Süreyya Su
Taşralı hıncı ve sıradan faşizm kıskacında Gaye Su Akyol
Bugün Gaye Su Akyol’a yönelen bu taşralı hıncı sürekli kendine bir hedef bulur. Bulduğu hedeflerin ortak özelliği orta sınıftan olmalarıdır. Taşralı hıncının hedefi asla zenginler değildir; bilakis zenginler rol modeli, kıskanılan ama özenilendir. Ama orta sınıf öyle değildir, çünkü orta sınıfın başarısında emek vardır; fırsatları değerlendirmek değil, yaratmak vardır. Üstelik o, başarılarına rağmen hala toplumun içinde, sıradan olanın yanı başında, dokunabileceği mesafede olduğu için, sıradan faşizmin de saldırısına hep açıktır
Bazen ana akımda tartışılan gündem konularından kaçmak, kendi gündemimi üretmek ve sadece ona bağlı kalmak istiyorum. Hatta bu artık bazen diye adlandırabileceğim bir düzeyi de aşmaya başladı, genel olarak diyebilirim. Ama kendi gündemini üretmek de pek öyle kolay olmuyor. Hele şu “evde kal”mak zorunda olduğumuz günlerde; kütüphanenin karşısına geçip, saatlerce puzzle oynar gibi belirlediğim bir konu hakkında kitaplar seçip yan yana getiriyor, kitap kombinasyonları yapıyorum. “Şunlar temel kitaplar, bunların yanına şunları da okumak gerekir, sonra okumalarım illa ki yeni düşünceleri çağırır ve bir yazıyı ortaya çıkaracak temel atılır” diye içimden geçiriyorum hep.
Nihayet kendi gündemimi oluşturmayı başardım. Güncelin egemenliğinden kaçabileceğim sığınaklarımı inşa ettim. Okumalara başladım, ortaya çıkacak ürünleri hemen sizinle paylaşacağım. Lâkin o zamana kadar yine aktüaliteden beslenmek zorundayım.
Aktüalitenin anayolları değil de yan yolları daha ilginç oluyor. Oraya kayıtsız kalamıyorum; hatta beni daha çok içine çekiyor. Çünkü çok daha sahici ve sosyolojik anlamlar içeriyor. Bunlardan biri de Gaye Su Akyol’la ilgili sosyal medyada yapılan yorumlar ve onlar üzerine başlayan tartışma. Tuhaf bir saldırı oldu Twitter’da onunla ilgili. Ben de o sayede tanıdım kendisini. Adını duymuştum, müzikle yakından ilgilenirim, ama bugüne kadar ne tarz müzik yapar, nasıl söyler merak edip de dinlemedim. Bende biraz öyle; müzik önce kulağıma çalınmalı. Çalındıktan sonra kulağımdan kalbime melodisi ulaştıysa o zaman ilgiyle dinlerim.
Bizde yerilirken Batı’da övülmekte
Gaye Su Akyol’un müziği hiç kulağıma çalınmadı ama adını hep duydum. Hakkında çok konuşuluyor. Sadece bizde değil, dışarıda da. Lakin bizde olumsuz, dışarıda olumlu konuşuyorlar. Bu durum Gaye Su hakkında bir değerlendirme yapmak için yeter zaten. Birisi burada yerilip dışarıda övülüyorsa, kesinlikle iyi nitelikleri haizdir. Bunun Batı hayranlığıyla bir ilgisi yok. Nitekim onların değerlendirme ölçütleri bizimkilere göre daha güvenilirdir. Bizim değerlendirme ölçütlerimiz daha çok kimliğe ve çıkara dayalıdır, Batılılarınki ise liyakate ve yeteneğe. Ama haset edenlerin yorumlarına baktığınızda New York Times veya The Guardian ile bizde bir yandaş veya diğer gazetenin aynı kefeye konduğunu görüyorsunuz. Yani etkili bir yerden aranınca reklamınızı yaptırabileceğiniz mecralar gibi… Elbette orada da bu işler oluyor, olmuyor değil, ama burada bir orta sınıf aile evladının böyle bir güce sahip olduğunu beklemek, Türkiye’nin aya insan göndereceğini beklemekle aynı. Komplo teorileri dozunda alırsanız size kendinizi iyi hissettirebilir, ama fazla kaptırırsanız saçmalamaya başlarsınız.
Dünya alternatif müzik listelerine adını yazdırdı!
Gaye Su Akyol belki ülkemizde Sertab Erener kadar popüler bir şarkıcı olmayabilir, ancak dünyada tanınırlık bakımından Emel Mathlouthi kadar ünlü. Öyleymiş yani ben de yeni öğrendim ve tebrik ederim. Ama herkes benim gibi bir olgunluğa sahip değilmiş, onu da öğrendim. Şaşırmadım ama üzüldüm. Hatta bazıları Gaye Su Akyol'u Emel Mathlouthi ile kıyaslamama bile kızabilir. E, ne olmuş, Emel Mathlouthi Hz. Meryem mi? Niye kıyaslamayım? Ha, şu var: Gaye Su Akyol henüz bir Nobel Ödülleri Konseri vermedi, ama bu kıyaslamayı yapma amacım farklı. Şöyle ki Emel Mathlouthi’yi Türkiye’de kaç kişi tanıyorsa, Gaye Su Akyol’u da o kadar kişi tanıyor. Bu ünlü olma durumlarının da farklı dereceleri var.
Gaye Su Akyol’un adını New York Times’dan BBC’ye pek çok saygın medyada görebilirsiniz. Müzik efsanesi Iggy Pop, BBC Radio’daki programında kendisinden övgüyle söz edip Şahmeran adlı şarkısını çaldı. Dolayısıyla dünya alternatif müzik listesine adını yazdırmış birinden bahsediyoruz. Gelin görün ki dediğimiz gibi, dünyada övgüler toplarken Türkiye’de hakkında yergilerle gündeme geliyor. Adını benim gibi Twitter kavgalarından öğrenenlerin az olduğunu sanmıyorum.
Twitter’ı sürekli kullanan müzisyen, kendisine yönelik eleştirilere bazen agresif bir üslupla cevap verdiği için müziğini dinlemeyenlerin bile dikkatini çekiyor. Bir keresinde, müziğini sevmediğini yazan bir hesaba (hesaba diyorum çünkü gerçek adı yazmıyor) “Sen sevme ulan ayı!” demişliği var. Sonra o da çok çirkin bir benzetmeyle karşılık veriyor falan… Ama işte böyle fevri karşılık verirseniz, karşınızdaki “ilk o başlattı” diye bel altından vurmaya başlar. Ben de Twitter’da polemik yapmayı severim ama kamu görevlisi de olduğum için her yazdığımı kırk kere düşünüyorum, ama gençler öyle değil işte. Diğer taraftan buna da bir strateji olarak bakılabilir. Bir şekilde adını gündemde tutuyor, dikkatleri üzerine çekiyor, hakkında yazdırıp, konuşturuyor. Sonra benim gibi merak ediyorsunuz, müziğini dinliyorsunuz!.. Berat Albayrak’ın kulakları çınlasın, “burası çok önemli”: Dinleyince eleştirilere mi hak veriyorsunuz yoksa beğeniyor musunuz? Ben beğendim, ama muhteşem de değil.
Gaye Su Akyol’un adını New York Times’dan BBC’ye pek çok saygın medyada görebilirsiniz. Müzik efsanesi Iggy Pop, BBC Radio’daki programında kendisinden övgüyle söz edip Şahmeran adlı şarkısını çaldı. Dolayısıyla dünya alternatif müzik listesine adını yazdırmış birinden bahsediyoruz. Gelin görün ki dünyada övgüler toplarken Türkiye’de hakkında yergilerle gündeme geliyor
Orta Sınıf Düşmanlığı
Bir pazarlama başarısı olduğu belli. Yine de bu Gaye Su Akyol’un başarısına gölge düşürür mü? Hayır, günümüzde başarı denen şey bu zaten. Kendinizi, yaptığınız işi ne kadar iyi pazarlayabiliyorsanız o kadar başarılı olabilirsiniz. Yoksa elbette birçok, belki daha özgün sese sahip ve müzik yapan kişiler var. Niye onlar değil sorusunun tek cevabı var: Kendinin yeteri kadar iyi girişimcisi olamamak; sebatla kendini iyi bir proje haline getirememiş olmak. Yok, ben öyle çalışmayı doğru bulmuyorum diyorsanız kimseyle bir tartışmaya da girmeyeceksiniz. Çünkü kendinizle çelişkiye düşersiniz ve asıl derdinizin birinin başardığını başaramamaktan dolayı hınç duymanız olduğu açığa çıkar.
Gaye Su Akyol’un bu sefer gündeme gelmesinin nedeni hakkında yazılan bir yazının başlığı: “Coğrafya kaderdir tabusunu yıkan kadın” deniyor onun için. Başlıkta sorun var. Bir kere yazan, tabuyu bilmiyor. “Coğrafya kaderdir” tabusu diye bir şeyi onca yıldır okuduğum antropoloji literatüründe hiç duymadım. Herhalde “inancı” ya da “önyargısı” demek istemiş. Ama mesele “tabu” kelimesiyle ilgili değil zaten, “coğrafya”yla ilgili. Lakin tartışmanın saçmalığı da burada yatıyor. Akyol’un Kadıköy doğumlu olması nedeniyle büyük avantaja sahip olduğunu demeye getiriyorlar. Onlara göre, Kadıköy’de doğup büyümüş olmak insanı zaten Batılı yapıyor ve bu sayede Batıya açılmak için büyük imkanlara sahip oluyorsunuz.
Orhan Pamuk’un başarısını çekemeyenler de Nişantaşı habitatına vurgu yaparlar. Aynı onun edebiyatının da aslında güçlü ve özgün olmadığını söyleyenler başarısını PR’la sağladığına ve Batılılara istediğini vermesine, oryantalizm yapmasına bağlarlar. Benim orta sınıf düşmanlığı dediğim taşralı hıncının klişeleri bunlar ve kentli bir kimliğe sahip olunsa da bu taşralı hıncı kolektif bilinçaltı olarak işliyor ve linç kültürünü besliyor.
Bugün Gaye Su Akyol’a yönelen bu taşralı hıncı sürekli kendine hedef bulur. Bulduğu hedeflerin ortak özelliği orta sınıftan olmalarıdır. Taşralı hıncının hedefi asla zenginler değildir; bilakis zenginler rol modeli, kıskanılan ama özenilendir. Ama orta sınıf öyle değildir, çünkü orta sınıfın başarısında emek vardır; fırsatları değerlendirmek değil, yaratmak vardır. Üstelik o özne, başarılarına rağmen hala toplumun içinde, sıradan olanın yanı başında, dokunabileceği mesafede olduğu için, sıradan faşizmin de saldırısına hep açıktır. Bazen adı “monşer” olur orta sınıfın, bazen küçük burjuva. Kitlelerin anlam veremediği, yalınlığın başlı başına görkemli olabilmesidir. Orta sınıfın başarısının çekilememesinin nedeni aslında istikrarlı hayalin hakikat olabileceğini ispat etmesidir. Çünkü taşralı hıncının gerekçesi mağdur edebiyatıdır.