? Plastiksiz Temmuz
Plastiksiz Temmuz; milyonlarca insanın plastik kirliliğinin çözümünün bir parçası olmasına olanak sağlayan küresel bir hareket olarak tanımlanabilir. 2011 yılında Avustralya’nın Perth şehrinde plastik kullanımı konusunda bir halk hareketi olarak başladı. Bu hareket, 2012 yılında diğer eyaletlere de yayılarak günümüzde dünya çapında bir meydan okumaya dönüşmüş durumda.
Sen de www.plasticfreejuly.org sitesinden meydan okumaya dahil olabilir, milyonlarca insan ile iddianızı gerçekleştirmek için çabalayabilirsin. Tek yapman gereken “take the challenge” butonuna tıklamak ve iddianı oluşturmak. Belki de bu iddiayı kendine önemli alışkanlıklar kazandırabilmek için bir fırsat olarak kullanabilirsin.
Plastik Kullanımını Azaltmak Neden Önemli?
⦁ Tek kullanımlık plastikler doğaya ciddi ölçüde zarar veriyor ve okyanuslar başta olmak üzere pek çok yaşam alanında kirliliğe neden oluyor.
⦁ 2050 yılına kadar okyanuslarda, balıklardan çok plastik bulunacağı tahmin edilmekte.
⦁ Ekolojik ayak izimizi artırıyorlar. Plastik imalatı dünya fosil yakıt kullanımının önemli bir kısmını oluşturuyor.
⦁ Şimdiye kadar üretilen plastikler hala doğada bir biçimde varlığını sürdürüyor.
Plastiğin Sektörlere Göre Kullanım Alanları
Plastikler kullanım bakımından kolay şekil alabilirlik ve maliyet gibi kolaylıklar sunsa da çoğu plastik okyanuslarda son buluyor.
Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı, sektörler arasında üretim payı açısından 23 sektörden sekizinci sırada yer alıyor. Plastiklerin sanayide, endüstrinin çeşitli alanlarında, ev eşyalarında, tekstilde ve yaşamımızın değişik alanlarındaki kullanımı oldukça yaygın. Plastik sektörünün en büyük alıcısı ise yaklaşık yüzde 36’lık pay ile ambalaj sektörü. Bu sektörlere ek olarak plastik tüketiminin yüksek olduğu diğer sektörler inşaat ve otomotiv.
Sektörlere göre plastik kullanım oranlarına baktığımızda ise, ambalaj sanayi hem kullanım süresinin en kısa olduğu tek kullanımlık maddeleri üretmekte olup hem de ikamesi daha çevreci ürünlerle değiştirilebilir olması bakımından dikkat çekiyor. Özellikle pandemi döneminde de kullanım oranlarının arttığı tek kullanımlık malzemelerin doğaya etkisini en başta fosil yakıt kullanımından başlayıp, okyanuslarda biriken plastik atıklara ve geri dönüşümde ortaya çıkan enerji kullanımına kadar listelemek mümkün.
Yıllık 400 milyon ton civarındaki küresel plastik üretiminin yaklaşık 146 milyon tonu ambalajlar için kullanılıyor. Yıllık üretimin yüzde 16’sı inşaata, yüzde 14’ü ise tekstile gidiyor.
SONU GELMEYEN YOLCULUK: İKLİM MÜLTECİLİĞİ
Çok değil 30 yıl gibi bir süre içerisinde Küresel ısınmanın yol açtığı iklim değişikliklerinin etkilerinden olan buzulların erimesi ve buna bağlı olarak deniz seviyesinin yükselmesi Bangladeş, Haiti, Maldivler, Marsal Adaları, Kribati, Tuvalı gibi ada ve yarımada özelliği taşıyan ülkeleri sular altında bırakacak. İklim değişikliğinin kaçınılmaz sonuçlarından olan kuraklık ve çölleşme Fas, Tunus, Libya gibi ülkeleri yaşanmaz hale getirecek, temiz su kaynaklarının azalması dünya nüfusunun en yoğun olduğu kıtalardan biri olan Asya Kıtasına zor günler yaşatacak.
Bu satırları okurken bahsettiğim yerlerin dünya haritası üzerindeki konumlarını gözünüzün önüne getirdiğinizi ve bir anlığına bahsedilen yerlerin ülkemizden uzakta olduğunu, “bizi ne kadar etkileyebilir ki?” diye düşündüğünüzü ve yazının sizi ilgilendiren kısımlarını hızlıca taramaya başladığınızı itiraf edin. İtirafınızın ardından bende sizlere yazar olmanın ön görüsüyle yanıldığınızı ve buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak tarım arazilerinin yok olması, kuraklık, su kaynaklarının azalması ve doğal afetlerin yalnızca meydana geldikleri bölgelerdeki insanları değil hepimizi etkileyeceğini söylüyorum.
İlk olarak 1976 senesinde Lester Brown tarafından ortaya atılan 1985 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programı Raporunda yer alan çevresel mülteci ya da günümüzde yaygın kullanılan adıyla iklim mülteciliği kavramı iklim değişikliğinin yol açtığı çevresel felaketlerden dolayı yer değiştirmek zorunda kalan insanları ifade eder. Bu insanlar yersiz yurtsuz kalmanın, alışık oldukları yaşamları, ailelerini, akrabalarını, tanıdıklarını geride bırakmanın yanı sıra Cenevre Sözleşmesi’(1951)nde yer alan mülteci tanımının içine dahil olmadıkları gerekçesiyle sığınmak istedikleri ülke sınırlarından geri çevrilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Gündem
Türkiye’de aşırı hava olaylarının sayısı son 10 yılda 2’ye katlandı. İklim krizinin doğrudan etkisi olduğu kanıtlanmasa bile sıklık ve şiddet bakımından etkisinin olduğu belirtiliyor. 2020 yılında yaşanan aşırı hava olaylarının sayısı 984.
Ekipten Öneriler
Bu hafta size içeriğimizle ilgili daha detaylı bilgilere ulaşabileceğiniz bir belgesel önerimiz var. Doğu Eroğlu’nun hazırladığı iklim krizine etki eden plastik tüketiminin yolculuğunu en baştan ele alan belgesel (Plastiğin Yolculuğu), plastik kullanımının sektörlere göre dağılımını ve etkilerini çok güzel açıklıyor.