Bari bunu görmezden gelmeyin, çocuklarımızı ziyan etmeyin

Türkiye’de yönetim, sorunları tartıştırmayınca yok olduğuna inanıyor. Bu uygulamada pek çok başlık sayılabilir ama en kritik olanını öne çıkartalım bu hafta; çocukların sorunları. Çocuk istismarının önlenmesi, çocuk işçiliğinin önlenmesi, çocuk işçi katliamları, eğitimden yoksun kalan çocuklar ve benzerleri. Alt alta yazdığınızda bile uzun bir listeye ulaşan sorunların çözümü için afili dosyalar, imzalanan anlaşmalar var ama gelin görün ki o yazılan her şey kağıt üzerinde kalıyor. Nasıl oluyor da olmuyor diye soracak olursanız, tek bir yanıt beliriyor zihinlerde: Yönetenler olumsuzluklardan kaçıyor.

“Bu bir piyes Melda Kardeşim, herkes rolünü oynuyor, dostlar alışverişte görsün.”

CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ı aradığımda tam da soracağım konu ile ilgili deprem bölgesine gidiyordu. Tanal 1 ay sonra 5 yılı dolacak Çocuk Hakları Alt Komisyonu üyesi idi. 27. yasama döneminde 3 Temmuz 2019 tarihinde kurulan komisyon faaliyetleri hakkında bilgi almak için aramıştım. Deprem bölgesindeki çocukların hakkında çalışma üzere komisyon bölgeye gidiyordu ama geç kalındığından şikayetçiydi.

Komisyonun kuruluş amacı TBMM sitesinde şöyle belirtiliyor: “Çocuklarımızın her türlü istismardan korunması, ayrımcılığa uğramaması, eğitim, sağlık ve barınma gibi temel haklarının güvence altına alınması devletin asli görevlerindendir.”

Her konunun öznesi, tüm politikaların temel taşı olması gereken Çocuk, ne yazık ki ülkemizde yukarıdaki gibi iyi niyet cümlelerinde takılı kalıyor ve çocuğun “iyi olma hali” hayata geçirilemiyor. Bunun yapılamadığı da zaten TBMM’deki Çocuk Hakları Alt Komisyonu tanıtım yazısında şöyle itiraf ediliyor:

Nasıl oluyor da olmuyor?

(Özetle) “Ülkemiz çocuklarla ilgili neredeyse bütün uluslararası sözleşmelerin tarafıdır. Gerek uluslararası mevzuat gerekse iç hukuk düzenlemelerimizde ve bunların uygulanmasında ilerlemeler sağlanmasına rağmen, eğitim ve sağlık sektöründe ilerlemelere ve çocuk koruma ve adalet alanındaki gelişmelere rağmen, hâlâ çocuk haklarıyla ilgili sorunlar mevcuttur. En son Avrupa Birliği İlerleme Raporu, çocuklara yönelik şiddete ilişkin ulusal bir stratejinin olmayışının yanı sıra rehabilitasyon-bakım merkezleri için izleme mekanizmalarının olmayışı, cinsel istismar ve kötü muamele konusunda veri eksikliği ve yeterli sayıda ihtisas mahkemesi bulunmaması, çocuk yoksulluğu, çocuk işçiliği, uyuşturucu kullanımı ve okula kayıtta eksikliklere dikkat çekmektedir.”

Yani her şeyi yazıyor, çiziyor, imzalıyor, fotoğraf çekiyor, şık dosyalar haline getiriyoruz; Nasıl oluyor da olmuyor, diye hayret ediyoruz. Bakalım nasıl olmuyor:

Rakamlar vahim

2023’te çocuk istismarı suçu kapsamında ceza mahkemelerinde 14 bin 919 dosya karara bağlanmış. Bu dosyalardaki sanık sayısı 16 bin 472, isnat edilen suç sayısı 18 bin 739, cezaevine giren kişi sayısı 7 bin 88 olmuş. Varın siz yargıya taşınmayanları düşünün. Google’a Çocuğa Şiddet Araştırma Önergesi yazın TBMM sitesine girmenize gerek kalmadan her muhalefet partisinin iktidar tarafından reddedilmiş bir önergesini görürsünüz. Önümüz 12 Haziran. “Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü”. İSİG Meclisine göre dört yıl önce yüzde 16,2 olan çocuk işçi oranı ekonomik krizle birlikte 2023 yılı itibariyle yüzde 21,1'e çıkmış. TÜİK’in ortalama 700-800 bin civarında çocuk işçinin çalıştığı yönündeki verisinin 1 milyon olabileceği belirtiliyor. Özellikle mevsimlik dönemlerde bu oran 2-3 katına çıkıyor. Çocuk işçi ölümlerinin yüzde 50’den fazlası da tarım sektöründe. 2024’ün ilk 4 ayında tespit edilen 18 çocuk işçi ölümü var; her yıl ortalama en az 65-70 çocuk iş cinayetlerinde ölüyor. Resmi kayıt tutulmaya başlanan 2013’ten bu yana 689 çocuk işçi ölümü olmuş. Üçte birini 15 yaşın altında çocuk ölümleri. Bu arada çocuk işçiliğinin 4 yaşa bile düştüğü belirtiliyor.

cocuk-iscilik.jpg

Eller “utanca” kalkıyor

Bu ölümler hiç utandırmıyor olacak ki, daha birkaç gün önce mesleki eğitim veren kurumlarda gerçekleşen iş cinayetlerinin nedenlerinin araştırılması amacıyla verilen grup önergesi, TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önergeyi veren CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş “Türkiye'de mesleki eğitim merkezlerine kayıtlı 840 bin 810 çocuğumuz var. Bu çocuklarımızdan 336’sı son bir yılda buralarda kaza geçirdiler ve 9 çocuğumuz yaşamını kaybetti” dedi. Mahmut Tanal’ın da üyesi olduğu Komisyon bu konuyla ilgili yapılan çalışmaları derleyerek Şubat 2021 tarihli kapsamlı bir rapor hazırlamış. Ancak raporda yer verilen Komisyon tutanaklarında çocuk işçiliğiyle mücadeleden söz edilirken bir yandan da geleneksel aileye katkı pozitif vurgusu var.

Ekonomik sorunlar

Şanlıurfa Milletvekili Tanal’ın bu yönde hassasiyeti özellikle tarımda çalışan çocuklar ve bölgesel eşitsizlik. “Eşitsizlik giderilse Urfa’da bu kadar çocuk işçiliği olmaz. Türkiye’nin yüzde 50 çocuk işçiliği buradan sağlanıyor, yazık değil mi ya!” diye itirazını dile getiriyor. “Şu an okul var ve bu çocuklar tarlalarda” diyor. Tarım kesiminde ekonomik koşullar velileri zorluyor da şehirde zorlamıyor mu? Milli Eğitim Bakanı, eğitimi daha nasıl dincileştiririz, partizanlaştırırız, evrensellikten koparır ve kalitesini düşürürüz gayreti içindeyken, vatandaş yoksulluktan dolayı mevcut eğitimden bile çocuklarını mahrum eder oldu. OECD’nin raporunda da ekonomik durumun eğitme olumsuz etkisi vurgulanıyordu. Peki tüm bu olumsuzluklar ne derece değerlendiriliyor iktidar cenahında?


Olumsuzu okumak

Bu hafta ilginç bir tesadüf oldu. 1 günlüğüne Ankara’ya gittim. TBMM’deyken hayatımız Ankara-İstanbul uçaklarında geçti ama bu hafta ilk kez yanıma bir bakan denk geldi. Genelde bakanlar lüks arabalarıyla konvoy halinde ya da kalabalık ekipleriyle uçakta olurlar. Elinde bilgisayarıyla tek başına uçağa binip yan koltuğa geçerken “müsaadenizle” diyen kişiye kafamı kaldırıp baktığımda, seyahat arkadaşımın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olduğunu gördüm. Seyahatin yarısı boyunca bir rapor inceledi. Doğrusu benim görebilme hizamdaydı ve fark edileceğini bilsem de bazı slaytlara göz ucuyla baktım. Dikkatimi çeken raporda, muhalefetin de sıklıkla gündeme getirdiği Türkiye’deki olumsuzluklar üzerine verilerin öne çıkarılmış olmasıydı. Bakan yoksulluk-eğitim ilişkisi; eğitimden memnuniyetsizlik bölümlerini dikkatle okudu. Üzerine dijital kalemi ile notlar aldığı raporu bitirip kapatınca merakımdan sordum, bu bir kurum rapor muydu, özellikle mi hazırlatmıştı? “Özellikle hazırlatıyorum, bizim en çok bunları, olumsuzlukları okumamız lazım” dedi nazikçe gülümseyerek. Bence bu bakış önemli.

Yoksulluk mirası, bodurluk

Hacer Foggo derin yoksulluk ve özellikle de çocuk yoksulluğuna dönük çalışmalar yapan önemli bir sivil toplumcu. Çocukların eğitim hakkından geri kalmasının temel nedeninin yoksulluk olduğunu dile getirirken, yoksulluk döngüsü içerisine girmiş çocuğun yetişkin olduğunda da o döngüden çıkmasının zor olduğuna çocukların yoksulluğu miras aldığına işaret eder. Çocuk beslenmesi üzerine çalışan Gıda Mühendisi Bülent Şık her defasında bodurluk ya da obezite sorununa dikkat çekerken “beslenme yetersizliğine bağlı olarak bilişsel becerilerde gerilemeyi tespit etmek zordur” der.

Kalemin yok, silgin yok

“Özgürlüklerinden yoksun olan çocuklar, mahkeme öncesi gözaltı süreleri, zorbalık ve ayrımcılık, özellikle göçmen mülteci çocuklar, okula gidemeyen çocuklar, cinsiyete dayalı şiddet, çocuk işçiliği, erken ve zorunlu evlilikler ortaya çıkan sorunlar arasında sayılabilir…” Bu cümle de komisyonun itiraflarından. Ama burada pek çok konuya değinemedik bile. 2010 Anayasa referandumunda torbaya 2 önemli ve itiraz edilemeyecek başlık kondu: Kadın ve çocuğa pozitif ayrımcılık maddesi. Anayasa değişikliklerine itiraz edeni kadın düşmanlığıyla suçladılar. 2011’de İstanbul Sözleşmesini TBMM’de övünerek onayladılar, yasasını, yönetmeliğini yaptılar ama doğru dürüst uygulamadılar. Kadına şiddeti durduramadılar ve 10 yıl sonra da sözleşmeyi yırtıp attılar. Tıpkı çocuklar için masa üstünde kalanlar gibi. Geçen hafta bu yaklaşımın bir benzerini sokak hayvanları için yazdım. Köpekleri katletmek isteyenler, tacize ,tecavüze, istismara uğramış, iş cinayetine kurban gitmiş, aç ve okulsuz ,eğitimsiz bırakılmış çocukları dert etmemeye devam ediyorlar.

Kabineden bir kişinin değil her kişinin bu olumsuzlukları okuması gerek ama ne diyelim iktidara: Kalemin yok, silgin yok, sınıfta kaldın haberin yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Melda Onur Arşivi