Türkiye Sürdürülebilirlikte Kaçıncı Sırada?
Bugün, dünya çapında ekolojik ayak izini azaltmak amacıyla tarihte neler yapıldığını ve sürdürülebilirlikte hangi ülkenin kaçıncı sırada yer aldığını inceliyoruz. Sera gazlarının insan faaliyetlerinden dolayı artmasıyla oluşan iklim değişikliği konusuna ilk olarak 1979 yılında Birinci Dünya İklim Konferansı’nda değinildiği ve uluslararası ilk adımın o zaman atılmaya başlandığı ifade ediliyor.
O zamandan bu zamana kadar dünya çapında BM Küresel İklimin Korunması Kararı (1988), WMO İkinci Dünya İklim Konferansı (1990), BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (1992), İDÇS Kyoto Protokolü (1997) gibi görüşmelerde salımların azaltılmasına ilişkin hedeflerin konulmasının tartışıldığı belirtiliyor. Türkiye’nin ise fosil yakıtlarına bağlı olduğunu, alternatif kaynaklara geçişte zorlanacak gelişmekte olan ülkeler arasında olduğunu ve özellikle de salımları azaltma yükümlülüğünün gerçekleştirilmesi konusundaki güçlükleri beyan ettiği açıklanıyor. Yale ve Columbia Üniversitesi’nin, 2020 yılının çevre performans endeksini gösteren sürdürülebilirlik konuları hakkında ülkelerin performans sıralamasının yer aldığı araştırmaya göre, (The 2020 Environmental Performance Index, EPI) Danimarka tüm kategorilere katkı sağlayan ülke olarak ilk sırada yer alıyor. Listenin ilk 10’unda sırasıyla Lüksemburg, İsviçre, Birleşik Krallık, Fransa, Avusturya, Finlandiya, İsveç ve Norveç yer alıyor. Raporda, genel olarak yüksek puan alan ülkelerin halkın sağlığını ve doğal kaynakları korumak, sera gazı emisyonlarını azaltmak için uzun süredir devam eden politikalar ve programlar sergilediği belirtiliyor. Sürdürülebilirliğin belirlenmesinde CO2, içme suyu, atık suların da arasında bulunduğu 32 gösterge bulunuyor. Bu göstergeler; iklim değişikliği, hava kalitesi, sanitasyon ve içme suyu, biyolojik çeşitlilik ve habitat dahil olmak üzere 11 kategori içerisine yerleştiriliyor. Araştırmadaki ülkeler küresel ve bölgesel olarak sıralanıyor. Doğu Avrupa bölgesinde yer alan Türkiye, sürdürülebilirlikte bölgesel olarak 19. sırayla sonuncu ve küresel olarak 180 ülke içerisinde 99. sırada geliyor. Peki, ülkeler bundan sonrası için neyi amaçlıyor? Paris Anlaşması’na göre anlaşmayı kabul etmiş her ülkenin ulusal olarak belirlenmiş katkılarını her 5 yılda bir sunmaları veya güncellemeleri gerektiği belirtiliyor. -Norveç, 2030 yılına kadar emisyonları 1990 yılı seviyesine kıyasla en az yüzde 50 azaltmayı amaçlıyor. -AB ise 2050 yılına kadar iklime zararsız bir gelecek hedefliyor. -Türkiye Çevre ve Orman Bakanlığı’nın 2023 yılı hedeflerinden bazıları; etkin bir atık yönetimi sağlamak, iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarının kontrolünü sağlamak amacıyla Türkiye genelinde izleme ağını güçlendirmek ve orman varlığımızı ülke toplam alanın yüzde 30’una çıkarmak. >> 2020 EPI sonuçlarına merak ettiğiniz ülkeleri ve hava kalitesi, atık yönetimi, iklim değişikliği gibi çeşitli kategorileri seçerek bu bağlantıdan -Yeni tahminlere göre iklim değişikliği nedeniyle 2100 yılına kadar dünyanın en yoksul ülkeleri her yıl 100’ü aşkın günde aşırı hava olayına maruz kalabilecek; ancak Paris Anlaşması’nın gerekleri eksiksiz yerine getirilirse bu rakam yarıya düşürülebilecek. -Mevcut ormanlara daha iyi bakmanın ve yeniden ağaçlandırmanın bile tek başına, Sanayi Devrimi öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının 2°C dereceye ulaşmasını önlemek için 2030 yılına kadar almak zorunda olduğumuz önlemlerin yaklaşık dörtte birine karşılık gelebileceği ifade ediliyor. -Bütün insanların gelişmesini sağlayacak biçimde gezegensel baskıların azaltılması için dönüşümü engelleyen devasa güç ve fırsat dengesizliklerinin ortadan kaldırılması gerekiyor. -Rapordaki yeni nesil doğa temelli çözümlerin ekosistemleri koruyabileceği, sürdürülebilir bir şekilde yönetebileceği ve eski haline getirebileceği belirtiliyor. Kaynakları koruyarak ve sorumlu bir şekilde kullanarak doğanın yenilenmesini destekleyebileceğimiz ifade ediliyor. -Türkiye’nin insani gelişme raporunda 54. sırada yer alırken, cinsiyet eşitsizliğinde 68. sıraya gerilemesi dikkat çekiyor. -Norveç'te elektrik üretiminin yüzde 98'i yenilenebilir enerji kaynaklarından geliyor. Üretimin kaynağının çoğunun hidroelektrik olduğu belirtiliyor. -Mart 2020 tarihinden itibaren Lüksemburg hükümeti arabaların kullanımını azaltarak çevreye yarar sağlamak ve trafik sorununun önüne geçmek adına tren, tramvay ve otobüs gibi taşımacılık yöntemlerine yatırım yapmayı seçti ve toplu taşımayı ücretsiz hale getirdi. -Danimarka, 2050 yılına kadar yüzde 100 yenilenebilir enerjiye ulaşmayı hedefliyor. Şu anda, enerjilerinin yüzde 40'ı rüzgâr türbinleri tarafından üretiliyor. Özellikle 400 kilometre bisiklet yoluna sahip olan Kopenhag'da ve ülke genelinde bisiklet kültürü oldukça yaygındır. -Kosta Rika ve İzlanda, elektriğinin yüzde 99’unu yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlıyor. 1. Çayınızı demleyin. 2. Çay keyfiniz sonrası kalan çayı ve posasını soğumaya bırakın. 3. Soğuyan çay ve posayı bitkilerinizin toprağına serpin. Kalan çay ve posa, bitkiler için oldukça zengin bir potasyum, magnezyum ve fosfor kaynağıdır. Organik gübre görevi gören çay ve posası toprağın havalandırılmasına ve nemlendirilmesine yardımcı olur.
10 kilometre ötedeki bir asteroid, 10 yıl içinde Dünya'ya çarpacak bir yörüngede olsaydı, onu durdurmak için yapabileceğimiz bir şey gerçekten olmayabilirdi. Ancak nükleer savaş, iklim değişikliği gibi faktörlerden kaynaklanan riskler insan faaliyetlerinden meydana gelmektedir ve dolayısıyla bunları insanlar durdurabilir. Bunu başarmak için ciddi zorluklar vardır ancak bunlar aşılamaz değildir. Aklımızı verir ve insanlığın uzun vadeli potansiyelini korumayı zamanımızın en önemli görevlerinden biri olarak benimsersek, işte o zaman insanlığın uzun ve güvenli bir geleceğe olan yolunu belirleyenler bizim neslimiz olabilir.
Diğer ülkelerde sürdürülebilirlik adına durum nasıl?
YEŞİL NOTLAR
☕ Türk mutfağının olmazsa olmazı ve kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi çayın posasını gübre olarak değerlendirebilirsiniz. Bunun için;