Atıf Ünaldı
Depremi yapay zeka ile tahmin etmek mümkün mü?
Depremi tespit etme konusunda yapılan ilk cihaz bundan neredeyse 2000 yıl önce Çin’de yapılmış. Cihaz içinde sarkaç bulunanan bir vazo. Deprem anında etrafındaki 8 ejderha başının içindeki toplardan biri düşüyor. Bu depremin yönünü belirtiyormuş.
Aradan geçen 2000 yıl içinde gelişen bilim bize, deprem ölçümü konusunda birçok imkanı sağlasa da ne yazık ki, hala oluşundan önce doğru bir şekilde tahmin etme imkanını bulamıyoruz. Ancak son depremden sonra dostlarımla konuyu tartışırken, predictive (tahmin edici) yapay zekanın, depremi tahmin etmesi mümkün olabilir mi diye bir düşünce gelişti. Tabii bunu ilk düşünenin ben olmadığımı varsayarak hemen araştırmaya başladım.
2020’nin Kasım ayında Harvard Üniversitesi, fizik profesörü David A. Weitz liderliğinde depremin, Google’ın Kaggle platformunda bir yarışma düzenlenmiş. Yarışmacılar, laboratuvar sismik verilerinin yalnızca küçük bir kısmına dayanarak, birbirini izleyen laboratuvar deprem olaylarının bir sonraki depreminden önce kalan süreyi tahmin etmekle görevlendirilmiş.
4500’den fazla katılımcılı ekip, yarışma için 400’den fazla bilgisayar yazılımı oluşturmuş. Yarışmacılar yüzlerce farklı predictive AI şablonu kullanmış. Bunlar arasında depremi bir arıza olarak tanımlayıp, bir sonraki arıza anını hesaplamak gibi oldukça garip fikirler var. Yarışmayı büyük farkla kazanan “The Zoo” adlı ekip birbiri ile o ana kadar hiç çalışmamış farklı disiplinlerden Amerikalı ekip elemanlarına sahip. Çok basitçe anlatmak gerekirse takımın stratejisi verileri birer grafik olarak algılayıp, deseni yakalamak olmuş. Ancak verilerin laboratuarda üretildiğini unutmamakta yarar var.
Gerçek dünyada oluşan veriler, bu derece açık olmuyor ne yazık ki. Bu konuda en umut veren çalışma, birkaç ay önce yayınlanmış. Kun Wang, Christopher W. Johnson, Kane C. Bennett, Paul A. Johnson isimli akademisyenler, doğal dil işleme metodlarını kullanarak yapay zekanın deprem tahmini gerçekleştirmesini sağlamaya çalışmışlar. Buradaki desen tamamen boşlukları doldurup, geleceği tahmin yolunda.
Ancak yaşanan en büyük sorun yapay zekanın çalışması için ihtiyaç duyulan veri setlerinde olmuş. lk aşamada geçmiş deprem verileri kullanılmaya çalışılmış ama bu veriler az olduğu için eğitim gerçekleşememiş. Araştırmacılar saniyeler içinde yaşanan depremlerin verilerinin yanında yavaş olan ve çoğunlukla hissetmediğimiz sismik hareketlerin verilerini de kullanarak sonuç almayı başarmışlar.
Depremin ölçüm birimi “Richter”in isim babası Charles Francis Richter, “Ancak aptallar, yalancılar ve şarlatanlar depremi önceden tahmin edebilir” demiş. Sanıyorum yakın bir zamanda, predictive yapay zeka sayesinde o sözdeki aptalı abdala çevirme imkanımız olabilecek.
Not: Yazıda kullanılan yöntemler yapay zeka ve özellikle makine öğrenimi konusuna hakim olmayanlar tarafından çok garip görünebilir ama bu genel şablonlar dünya Go şampiyonunu yenen makineden, otonom sürüşe kadar birçok alandaki başarılı yapay zeka uygulamalarında kullanılan bilimsel başarısı kabul edilmiş yöntemlerdir.
İki önemli öneri
Afet dönemlerinde iletişimin önemini 1999 İstanbul depreminde Adapazarı'ndan biliyorum. O dönemde uydu telefonu ancak bir hafta sonra getirebilmiştik. Şimdi daha depremin ikinci gününde Elon Musk'dan bir teklif geldi ancak sanıyorum kabul edilmedi. İnsan sayısı arttıkça o bölgelerdeki iletişim ihtiyacı da artacak.
Bu konuda Deva Partisi genel başkan yardımcısı Burak Dalgın'ın bir dakikalık bir videosuna denk geldim. Kelimesi kelimesine yayınlıyorum. Bir öneridir, önemlidir.
"Antakya’dan iyi akşamlar. Biliyorsunuz milletimiz çok büyük bir felaket yaşıyor, bu Antakya’da da yaşanıyor. Tekrardan milletimizin başı sağ olsun. Burada vatandaşlarımızla beraberdik. “Evladımı ölü ya da diri görmek istiyorum.” diyen anneyle ”Tırnaklarımla bu enkazdan ailemi çıkarmak istiyorum.” diyen yakınlarla veya babasını yeni kaybetmiş vatandaşlarımızla bir araya geldik. Onlara sabır diledik. Milletimizin metaneti çok güçlü Allah bir daha böyle bir şey yaşatmasın diyerek sözlerime başlamak istiyorum. Bugün 2 tane büyük gelişme gözledik. 1 tanesi buradaki iletişim altyapısı diğeri sosyal medyada yapılan şey. Burada iletişim altyapısı hakikaten iyi değil. Sesli bir şekilde bile telefonda konuşmak mümkün değil. Hatta bağlandığımız canlı yayınlarda iletişimimiz devam edemedi, mesajlaşma uygulamalarını kullanmakta ve internete bağlı kalmakta pek mümkün değil. Böyle kritik bir dönemde iletişim altyapısı çok kritik, buraya acilen uydudan internet ve mobil cihazlarla buradaki iletişimin arttırılması lazım bu birinci nokta. İkinci büyük nokta sosyal medya ile ilgili yapılan karar bir karartma kararı biliyorsunuz. Twitter ve Tiktok’ta bilhassa yapılan. Bunun fevkalade yanlış bir karar olduğunu düşünüyoruz ve hükümeti acilen bu karardan vazgeçirmeye çağırıyoruz. Çünkü biliyorsunuz burada sıkıntı yaşayan vatandaşlarımız kendilerini Twitter’dan ifade ettiler. Son 3 günde “enkazdayım”, “su istiyorum”, “yakınlarımı bulmak istiyorum” diyen insanlar haykırışlarını oradan dile getirdiler. Bu haykırışı susturmak kimsenin hakkı değil. Onlara yardımcı olmak isteyen vatandaşlarımız oradan kendilerini ifade ettiler. Daha dün gece pek çok vinç operatörüyle vinci biz sosyal medyadan bulduk başka vatandaşlarımız para bağışı elde ettiler, insanları buraya sevk ettiler; hakikaten buraya gelen yardımlarda sosyal medyanın büyük bir katkısı oldu. Başka bir önemli nokta: yardım kampanyaları sosyal medyadan döndü ve en önemlisi dezenformasyonun önünü açmak içinde sosyal medyanın açık olması lazım yoksa kulaktan kulağa ile insanlar yalan yanlış bilgilere ulaşabilirler. Hükümeti acilen bu karardan vazgeçirmeye çağırıyoruz. Milletimizin de tekrar başı sağ olsun diyorum."
Bir öneri de İstanbul Belediyesi İyi Parti meclis üyesi Dr. Taylan Yıldız'dan geldi. Aynen şöyle:
"1. On ilde her telefonun her operatörü kullanabileceği “national roaming” açılmalıdır.
- Farklı operatörlerin baz istasyonlarının konumları birbirini tamamlayacak şekilde yerleştirilmelidir. İstasyon güvenliği sağlanmalıdır.
- Mobil jeneratör ihtiyaçlarını karşılamalıdır."
Hepsini çok değerli buluyorum. Özellikle bu büyüklükte bir afette, bütün önerileri dikkate almalı, birbirimizden şüphe duymak yerine, milletçe yaralarımız hızla sarmaya konsantre olmalıyız.
Hepimizin canı yandı, yanıyor...