Mutlu Hesapçı
AŞK, SİZE OLMADIK ŞEYLER YAPTIRABİLEN EŞSİZ BİR DURUMDUR!
Yaşadığımız bu dönem o kadar karmaşık ki duygusal olarak hepimiz bambaşka ruh hali içindeyiz. Virüs hepimize “izole ol, mümkünse insansız kal” diyor üstelik dokunma duygumuzu da elimizden alıyor. Bu süreçte ilişkiler boyut değiştiriyor ya da başka bir şeye dönüşüyor. İnsanı ayakta tutabilecek en güzel duygu da aşk oluyor özellikle böylesi zor zamanlarda... Aslında normal zamanlar yaşasak da dönüp dolaşıp aşk insanı güçlü kılıyor. Yüzyıllardır insanın arayışında aşk hep başköşeye yerleşiyor. Sonsuz ve mutlu bir aşkın içinde insan kendini hep iyi hissediyor. Bu pazar virüs gündeminden biraz olsun kurtularak aşka dair konuşmak iyi gelir diye düşündüm. Çok değerli bir isim Prof. Dr. Özgür Öner’in kitabı ‘Aşkın Kimyası’ ile aşka dair farklı bir yolculuk yaşadım. Kendisiyle her yönüyle aşkı anlattığı kitabını konuştum. İnsana iyi gelen duygu aşkın içinde güzel bir pazar, herkese aşk ile geçen zamanlar dileriz.
‘Aşkın Kimyası’ kitabı bugüne kadar okuduğum aşka dair kitaplar içinde geniş kapsamlı ve farklı bakış açıları sunan üstelik bilimsel verilere dayanan bir çalışma olmuş. Bu kitap fikri nasıl ortaya çıktı ve neden aşka dair bir çalışma oldu?
Bu kitabın kaynağı yaptığım konuşmalar, klinik ve kişisel deneyimlerim. Sevgili arkadaşım Psikolog Deniz Bolsoy ile aşk üzerine bir söyleşi düzenledik. Bir terapist olarak aşk ve ilişkiler danışanlarımızın getirdiği en temel konulardan birisidir. Ben uzun zamandan beri aile ve çift terapisi yaptığım için çok farklı insanlarda ilişkilerin nasıl geliştiğini, bozulduğunu, düzeldiğini ve bittiğini deneyimleme şansı buldum. Ayrıca kişisel deneyimim olarak da aşkın eşsiz bir durum olduğunu, bireyi nasıl bambaşka birisi yapabildiğini ve iki insanın aynı anda, milyonlarca insan içinde birbirlerine aşık olabilmelerinin bir çeşit mucize olduğunu hep düşünmüşümdür. Aşk, herkesin yaşadığı ve derinden etkilendiği çok temel, çok önemli bir durum. Bazen tatmin edici, bazen yıkıcı ama kaçılamayacak bir hal. Aşka dair çok yayın olsa da aşkın evrimsel, psikolojik, biyolojik ve antropolojik kısımlarını bir arada ele alan bir kitap olmadığı için böyle bir eserin işe yarayacağını düşündüm. İşe yaramaktan söz ediyorum, çünkü aşk insanlar tarafından bazı açılardan neredeyse “mit” olarak ele alınan bir durum. Aşkın bilimsel bir perspektifte ele alınmasının bireylerin ilişkilerine daha nesnel bir bakış açısı ile yaklaşmasına fırsat tanıyacağını düşündüm. Bu nesnel bakış açısının deneyimlerini farklı bir şekilde değerlendirmelerini, bazen gereksiz olabilen suçlamalardan vazgeçebilmelerini, kafalarını çok karıştıran olayları daha iyi anlayabilmelerini istedim.
Aşk deyince benim aklıma gelen tutkulu aşktır
Aşkın herkese göre değişen bir tanımlaması var, sizin için aşk ne demek ya da en temel yapılan tanımlamalardan hangisi size uygun?
Aşk deyince benim aklıma gelen tutkulu aşktır. Tutkulu aşk sizi değiştiren, aşık olduğunuz kişiyi eşsiz görmenizi sağlayan, ona doyamadığınız, her an onunla birlikte olmak istediğiniz, kafanızdan onu çıkaramadığınız, hiçbir maddi çıkara dayanmayan, sevdiğiniz için fedakarlık yapmak istediğiniz, cinsel arzu duyduğunuz, size olmadık şeyler yaptırabilen eşsiz bir durumdur.
Doğru adama veya kadına aşık olabilir kalp
Kitabınızda diyorsunuz ki “Ben şu adama ya da şu kadına aşık olmak istiyorum, bu yönde çaba göstereyim de ona aşık olayım” diyemezsiniz. Dolayısıyla aşk seçebildiğimiz bir durum değil, başımıza kendiliğinden gelen bir duygu. O zaman neden doğru adama ya da kadına aşık olamıyor bu kalp?
Doğru adama veya kadına âşık olabilir kalp! Ama önce “doğruyu” tarif etmek gerekli. Unutmamak gereken diğer nokta da aşkın iki temel şekli olduğu. Tutkulu aşk için “doğru” olan bir kişi her zaman yoldaşlık aşkı için doğru olmayabilir. Bunun nedeni iki aşk türünde “doğruluk” ölçütlerinin farklı olabilmesi. Tutkulu aşk, biraz önce belirttiğim gibi yoğun, biraz takıntılı, yargılamayı bozabilen, bazı açılardan madde bağımlılığına benzeyen bir durum. Biyolojik alt yapısı da farklı. Yoldaşlık aşkı ise bağlanma ve güven temelinde yürür. Biyolojisi annenin çocuğuna duyduğu yakınlık ve bağlılığa benzer. Tutkulu aşk için “doğru” olan, aklınızı başından alan, sizi bir anda inanılmaz geliştiren ve değiştiren bir kişi, uzun dönemde güvenilmez, kaprisli, megaloman, çok fazla beklentisi olan birisi olabilir. Tam tersine yoldaşlık aşkına çok uygun bir kişiye tutkulu bir çekim hissetmeyebiliriz. Bazı şanslı insanlarda bu ikisi aynı kişidir ve aşk tutkudan yoldaşlığa evrilerek tatmin edici bir şekilde devam eder.
Cinsellik aşkın ayrılmaz parçasıdır ancak aşkın altında yatan neden değildir
Kitabınızda erkekler ve kadınların cinselliğe bakış açılarının farklılığından bahsediyorsunuz. Üstelik, “Erkekler cinsellikte aşk aramıyor” tespiti var. Araştırmalara yer verdiğiniz kitabınızda bir taraftan da cinselliği aslında kadınların kontrol ettiği, erkeklerin ise dünden hazır olduğunu belirtmişsiniz. Cinsellik aşkın altında yatan neden mi? Aşkın cinsellik ile sağlıklı bir ilişkisi nasıl olmalı?
Tutkulu aşk, cinsel arzu olmadan olmaz. Cinsel arzunun cinsel aktiviteye dönüşmesi ise bambaşka bir durum! Erkekler kısa süreli cinsel ilişkilerde aşk aramazlar çünkü evrimsel olarak genlerini ne kadar çok kadına aktarabilirse o kadar iyi olur. Kadınlar ise tam da bu yüzden cinselliği kontrol eder çünkü cinsel ilişki sonucu ortaya çıkabilecek gebeliğin kadına maliyeti erkeğe maliyetinden çok daha yüksektir. Erkek için yatırım sadece spermlerini vermek iken, kadının en azından 9 ay gebelik ve daha sonra bebek yaşayacak ise yıllar süren bir bakım dönemini göze alması gerekir. Bu nedenle evrimsel olarak kadınlar cinsel ilişkide daha seçicidir. Ayrıca cinsellik kadınların elindeki bir “değerdir”. Bunun nedeni “eş piyasasında” genel olarak erkeklerin kadınlardan daha çok olmasıdır. Çünkü kadınlar gebelikte, emzirirken, menopozdan sonra doğurgan değildir ama erkeklerin üreme süreleri daha uzundur. Bu yüzden eş piyasasında erkeklerin talebi daha yüksektir! Cinsellik aşkın ayrılmaz parçasıdır ancak aşkın altında yatan neden değildir. Cinsellik için aşka gerek yoktur. Öte yandan sağlıklı cinsellik ilişkinin bir uzantısıdır. Yani tatmin edici bir ilişkisi olan iki insanın fiziksel yakınlaşması ve ilişkinin daha özel bir boyuta geçmesidir. Sağlıklı cinsel ilişkide eşler kendilerini kötü, suçlu, haksız, saldırgan, edilgen hissetmezler.
Aşk farklı şekillerde ortaya çıkabilir
“Birinin bizi sevmesi onu sevmemizi kolaylaştırır” diyorsunuz. Ama oradan da bir aşk çıkmıyor işte bu durumu nasıl çözeceğiz?
Bazen çıkar bazen çıkmaz. Aşk farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bazı aşklar yavaş yavaş, dostluk zemininde gelişir. Diğerleri ise çok hızlı, yıldırım gibi çarpar. Birisinin bizi sevmesi onun bize benzediğini, bizi kabul ettiğini, bizi çok sert yargılamadığını, bizi daha iyi anlayabileceğini düşündürür. Böyle olunca bize bu olumlu duyguları hissettiren bir kişiye biz de olumlu duygular duyarız. Bu ilişki aşka evrimleşebilir. Bazen iki kişi aynı düzlemde değildir, birisi arkadaş veya dost kalmak diğeri ise sevgili olmak isteyebilir. O zaman sorun çıkma olasılığı daha fazladır tabii ki.
Sonsuz aşk tutkulu aşk değildir
Ben ilk görüşte aşka inanıyorum ya siz? Öyle ki gördüğünde kalıyorsun o aşk sanıyorsun değilmiş tabii. Sonsuz aşk var mı, ruh eşi dedikleri durumu bulabilme şansımız yüksek mi?
Sonsuz aşk tutkulu aşk değildir. Tutkulu aşk eninde sonunda yoldaşlık aşkına dönüşür. Ama yoldaşlık aşkı da daha az değerli bir durum değildir. Bağlılık, güven, anlayış hafife alınabilecek durumlar değil. İlk görüşte aşka ben de inanıyorum. Aşk sandığınız şey gerçekten de aşktır. Hissiniz neyse doğrusu odur. Evet her aşk geçtikten sonra biraz garip görünür. İdealizasyon süreci bitince herkes biraz şaşırır ve “ben bu kadar eşsiz ne görmüşüm acaba” der. İlk görüşte aşkta bu idealizasyon daha da belirgindir, o yüzden geçince yerini daha da büyük bir şaşkınlığa bırakabilir! Ama bu, o andaki aşkın, duyguların gerçek olmadığı anlamına gelmez.
Bizim toplumumuz aşkın mutlu olarak yaşanabileceği bir toplum bence
“Mutlu aşk yok” diyorlar ama ben inanıyorum vardır elbetteJ
Olmaz olur mu, tabii ki var! Aşkın mutsuz bir durum olduğu bazı kültürlerde yer alan bir inançtır. Özellikle geleneksel toplumlarda bu görüş daha hakimdir, çünkü aşk önceden karar verilmiş, toplumun belirlediği ilişki kurallarının dışına çıkılmasına neden olur. Toplumsal kuralların dışında olmak, ulaşamayacağınız, izin verilmeyen bir aşk kolay kolay mutlu sonlanmaz. Zaten bu durum geleneksel toplumlarda cesaretlendirilmez de. O zaman, aşk başınıza bela getiren, sizi olmayacak hatalara sürükleyen, karşılıksız kalan bir durum haline gelir ve “mutlu aşk yoktur” denilir. Oysa bireyselliğin daha fazla olduğu, özellikle kadınların üretim sürecinde oldukları ve statülerinin en azından nispeten yüksek olduğu, ilişkilerin aileler tarafından belirlenmediği toplumlarda aşksız bir hayat mutsuzdur. Bu toplumlarda da tam tersine hep aşkı, bazen de ulaşılamayacak ideal aşk aranır. Bizim toplumumuz, en azından bir kısmı, aşkın mutlu olarak yaşanabileceği bir toplum bence.