Bülent Vardar
Romantizm soslu felaket filmi: “ÇERNOBİL 1986”
“Çernobil 1986”, öncelikle süresi uzun bir film. Neredeyse bizim dizi filmlerimiz lezzetinde sahneler içeriyor ve manasız uzatmalara sahip. Film yakışıklı itfaiyeci Alexey (Danila Kozloskiy) ile güzel kuaför Olga’nın (Oksana Akinshina) aşkı üzerinden ilerleyerek, Çernobil Nükleer Santralı felaketi üzerine yoğunlaşıyor. Diğer yandan ise ayıp olmasın kıvamında özeleştiriler içeriyor ve bu tercih ise Çernobil gibi nükleer bir felaketin, özellikle vuku bulduğu coğrafya açısından yarattığı etkiyi nötralize ediyor ve neredeyse yüzeysel bir aşk filmine dönüşüyor.
Henüz Sovyetler Birliği dönemi devam ederken, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Prepiyat kenti yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santralı’nda, 1986 yılında büyük bir nükleer patlama yaşanmış ve Çernobil Nükleer Santralı ve çevresi terkedilmiş bir film platosu görünümüne bürünmüştü. Nükleer santralin 4 numaralı reaktörünün patlamasıyla ortaya korkunç bir tablo çıkmıştı. Oluşan nükleer serpinti, sadece Çernobil ve çevresini değil, yağmur bulutları aracılığıyla ülkemizi ve diğer Avrupa ülkelerini de etkilemiş ve insanlık tarihindeki en büyük çevre felaketlerinden birine de neden olmuştu.
NÜKLEER FELAKETE KARŞI PANDEMİ CEHENNEMİ
Covid-19 pandemisi yeni bir nükleer santral patlamasına ve ortaya çıkacak radyasyonun insanlığı etkilemesine gerek kalmadan küresel bir cehennem yarattı. 2019 yılının Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinden dünyaya yayılan bu ölümcül virüs, anlaşılan etkisini kolay bir şekilde yitirmeyecek. Bu süreç kapalı ve toplu mekanlarda yapılan etkinlikleri hızlıca sona erdirdi. Şüphesiz bu süreç sinema sanatına büyük zarar verdi ve yaklaşık iki yıllık sürenin büyük bölümünde sinema salonları kapalı kaldı. Kapalı salonlar ülkemizde yakın geçmişte açılsa bile, seyircinin eskisi gibi salonlara dönüp dönmeyeceği henüz belirsizliğini koruyor.
Pandemi süreci, 1990’larla birlikte dünyada başat hale gelen dijital kültür ve onun ürünü olan dijital platformlar aracılığıyla yeni bir iletişim, temaşa (seyirlik) normali ortaya çıkardı. Bu dönemde film izleyicileri için sinemalarda vizyona giren filmlerin öncelikli adresi başta Netflix olmak üzere, Blutv, MUBI gibi dijital platformlar oldu. Şüphesiz bu dönemde temaşa kültürü açısından en önemli soru ise, yakın gelecekte temaşanın yeni adresinin dijital platformlar mı olacağı!..
ÇERNOBİL KURBANLARINA ADANMIŞ BİR FİLM
Netflix seyircileri özellikle sosyal medyadan veya bir sinefilden tavsiye almadan film izlemek istediğinde, top 10 listesinin sularına yelken açmaya başlıyorlar. Bu listenin bu aralar popülerleri arasında, yazımızın başlangıç bölümünde vurgu yaptığımız gibi Çernobil felaketini yaşamış kurbanlara adanmış olan “Çernobil 1986” isimli film var.
Çernobil Nükleer Reaktör felaketini anlatan mini bir dizi olan “Çernobil” (Chernobyl-2019) ise, yakın geçmişte gösterildiğinde çok ilgi çekmiş ve Primetime Emmy (2019) ve Altın Küre Ödülleri’nde “En İyi Mini Dizi” ödülünü almıştı.
Bu büyük felaket hakkındaki 2021 yapımı “Çernobil 1986”, bir Rus yapımı ve yüzeysel de olsa özeleştiri içeriyor. Geçmişin iki kutuplu dünyasında kapitalist blok, başta ABD, toplumun gazını da alan “Fransız Bağlantısı” (The French Connection-1971), “Başkanın Bütün Adamları” (All The President’s Men-1976), “Kıyamet” (Apocalypse Now-1979) gibi filmler ve “Homeland” (2011) gibi dizi filmlerle özeleştiri yaparken; sosyalist blokun sinematografik özeleştiri süreci, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve aslında çok da dünyanın hayrına olmayan bir şekilde sosyalist blokun çökmesi ve tek kutuplu dünyanın oluşmasıyla gerçekleşmeye başladı…
SOL GÖSTERİRKEN
SAĞ VURMAK
“Çernobil 1986”, öncelikle süresi uzun bir film. Neredeyse bizim dizi filmlerimiz lezzetinde sahneler içeriyor ve manasız uzatmalara sahip. Film yakışıklı itfaiyeci Alexey (Danila Kozlovskiy) ile güzel kuaför Olga’nın (Oksana Akinshina) aşkı üzerinden ilerleyerek, Çernobil Nükleer Santralı felaketi üzerine yoğunlaşıyor. Başrol oyuncusu Danila Kozlovskiy’nin filmin yönetmeni de olduğunu belirtelim. Diğer yandan film ayıp olmasın kıvamında özeleştiriler içeriyor ve bu tercih ise Çernobil gibi nükleer bir felaketin, özellikle vuku bulduğu coğrafya açısından yarattığı etkiyi nötralize ediyor ve neredeyse yüzeysel bir aşk filmine dönüşüyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından hazırlanan bir raporda kazanın çevresel sonuçları incelenmiştir. UNSCEAR raporuna göre ise 2008 yılına kadar kazadan yüksek dozda radyasyona maruz kalan 4.000 kişiden 64’ünün radyasyon sonucu öldüğü doğrulanmıştır. Oluşturulan Çernobil Forumunda 200.000 acil müdahalede çalışan işçi, 116.000 kurtarılmış kişi ve kirlenmiş alanlardan tahliye edilen 270.000 kişinin bilgileri derlenmiştir. Akut radyasyon sendromuna bağlı olarak kazadan kısa süre sonra ölen 50 acil müdahale işçisinin ölümleri ile radyasyona bağlı olarak Tiroid kanseri ve radyasyona bağlı kanserden dolayı ölenler birleştirildiğinde, ölenlerin sayısı 3.940 olmuştur. Bunlardan tahmini olarak dokuzu çocuktur ve lösemi nedeniyle ölmüşlerdir.
Amerikanın ve dünya çapında güçlü Hollywood sinemasının teknik olanaklarına, özel efektlerine ve estetiğine alışkın gözler için, “Çernobil 1986” kısmen amatör kalan bir yapım. Nükleer Santralın genel planları ve patlama sonrasında santralın özellikle dış görüntüsünün gerçekçi bir şekilde yansıtılması açısından filmin belli bir başarı oluşturduğunu da vurgulamak lazım.
YETERSİZ DRAMATURJİK ÇÖZÜMLEMELER
Diğer yandan gerek nükleer reaktördeki ilk patlamanın gerekse de sonrasındaki tali patlamaların etkisinin vasat kaldığını vurgulamak lazım. Özellikle dünya tarihinde büyük bir çevresel felakete sahne olan bu santraldeki patlamanın öncesi, dramaturjik açıdan seyirciyi, geliyorum diyen felakete yeterince hazırlamıyor. Felaket filmleri yapmaya soyunduğunuzda, en azından filmin içerdiği olgunun gerçekçi açıdan sinema diliyle ifade edilmesi önem taşıyor.
Çağdaş Rus sineması da, dönem filmleri açısından bizim sinemamızın bir kaç adım ilerisinde duruyor anlaşılan… Bizim sinemamızdan örnek vermemizin nedeni ise, dönem filmleri yapmak açısından sinemamızın da eksiklikler içermesi…
OYUNCULUK VE SES TASARIMI BAŞARISI
Çernobil 1986’nın öne çıkan artıları arasında ise başta oyunculuk geliyor. Gerek ana gerekse de yan karakterler seyircinin filmin içerdiği atmosfere girmesinde başarılı performanslar sergiliyorlar. Diğer yandan filmde 25 yıl öncesinin Sovyetler Birliği atmosferinin oluşturulması, çevre düzenlemesi, dönemin eşya ve araçlarının sırıtmaması, filmin sanat yönetmenliği açısından yarattığı başarıyı yansıtıyor.
Filmin öne çıkan diğer bir unsuru ise ses tasarımı. Özellikle nükleer santralin patlama sonrasında ki iç mekan çekimlerinde gerçekçi bir atmosfer yaratılmasına katkıda bulunan ses tasarımının; özellikle film müziği kullanımının da başarısını vurgulayalım. Bu bağlamda özellikle fon müziği ve sessizliğin dramatik niteliğinin başarılı olarak kullanıldığını ve ses tasarımında öne çıkan öğeler olduğunu ekleyelim.
Kaynaklar: