İçinde bulunduğumuz hafta çok önemli iktisadi gelişmelere sahne oldu. Bu nedenle hafta sonu için böyle bir değerlendirmenin yararlı olabileceğini düşünerek bu yazıyı kaleme almaya karar verdim
Türkiye ekonomisi haftaya 11 Eylül de Moody’s tarafından açıklanan not indirim haberinin yansımalarıyla başladı. Moody’s Türkiye’nin kredi notunu B1 den B2 ye indirirken görünümü de negatif olarak belirledi. Burada en önemli gerekçe Türkiye ekonomisine yönelik belirsizliklerin fazla oluşu. Moody’s bu belirsizliklerin Akdeniz de Türkiye ve Yunanistan arasında bir süredir var olan sorunlara bağlı jeopolitik ve Türkiye ekonomisinin ödemeler dengesi sorunlarına bağlı oluşan riskler kaynaklı olduğunu öne sürüyor.
Biz bu risklerin iktisadi boyutuyla ilgilendiğimizde haklılık payının yüksek olduğunu düşünüyorum. Ayrıca küresel ekonomik belirsizliklerin yüksek olduğunu ve bu durumun Türkiye gibi kırılgan ekonomilerin işlerini daha da zorlaştırdığını eklemek gerekiyor. Nitekim dün açıklanan OECD küresel görünüm raporuna yönelik revizyonda da küresel ekonomik belirsizliklerin yüksek oluşu önemli bir sorun olarak belirtilmiştir.
Türkiye’nin kredi notunun indirilmesi, bu not indiriminin nedenlerini daha fazla olumsuz etkileyecek mekanizmaya dönüşebilir. Şöyle ki; kredi notumuzun indirilmesindeki en önemli gerekçelerden birisinin hızla eriyen döviz rezervleri karşısında kısa vadeli borçları çevirmeyeceğimiz endişesi olduğunu anlıyoruz. Buna karşılık ülke not indiriminin o ülkenin kurumlarının kredi notlarını da etkileyebileceği beklenen bir durumdur. Nitekim Moody’s ülke not indiriminin hemen ertesinde, bu hafta 13 Türk bankasının kredi notunu indirdi. Moody’s, bankaların not indirim gerekçesini şu biçimde ifa ediyor: