldu.

Birol Ünel, Almanya’ya göç eden bir ailenin çocuğuydu. 1961 yılında Mersin’in Silifke ilçesinde doğdu ve Almanya’da, Bremen’de büyüdü. Ünel için bu dönem bir bakıma yabancı bir kültüre uyum sürecinin de laboratuvarıdır sanki... Bremen yakınlarındaki küçük  kasabada yaşayan tek Türk ailesidir onun ailesi. Diğer yandan bu koşullara karşın uyum sorunu yaşamaz ve o günlerden bahsederken şunları söyler: ‘’Kendimi iki kültürü de tanıyan bir insan olarak görüyorum. Almanya’yı çok iyi tanıyorum ama burada hâlâ yabancıyım. Ancak bu kelimeyi olumsuz anlamda kullanmıyorum. Yabancı olarak insanın devamlı merakı oluyor, merak bir sanatçının motoru gibidir. Masamda ister Alman yemeği, ister Türk yemeği olsun fark etmez, önemli olan yemeğin tadının güzel olmasıdır. Alman vatandaşlığına geçmedim, hâlâ Türk vatandaşıyım.’’

Almanya’da Tiyatro ve Müzik Okudu

Birol Ünel, yüksek eğitimi için Hannover’de Tiyatro ve Müzik Yüksek Okulu’na gitmeden önce, parke döşemeciliği çıraklık eğitimi alır. Sanatın yaşamına değmesi, sinemayla tanışması Birol Ünel’in de yaşamını değiştirdi. Parke döşeme ustası çırağı olmak yerine sanatın çırağı olmayı yeğledi. Sinematografik yolculuğundaki ilk filmi “Yolcu” (Der Passagier-1987) oldu. Bu filmin başrolünde ünlü aktör Tony Curtis’le oynayan Birol Ünel henüz yirmili yaşlarındaydı... Filmin konusu şöyleydi: Amerika’dan Almanya’ya dönen bir film yönetmeni, konsantrasyon kampındaki diğer mahkumlarla antisemitizm propagandası yapan bir filme katılımcı olarak zorlanır. O da geçmiş yaşamının bu bölümü hakkında bir belgesel film yapmayı planlar...

Birol Ünel

Birol Ünel, 1992 yılında eğitim aldığı tiyatro alanında da oyunculuk yapmaya başlar ve Berlin Tiyatrosu’nda “Caligula” oyununda başrolde oynar. Tiyatro macerası devam eden Ünel, Berlin Rosa Luxemburg Platz'da, "Die Nibelungen-Born Bad" (1994) isimli oyunda ve pek çok tiyatro oyununda yer almış, yetmişe yakın filmde oynamıştır. Ayrıca başrollerini Oktay Kaynarca ve Deniz Çakır’ın paylaştığı ATV’nin dizisi “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”da (2017), Teoman karakterini canlandırdığını da ekleyelim...

Duvara Karşı Altın Ayı Ödülünü Aldı

Birol Ünel, Türk asıllı Alman yönetmen Fatih Akın’la tanıştıktan sonra klasik anlamda şöhret basamaklarını tırmanmaya başladı. Yönetmen Fatih Akın'ın, 2000 yapımı “Temmuzda” (Im Juli") filmiyle sinema dünyasında çıkışa başlayan Birol Ünel’i, bir fenomen ve tanınan bir oyuncu kategorisine taşıyan ise, yine yönetmen Fatih Akın’ın “ Duvara Karşı” (Gegen Die Wand-2004) filmi oldu. Filmin başrolünü kendisi gibi Almanya’da büyümüş olan oyuncu Sibel Kekilli ile paylaştı. Bu filmle birlikte Birol Ünel’in popülerliği doruk noktaya çıktı. Sibel Kekilli ise 2004 yılında Almanya’da en iyi tanınan kişiler listesinde 34. olmuştu. Duvara Karşı, aynı zamanda 54. Berlin Film Festivali’nde, Almanya için yarıştı ve Türk bir yönetmenin kazandığı ikinci “Altın Ayı” ödülüne sahip oldu. Birol Ünel’in, Fatih Akın’la sinematografik yolculuğu, Akın’ın yönettiği “Aşka Ruhunu Kat” ( Soul Kitchen-2010) isimli filmle devam etti.

Duvara Karşı’nın Cahit’i!..

“Duvara Karşı” filminde aykırı bir karakter Cahit Tomruk’u oynayan Birol Ünel, canlandırdığı karakter gibi aykırı biriydi. Filmde bir bakıma kendisini canlandırdı denilse abartı olmayacaktır. Film, aslında farklı nedenlerden kaynaklanıyor gibi görünmesine karşın, yaşama tutunamayan ya da tutunma çabalarına engel olunan iki insanın yaşamı üzerine yoğunlaşıyor. Cahit çok sevdiği karısı Katharina’nın ölümü üzerine yaşama tutunma gücünü yitirmiştir. Ayık gezdiği an yok gibidir. Kullandığı arabayla süratle duvara çarparak intihara teşebbüs eder. Sibel (Sibel Kekilli) ise ailesinin baskısından bunalmış, bileklerini keserek intihar etme girişiminde bulunmuş ve istediği gibi yaşaması ailesi tarafından engellenen gelenekçi bir Türk ailesinin kızıdır.

Bu iki insan, intihar etme girişimlerinden dolayı, tedavi gördükleri hastanede tanışırlar. Sibel, ailesinin baskısından kurtulabilmek için Cahit’e sahte evlilik teklif eder. Amacı evli görünmek, bu arada istediği gibi yaşayabilmektir. Bu teklif Cahit’i hiç ilgilendirmediği halde, o da kızın kendisini öldürebileceği olasılığı yüzünden gönülsüz de olsa evlenmeyi kabul eder. Bu arada Cahit’in yakın arkadaşı Şeref (Güven Kıraç) ise, onun amcası gibi davranarak kızı babasından ister. Aslında tuhaf bir anlaşma olarak başlayan ikilinin ilişkisi, bu iki insanın birbirine aşık olmasıyla çok farklı yönlere kayar ve her ikisi için de büyük bedellerin ödenmesine neden olur. Ünel, bu filmdeki rolüyle “En İyi Erkek Oyuncu Dalında” Alman Film Ödülü’nü ve Avrupa Film Ödülü’nü almıştı.

Fatih Akın’ın Başarısı

Fatih Akın’ı, genç yaşında sinema dünyasında önemli kılan yan, sinemanın gereksindiği en önemli şey olan öykü anlatmayı iyi bilmesinden kaynaklanıyor. “Duvara Karşı” için çekildiği 2004 yılında şunları yazmışız: “Bu sezon içinde seyrettiğim ve bir Türk’ün çekmiş olduğu en başarılı, yaratıcı çalışmalardan biri. Bunun nedenlerine gelince; öncelikle bu filmin öyküsü öyle hiç bilinmeyen, ilk kez ele alınan bir konuyu işlemiyor. Filmin konusu şüphesiz sinemanın evrensel bir dil olmasından dolayı dünyanın pek çok yerinde insanların yüreklerine değecektir. Ama bence özellikle Türkler ve Almanlar’ın, yüreklerinde değmenin de ötesinde derin izler bırakacaktır. İki toplumun bir simbiyotik ilişkiden kaynaklanan çok sarmallı sorunlarına, bence ilk kez sinemanın olanaklarıyla bir film başarıyla değiniyor. Bu başarının altında ise, aynı zamanda hem yönetmenin yaşadıklarından, hem de başrol oyuncularının yaşadıklarından izler taşımasının yattığını belirtmek gerekir.

Fatih Akın

Aslında Fatih Akın’ın başarısı, Almanya’ya göç eden Türkler’in, özellikle üçüncü kuşaklarında ortaya çıkan ait olma, kimlik, özgürlük, gelenek görenek baskısı gibi konulara objektifini çevirmesinden değil, öyküsünü nasıl anlatacağı konusunda yaratıcı bir sinema dili ortaya koymasından kaynaklanıyor... Duvara Karşı, kendilerinden önceki kuşakların yabancı olarak, öteki olarak gittikleri bir ülkede, kendi yakınlarına ve kültürlerine yabancılaşmaya başlamış insanların dramı üzerine bizi düşündürten bir film. Belkide filmin gerçek başarısı, yıllardır sanırım Almanlar’ın da ifade etmek istedikleri halde ifade edemedikleri bir olguyu, hem öteki olarak kabul ettikleri, hem de kendilerinden gördükleri biri tarafından anlatılmasından kaynaklanıyor. Bu film, hem bir Alman filmi hem de bir Türk filmi. Film, Almanya’da yaşamaya göçmüş Türklerin yabancılaşma boyutunu vurgulamak da özellikle genç kuşaklar üzerine yoğunlaşmış gibi görünse de, Fatih Akın’ın akılcı öyküsüyle aslında esas çelişkinin önceki kuşakların kafasında olduğu yansıtılıyor.

Sibel’in içinde doğup büyüdüğü bu ülkede, istediği gibi yaşamasına aile baskısı karşı çıkmaktadır. Bu baskı da, otoriteyi temsil eden baba ve ağabey tarafından yapılmaktadır. Ailenin akraba çevresini temsil eden erkek bireyleri de, genlerine işlemiş baskının bir parçasıdırlar. Aslında yaptıklarını normal olarak görürler. Çünkü bu onların geleneklerinde olan bir şeydir. Cahit’le birlikte oynadıkları oyun sırasında, Türk kollektif bilinçaltının kadın cinsine iki ayrı kategoride baktığını yeniden duyumsarız: Saygın kadınlar (anne, kızkardeş, eş) ve fahişeler (anne, kızkardeş ve eş dışında kalan bütün kadınlar). Bu bakış açısı, Cahit’in onlara kendi karılarıyla neden ilgilenmediklerini sorduğunda ise, saldırgan bir dışa vurum olarak ortaya çıkar. Fakat olayın trajikomik olan boyutu ise, bu saygın kadınların kendi aralarında yaptıkları cinsel içerikli sohbetlerdir... Sahte koca Cahit Tomruk karakterini, elbise gibi üzerine giyen Birol Ünel, hem filmin bildirisinin ortaya çıkmasında hem de yukarıda özetlediğimiz kültürel parodoksun seyirciye de geçmesinde yönetmen Fatih Akın’ın en güçlü enstrümanı olmuş.

Duvara Karşı

Film aslında salt Türk’lerin, yabancı topraklarda yaşadıkları sorunlar, yabancılaşma üzerinde durmuyor. Fatih Akın’ın objektifiyle, aynı zamanda Batılı toplumları da  “öteki” aracılığıyla gözleme olanağı buluyoruz. Bu gözlemden ise geride kalan şey umutsuz, uçlarda gezen insanlar topluluğu olarak göze çarpıyor. Aslında ana karekteri Sibel’i, hayatını kurtarmak için kendi topraklarına gönderen yönetmen, onun aracılığıyla diyalektik bir oyun oynuyor. Kafasında sadece dilediği şekilde yaşamak düzeyine indirgenmiş olan özgürlük anlayışı, Sibel’in en umutsuz durumlara düştüğü anlarda karşılaştığı insani durumlarla değişikliğe uğrar. İstanbul’a geldiğinde çocuk bir kadın olan Sibel, yaşadıkları sonrasında büyüyerek “Selvi Boylum Al Yazmalım” gibi pek çok filme de konu olan bir ikilemin içine düşer. O da kendisine Asya’nın sorduğu gibi sevgi nedir diye sorar. Yanıtını ise, onun için Almanya’da hapis yatmış olan Cahit’le Mersin’e gitmek yerine, hayatını kurtaran ve çocuğunun babası olan taksi şöförüyle kalarak verir,” çünkü sevgi emektir...

Canlandırdığı Karakter Gerçeğe Dönüştü

Birol Ünel’in yaşamı, sanki oynadığı film karakteri Cahit’le kesişti. 2015 yılında  medyaya da yansıyan görüntüler, onun Almanya’da bir “loser” gibi sokaklarda yattığına odaklanmıştı. Ünlü bir oyuncu olmayı çok da umursamadığı anlaşılan Birol Ünel, Duvara Karşı’nın Cahit’ine dönüşen bir kişilik transformasyonu yaşıyordu sanki... Ölümünden önce Alman Bild gazetesine yaptığı açıklamada şunları demişti: “Bu bir zavallılık. Hayatımı yeniden organize etmem ve kendime yeni bir kulübe bulmam lazım.... Artık alkolü biraz daha azalttım. Günde en fazla 4 ya da 5 bira içiyorum. Bir şekilde kendime geleceğim.”

Kendine gelemedi ya da gelmek istemedi Birol Ünel. O aykırı bir adamdı ve yazının başlığında belirttiğimiz gibi “duvara karşıydı”... 3 Eylül 2020 akşamında bağırsak kanseri tedavisi gördüğü hastanede vefat etti ve sonsuzluğa göçerek duvarı bu kez bir filmde değil,  gerçek yaşamında yıktı.

Sinema, tiyatro ve dizi dünyasından yakın zamanda kayan iki oyuncumuzu yad ederek yazımızı tamamlayalım. Haldun Boysan ve Halil  Kumova, pek çok film ve dizide rol almış tanınmış oyunculardı ve kitlelere malolmuşlardı. Haldun Boysan, 11. Ankara Uluslararası Film Festivali‘nde (1999) “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülünü almış ve “Gemide” (1998) isimli filmde canlandırdığı “Kamil” karakteriyle akıllarda yer etmişti. Halil Kumova ise uzun süre Bursa Devlet Tiyatrosu’nda çalışmıştı. Işıklar içinde uyusunlar...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi