Uğur Ergan
MANZARA-İ UMUMİYE
Gerçekten insanın sabrını zorlayan “tuhaf” gelişmelerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Her gün, “bakalım bu sabah nasıl bir tuhaflığa uyanacağız” diye yataktan kalkıyoruz.
Bakmayın siz “tuhaflık” dediğime. İnsan daha açık ve net tespitleri dile getirmek istiyor ama inanın ben dahil birçok meslektaşımız bunu yapmaya çekiniyoruz.
Çekiniyoruz; çünkü AKP-MHP koalisyonuna yönelik eleştirilerin dozunu demokratik kurallar çerçevesinde artırdığımızda başımıza nelerin geleceğini bilemiyoruz.
Dikkat edersiniz ülke gündemini belirlemede kurgular ve semboller oldukça ön planda. Kurgulardan sonra da senaryolar ve spekülatif değerlendirmeler havada uçuşuyor.
Bir ekim sabahı kalkıyorsunuz, MHP lideri yıllardır kanlı bıçaklı olduğu, kendisine “faşist” yakıştırmasında bulunanlarla tokalaşıyor.
Hemen ardından, daha önce idam edilmesi için urgan fırlattığı teröristbaşı ile görüşmelere başlanılması çağrısını yapıp, Meclis’e davet ediyor.
Ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, Bahçeli’nin elini uzattığı, halkın oylarıyla seçilmiş DEM Partili belediye başkanları teröristbaşının örgütüyle iş birliği yaptığı gerekçesiyle görevden alınıp tutuklanıyor, yerlerine kayyım atanıyor.
“Hayda ne oluyor yahu” demeye fırsat bulamadan, bu kez teröre destek vermek ve terörist olmakla suçlanarak görevden alınan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, teröristbaşı ile görüşen heyetin içinde yer alıyor, Bahçeli ile sarmaş dolaş oluyor.
“Bu işin arkasında kesin Kürt oyları ve DEM’le birlikte, Erdoğan’ı yeniden Cumhurbaşkanı seçtirme oyunu var” senaryolarına karşı, yemin billah edilerek “bunların hepsi yalan, uydurma” deniyor.
Bu arada Türk milliyetçiliğini savunan iktidar ortağı MHP ile muhalefetteki İYİ Parti ve Zafer Partisi birbirine giriyor.
Bu kez sahneye birçok kez kadına yönelik şiddetle suçlanan İbrahim Tatlıses çıkarılıp, onun üzerinden Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı için mesajlar veriliyor. AKP Sözcüsü Ömer Çelik de “Milletimiz isterse neden olmasın” diyerek kapıyı iyice aralamaya başlıyor.
Ekonomiyi bir türlü düzeltemeyen AKP, özellikle küçük ortak MHP’ye söylettiği “dostluk, kardeşlik” söylemleri ve Suriye’de Esad’ın çöküşüyle yakaladığı ivmeyi fırsat bilip halkın üzerine iğneden, ipliğe ne varsa zam dalgasını salıyor.
Çalışanların ve emeklilerin ücretlerinde “kuş yemi” kadar yapılan artışlar, yeni çözüm süreci ve Suriye ile yakalanan ivmeyi bir anda silip süpürüyor.
Bunun üzerine yine gündemi değiştirmek için “terörü çözme” görüşmelerinin yapıldığı DEM’in Mersin-Akdeniz’deki belediye eş başkanları terör örgütü ve teröristle iş birliği yaptıkları gerekçesiyle tutuklanıyor, yerlerine kayyım atanıyor.
Bu da yetmiyor, Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığı yarışında en çok korkutan isim olan Ekrem İmamoğlu’nun etrafındaki çemberi daraltmak için İstanbul Esenyurt’tan sonra Beşiktaş’ta da CHP’li ilçe belediyesine yargı yoluyla siyasi operasyon çekiliyor.
Ne hikmetse, artık toplumda da “Sonuçta İmamoğlu’nu hedefliyor” anlayışına neden olan operasyonlarda karşımıza hep, CHP lideri Özgür Özel’in “Seyyar giyotin” diye tanımladığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek çıkıyor.
Çağrılsa, hakkındaki iddialara ilişkin ifade vermek için ilgili makama gidecek Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, sabaha karşı polisler tarafından gözaltına alınıyor ve özellikle bu şekilde fotoğrafının çekilmesi için çaba gösteriliyor.
Böyle bir fotoğraf elde bulunsun ki, suçsuzluğu anlaşılsa bile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Eyyy CHP” denilerek meydanlarda kullanılsın.
CHP’den çok sert açıklamalar geliyor, halkın tepkisini daha da yükseltmesi isteniyor, bunun için her şeyin yapılacağı belirtiliyor.
İktidar sözcüleri, “Muhalefetin hedefi iktidarı düşürmek” gibi tuhaf açıklamalar yapıyor. Muhalefetin hedefi iktidarı devirmekten başka ne olabilir ki?
Daha neler neler var yazacak ama buraya kadarı bile içinizi şişirdi değil mi?
İçimiz şişerken, hani hep soğuk hava dalgasının ülkemize girdiği Balkanlar’da ne oldu biliyor musunuz?
Daha 20 yıl öncesine kadar burun kıvırdığımız, “bunlar da ülke mi ya” dediğimiz Bulgaristan ve Romanya, AB’ye tam üye olduktan 17 yıl sonra Schengen bölgesine girdi. Bu iki ülkenin diğer AB ülkeleri ile fiziki sınırı kalktı.
Velhasıl onlar Schengen’e, biz artık bilmiyorum nereye.
Allah sonumuzu hayır eyleye.