Süreyya Su
İslam’ın da gökkuşağı var!
Eşcinsellerin Dışlanması Dinsel Değil, Politiktir
İslam’ın eşcinselliğe karşı tutumu net değil, Kuran’a bakarsanız lanetlenmiş bir eylem. Ama “Siyer”e, yani İslam peygamberinin hayatına bakarsanız, izin verilmiş bir eylem olduğunu da görürsünüz. İşte bu yüzden Müslümanların eşcinselliğe karşı tutumu konjonktüre göre değişkendir. Eğer Müslümanlar içinde yaşadıkları toplumda majör hale gelmişlerse eşcinselliği dışlıyorlar, ama minör bir grup olarak yaşıyorlarsa eşcinsellikle dayanışmaktan çekinmiyorlar. O yüzden bence İslam’ın ruhuna minörlük daha yakışıyor!..
(SPOT 2) Müslüman toplumların tarihsel kaynaklarında, erkekler arasındaki eşcinsel erotik arzu ve ilişkilerin, dinen günah sayılsa bile, seçkinler arasında en azından bazıları tarafından normal karşılandığı görülür. Dinen eşcinsel ilişkiler meşru görülmese de ta Peygamber’in zamanından beri erkekler arasında eşcinsel kimlik toplumsal kabul görmüştür. Neden eşcinselliği erkekler arasında olanla sınırlı tutuyoruz? Çünkü aleni olan, kamusal alanda görülen eşcinsellik erkekler arasında olan da ondan. Kadınlar arasında olan özel alandadır ve özel alanda olanla pek ilgilenilmemiştir
Her yıl haziran ayında farklı cinsel kimliklere sahip insanlar dünyanın dört bir yanında düzenledikleri etkinliklerle toplumlarda kendilerine yönelik ayrımcılık ve düşmanlığa karşı dayanışma sergiliyorlar. 28 Haziran Onur Yürüyüşü günü olarak kutlanıyor. Türkiye’de de 2003’ten bu yana Onur Yürüyüşü yapılıyor. İlginçtir; yani AKP iktidara geldiğinden itibaren kutlanmaya başlamış. Henüz İslamcılığın neoliberalizmle uyum sürecine girdiği yıllarda. Daha sonra, günümüze gelindiğinde neoliberalizmle uyumun yerini stratejik ortaklık alınca, kültürel bir içe kapanma oldu. Bunun sonucunda, 2017’den bu yana Onur Yürüyüşü Ramazan ayına denk gelmesi bahane edilerek yasaklandığı için yapılamıyor.
Her alanda tekçiliğin savunulmasından cinsiyet ve cinsellik de nasibini aldı. Tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet derken kaçınılmaz olarak sıraya tek cinsiyet de girdi. Tek cinsiyeti bozan farklı cinsel yönelime dayalı kimlikler lanetleniyor yine bugün; müesses din otoriteleri tarafından başımıza gelen musibetlerin kaynağı olarak gösteriliyor.
Halbuki daha birkaç yıl önceye kadar, müesses din otoritelerinin tavırları pek esnemese de, halk İslam’ının Ortodoks bir temsilcisi Cübbeli Ahmet Hoca, eşcinseller hakkında sevgi diliyle konuşuyordu. 2014 yılında verdiği bir vaazda, “Travesti de Allah’ın kuludur. Yarın tövbe eder, evliya bile olabilir”, demişti. O zaman eşcinselleri tekfir edenleri, dışlayanları kınayan Ahmet Hoca, “Müslüman bir eşcinseli dışlayanın kafir olacağını” söylemişti. Daha sonra eşcinselliğin affolunmayacak bir günah olmadığını belirterek kamuoyunu şaşırtmıştı. Aslında şaşıracak bir söz değil, sonuçta hadis ve siyeri iyi biliyor ve sözlerinin dayanağı var. O dayanağa bakacağız ilerde.
İslam’da Eşcinsellik
İslam’ın eşcinselliğe karşı tutumu net değil, Kuran’a bakarsanız lanetlenmiş bir eylem. Ama “Siyer”e, yani İslam peygamberinin hayatına bakarsanız, izin verilmiş bir eylem olduğunu da görürsünüz. İşte bu yüzden Müslümanların eşcinselliğe karşı tutumu konjonktüre göre değişkendir. Eğer Müslümanlar içinde yaşadıkları toplumda majör hale gelmişlerse eşcinselliği dışlıyorlar, ama minör bir grup olarak yaşıyorlarsa eşcinsellikle dayanışmaktan çekinmiyorlar. O yüzden bence İslam’ın ruhuna minörlük daha yakışıyor. Nitekim göçebelik, seyyahlık, mistisizm, heretiklik İslam’ın hayatla uyumlu yönünü öne çıkartıyor; Allah’ın özgürlüklere imkân veren vicdan olarak tecelli ettiği deneyimlere dönüşüyor.
Özellikle erkekler arasındaki eşcinsel ilişkiler üzerine Kuran ayetleri, Lut kavminin kendilerine gönderilen peygamberin melek ziyaretçilerine yaptıkları tacizlere vurgu yapar. Bu bakımdan yorum farkı ortaya çıkmaktadır. Bazı geleneksel din uzmanları Lut kavminin eşcinsel eylemleri yüzünden cezalandırıldığını savunur. Öyle ki eşcinsellikle Lut kavminin adını özdeşleştirirler; eşcinsel ilişkiye livata derler, yani Lut kavminin yaptığı anlamında. Bazı modernist ya da liberal uzmanlar ise Lut kavminin eşcinsel ilişki yüzünden değil, rıza olmadan eşcinsel ilişkiye zorlama, tecavüz girişiminden dolayı cezalandırıldığını söyler. Ama bu yorum hep aşırı yorum olarak değerlendirilmiş ve genellikle eşcinselliğin lanetlendiği kabul edilmiştir. Dolayısıyla kitabi kaynaktan eşcinselliğe bir kapı açılması mümkün olmamıştır.
Müslüman Toplumlarda Eşcinsel Arzu
Buna rağmen yüzyıllar boyunca İslam toplumlarında insanlar eşcinsel yönelimlerine yasak koymayan bir fetva aramış durmuşlardır. Cornell Fleischer, Tarihçi Mustafa Ali adlı, Kanuni Sultan Süleyman döneminin bir entelektüel bürokratı üzerine kitabında bununla ilgili bir olayı anlatır. Mustafa Ali’nin şehirli yüksek sınıftan bir arkadaşı gönderdiği mektupta, eşcinsel yönelimine ısrarla fetva aradığını, imama sorduğunu, ondan olumsuz bir cevap alınca Hıristiyan bir din adamına, ondan da olmayınca Yahudi bir din adamına eşcinselliğe izin veren bir fetva sorduğunu, bulursa hemen o dine gireceğini yazmaktadır.
İslam medeniyetinin tarihi ve edebi kayıtlarına bakan biri, toplumun saygın üyeleri olan edebiyatçılar, kültürlü ve seçkin zümreler ve din alimleri tarafından yazılmış veya onlar hakkında anlatılmış zengin bir eşcinsel arzular külliyatı bulur. Nitekim erkekler arasında eşcinsel arzuların ifadesi, Ortaçağ Arap İslam toplumlarının yazılı eserlerinde oldukça yaygındı. Osmanlı divan edebiyatı da eşcinsel erotizmi bakımından oldukça zengindir. Bu konuda geçenlerde kaybettiğimiz Walter Andrews’un Mehmet Kalpaklı’yla beraber yazdığı Sevgilier Çağı adlı kitabı bir başyapıttır. Andrews, bu kitapta Osmanlı şiirini androjen olarak nitelendiriyor. Bu kitabın yanında Halil İnalcık’ın Has Bağçede Ayş u Tarab da Osmanlı seçkin sınıfının eşcinsel erotizmiyle ilgili tasvirler içermektedir.
Müslüman toplumların tarihsel kaynaklarında, erkekler arasındaki eşcinsel erotik arzu ve ilişkilerin, dinen günah sayılsa bile, seçkinler arasında en azından bazıları tarafından normal karşılandığı görülür. Dinen eşcinsel ilişkiler meşru görülmese de ta peygamberin zamanından beri erkekler arasında eşcinsel kimlik toplumsal kabul görmüştür. Neden eşcinselliği erkekler arasında olanla sınırlı tutuyoruz? Çünkü aleni olan, kamusal alanda görülen eşcinsellik erkekler arasında olan da ondan. Kadınlar arasında olan özel alandadır ve özel alanda olanla pek ilgilenilmemiştir.
Eşcinsel Sahabeler
Eşcinsellik, sosyolojik olarak baktığımızda Müslüman toplumlarda dinin onaylamadığı ama toplumun göz yumduğu bir edim olarak görülür. Ama tarihsel olarak baktığımızda hiç öyle olmadığını görürüz. İslam tarihi ve peygamberin hayatı üzerine önemli eserler yazmış olan Vakıdi (748-822) peygamberin zamanında yaşamış iki eşcinsel köleden bahseder. Nedense bunlara başka hadis kitaplarında rastlayamıyoruz. Ama bu, rivayete dair bir kuşku uyandırmamaktadır. Çünkü Vakıdi güvenilir bir tarihçidir.
Vakıdi, Kitab’ül-Megazi adlı kitabında (cilt 3, s: 167-169) Mati ve Hit adında iki Müslüman eşcinsel kölenin yaşadığını söylüyor. Bunlar beraber yaşamaktadır. Ve kimse bunlara zarar vermemektedir. Bir keresinde bir adam peygamberden bu kişileri öldürmesini istemiş, Peygamber de “Ben Müslüman birini öldüremem” demiştir. Ama daha sonra Hz. Muhammed, ailesi ile de görüşen kadınsı olan Mati’nin kadınlardan beğeniyle söz ettiğine şahit olunca, önce eve gelmesini yasaklıyor daha sonra ikisini Medine’den sürgün ediyor. Ama bu kişiler peygamberin ölümünden sonra şehre dönüp yaşamaya devam ediyorlar.
Bu çok önemli bilgi neden görmezden gelinir anlamış değilim. Oysa, Kuran’daki Lut hikayesinin aşırı yorumuyla eşcinselliğin kötülenmediğini ispat etmek yerine, bu peygamberin pratiği üzerinde durulsa İslam’da eşcinseller veya farklı cinsel kimlikler için bir özgürlük imkânı bulunabilir. Ama bu istenen bir şey değil.
Metinde Mati için hünsa deniyor. Arapça hünsa, hermafrodit, yani çift cinsiyetli demek. Bugünkü anlamıyla transseksüel anlamına da gelebilir. Bu kişilerin beraber yaşamalarında bir sorun görülmüyor. Çünkü özel alanda olanla şeriat ilgilenmiyor. Şeriatın ilgilendiği aleni günahlar: herkesin gözü önünde olan cinsellik ve fuhuş. O yüzden bir zina eyleminin olması için dört kişinin bir çifti beraber görmeleri yetmiyor, cinsel ilişki halinde görmeleri gerekiyor. Yani bugünkü koşullarda bir çift cinsel ilişkisini videoya çekip yayınlarda zina olur. Yoksa özel alanda olana aslında şeriat göz yumuyor.
İslam, çoğul okumalara açıktır
Dolayısıyla İslam peygamberinin uygulamasına göre, farklı bir cinsel kimliğe sahip kimse dışlanamaz, toplumda eşit ve saygıdeğer muamele görür. Sürgün edilmelerine neden olan olayın, başkalarının haremine şehvetle, yan gözle bakmaları olduğu anlaşılıyor. Yoksa farklı bir cinsel kimliğe sahip oldukları için dışlamaya maruz kalmıyorlar.
İslam çoğul okumalara açık bir din. O yüzden gerçek İslam yok ama farklı İslamlar var. İslamın çeşitli renkleri var, İslamın gökkuşağı var. Altından geçmekten, değişmekten korkmamak lazım…