Baki Demirel
Rüzgâra Karşı Durma Ani Duruş Karşısında Merkez Bankası Rezervlerinin Önemi
Ani Duruş (Sudden Stop) teriminin iktisadi karşılığı, sermaye hareketlerinin durması ve/veya tersine dönmesidir. Daha basit bir anlatımla dış ticaret açığı veren bir ülkenin ya da buna daha genel olarak cari açık da diyebiliriz, bu açığı finanse edecek dış krediyi bulamaması ve daha kötüsü, ülkedeki yabancı sermayenin sahip olduğu yerel para cinsinden varlıkları satarak ülkeyi terk etmesidir.
Bir ekonominin ani duruşla karşı karşıya kalmasının en önemli nedeni, borç toleransının düşük olmasıdır diyebiliriz. Yani yabancı kreditörlerin o ülkenin ekonomik performansının dış borçların ödemesinde yetersiz kalacağını ve ekonominin gelecekteki performansının daha da kötüleşeceğini düşünmeleridir diyebiliriz.
Söz konusu ekonominin makro-finansal görünümüne işaret eden pek çok faktör, yabancıların ülke ekonomisine yönelik beklentilerinin bozulmasına neden olabilir. Yüksek enflasyon, yüksek işsizlik oranları, artan dolarizasyon ve cari açık gibi pek çok makroekonomik problemin yanında kısa vadeli dış borçların yüksekliği, aşırı kredi genişlemesine bağlı olarak finansal sistemin aktif kalitesinin bozulması ve para-kur politikalarının uyumsuzluğu gibi faktörler, ani duruşa neden olabilecek makro-finansal nedenler arasında sayılabilir.
Uygulanan kur sistemi ve Merkez Bankası’nın döviz rezerv pozisyonu ise ani duruşu başlatacak olan temel faktörlerdir denilebilir. Özellikle açık veya örtük biçimde kuru bir seviyede sabit tutmaya çalışırken makro-finansal görünümünüz bu sabitlik ilişkisini sürdüremeyeceğiniz beklentisini yaratıyorsa ülke para biriminiz, spekülatif saldırıya açık hale gelecektir.
Öte yandan para politikası stratejisi olarak enflasyon hedeflemesini benimsemişseniz, bu sistemin gereği olarak esnek kur sistemi uygulamak zorundasınızdır. Enflasyon hedeflemesi stratejisi altında kuru belli seviyede sabitlemeye çalışmak ve döviz piyasasına müdahale etmek ani duruşa davetiye çıkartmaktır diyebiliriz. Eğer bunu ekonomiyi canlandırmak adına kredi genişlemesine dayalı bir büyüme stratejisi altında yaparsanız, bu stratejinin soncunda oluşabilecek enflasyon ve yüksek cari açık sorunlar altında kuru hiçbir seviyede sabit tutamayacağınız açık hale gelecektir. Bu koşulda ülke para biriminin spekülatif olması yani sert değer kayıpları kaçınılmaz olacaktır.
Diğer yandan IMF çalışma metni olan Ostry vd (2010) makalesinde özel kesim yüksek yükümlülük dolarizasyonuna sahip ve enflasyon korkusu (problemi) yaşayan ülkelerin esnek döviz kuru sistemi altında MB rezervlerini politika aracı olarak kullanabileceklerini yani yönetimli dalgalanma uygulanabileceğini belirtmişlerdir.
Yönetimli Dalgalanma sisteminin nasıl uygulanmasının gerekliliği ise yine bir başka IMF çalışması olan Agur ve Demertzis (2013) makalesinde belirtilmiştir. Bu uygulama, Rüzgara Karşı Durma (Leaning Against the Wind) olarak tanımlanmıştır.
Yönetimli dalgalanma sisteminde amaç, kısa süreli aşırı dalgalanmaların giderilmesidir. Bu nedenle kurlardaki uzun dönemli değişme trendi merkez bankası müdahalelerinden etkilenmemelidir. Doğal olarak burada karşılaşılacak olan sorun döviz kurlarının uzun dönemde denge değerlerinin tahmini olmaktadır. Bu konuda hükümetlerin diğer mali işlemcilerden daha ileri bir durumda olduğunu söylemek de mümkün değildir. İşte tam bu noktada “rüzgâra karşı durma” (leaning against the wind) diye adlandırılan bir politika ile bu sorundan kurtulmak mümkündür.
Kısaca, sözü edilen politikalarla kurlardaki uzun vadeli değişme trendini bilmeye gerek duymadan, kısa süreli dalgalanmalar istikrara kavuşturulabilmektedir. Rüzgâra Karşı Durma politikası şöyle özetlenebilir; Döviz piyasasında kısa süreli bir talep fazlası ortaya çıkınca, Merkez Bankası bu talep fazlasının belirli bir oranı kadar (tümü değil) piyasaya döviz satışı yapacaktır. Bu sayede ulusal paradaki değer kaybı (kurlardaki yükselme) yumuşatılmış olmaktadır.
Dikkat edin burada amaç kuru belli bir seviyede sabit tutmak değil döviz kurundaki aşırı oynaklıkların ülke ekonomisine verebileceği zararları azaltmak olmalıdır. Eğer döviz kurunu belli seviyede çapalamak için rezervlerinizi azaltırsanız ve yetersiz hale getirirseniz ülke para biriminin spekülatif hale gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu büyük ölçüde kendi kendinize yarattığınız bir kur krizidir. Burada kast ettiğim rezerv yeterliliği Greenspan-Guidotti kuralıdır. Yani brüt rezervleriniz kısa vadeli borçlarınızı karşılayacak yeterlilikte olmalıdır. Açıkça rezervlerinizin kaç milyar dolar olduğu değil, bu rezervlerinizin kısa vadeli dış borç stokunu karşılamaya yeterli olup olmadığı önemlidir.
Bu yazıda son günlerdeki TCMB döviz rezervleri ile ilgili tartışmaya akademik açıklama getirmeye çalıştım. Para politikasının uygulama biçimi ve maliye politikasına destek olması gerekliliği yönündeki görüşümü koruyorum. Ayrıca geniş bütçe/maliye politikası ve dış ticarette merkantilist politikalar uygulanması gerektiğini savunmaktayım. Bana göre bu tartışmaların altında yatan kök sorunlar, kontrolsüz sermaye hareketlerine bağlı oluşan yüksek dış borç stoku, TCMB’nin enflasyon ve büyüme gibi yanlış görevler yüklenmesi, vergi politikasının uygulanma biçimi ve bölüşüm kaynaklıdır.
Bugün 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, bugünü bize sağlayan Yüce Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Cumhuriyet kadrolarının hayata geçirdiği ve 1989 konvertibilitesi ile değiştirilen Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunun önemini her geç gün daha iyi anlıyoruz. Bayramımız kutlu olsun efendim.