Mutlu Hesapçı
DÜNYADAN UZAK BİR YER BULMAK MÜMKÜN MÜ?
Sıkıştığımız olayların mutsuzluğu içinde dünyanın eskisi kadar güzel olmadığı bir zamanın içinden geçiyoruz. Ne zaman bugün yeni bir gün ve içimizde umutla başlayalım desek de mutlaka o umudu söndüren bir şey yaşıyoruz maalesef. Öyle bir ruh halindeyiz ki maddi ve manevi zorluklar içinde dünya başımıza yıkılmış gibi hissediyoruz ama yine de yeni bir dünyanın arayışına geçerek çıkış yolu aramayı da sürdürüyoruz. Ruh halimize uyan şarkılar eşliğinde bazen dünyaya efkârlanarak Sakiler ’in “Deryaya yakın, bir yer bulalım, dünyadan uzak” diyerek son seste şarkısını söylüyoruz. Son zamanlarda herkesin paylaşım şarkısı olduğu için dünyadan uzak bir yere gitme ihtiyacımızı anladım ve gerçekten dünyadan uzak bir yer var mı diye işi uzmanına Gökbilimci-Astronom Prof. Dr. Ethem Derman’a sordum. Bu röportajı yaptığım zaman henüz Tarkan’ın şarkısı “Geççek” çıkmamıştı. Dünyadan uzak bir yer bulalım telaşından dünyamıza dair umut taşıyan bir şarkı Tarkan’dan geldi ve birden iklim değişti. “Emekli Gökbilimci” unvanını kullanmamızı tercih eden ve yıldızların dünyasında umudunu her gün tazeleyen bir bilim insanının röportajı eşliğinde herkese güzel pazarlar dileriz. Hadi gökyüzüne bakalım şarkılar ve şiirler eşliğinde “Geççek” diyerek umudumuzu dik tutalım.
Hocam gökyüzünden bakınca insanlar nasıl varlıklar ve insanlar gökyüzüne baktıklarında aslında gerçeklikte ne görüyorlar?
İnsanlar gökyüzüne baktıklarında yıldızları görürler ve ondan etkilenirler. Gördükleri yıldızların sayısı karanlık bir yerden baktığınızda 2000 yöresinde, İstanbul’dan baktığınızda 40-50 tanedir. İçinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’nde 400 milyar yıldız olduğunu hayal bile edemezler. Bunların hepsini gördüğünüzü düşünün insanoğlu şaşırır kalır. Çok güzel bir deyim vardır; insanoğlu mikroskopu icat etti ne kadar önemli olduğunu kavradı, teleskobu icat etti ne kadar önemsiz olduğunu anladı. Gökyüzüne bakınca insan kendisinin bir hiç olduğunu anlıyor. Keşke tüm insanlar gökyüzüne baksa da önemsiz olduğunu anlasa, o zaman yeryüzünde ne savaş kalır, ne de bir anlaşmazlık. Gökyüzünden insanlara baktığınızda aynı gökyüzünün altında yaşamalarına karşın bu insanların neden bu kavga ettiklerini hiç bir zaman anlayamıyorsunuz.
Dünyamız kadar güzel bir gök cismi maalesef yakın çevremizde yok
Bu dünyayı mahvettik ve yaşanmaz hala getirdik. Bilim insanları yıllar sonra iklim koşullarından dolayı göçlerin olacağı, bazı yerlerde yaşanmayacağına işaret ediyorlar. Bu durumda dünya bittiğinde insanların gideceği başka gezegenler var mı?
Bilim ve teknoloji ilerledikçe başka gök cisimlerine gidebileceğiz. Bugüne dek sadece Ay’a ayak bastık, önümüzdeki 5-10 yılda Mars’a gideceğiz. 200-300 yıl sonra Jüpiter’in uydularına gidebileceğiz ama dünyamız kadar güzel bir gök cismi maalesef yakın çevremizde yok. Bu kadar güzel bir dünyayı tüm yöneticiler çok kötü kullanıyorlar, sürekli egemen olmayı ve kazanmayı düşünüyorlar. Doğayı mahvediyoruz herkes farkında ama yeryüzündeki insanları yöneten kafalar hiç değişmiyor.
Henüz yaşam var mı yok mu konusunda bir sonuca varamıyoruz
Dünyaya benzer gezegenler varsa benzer özellikleri neler ve insanların yaşaması için nasıl koşullar var, öngörülen bilimsel çalışmalar neler söylüyor?
Başka yıldızların çevresinde dolanan gezegenleri keşfedebilmek için uzun süre beklemek zorunda kaldık nedeni teknolojinin gelişmemesiydi. Diğer bir neden de yıldızların bizden çok uzakta olmaları. Unutmayalım güneşimize en yakın yıldız 40 trilyon km uzakta. O kadar uzakta olan yıldızların çevresindeki gezegenler de yıldızlarından aldıkları ışığı zayıf olarak yansıttıkları için onları keşfetmek çok zorlaşıyordu. Yeni çok duyarlı kameraların yapımı sayesinde bugün başka yıldızların çevresinde dolanan 5000 gezegen keşfettik ve bunların sayısını daha da artırmak için yeryüzünde ve uzayda yeni teleskoplar tasarlıyoruz. Bu gezegenler güneş sisteminin dışında ve ötesinde olduğu için bu gezegenlere öte gezegen diyoruz. Kütle ve yarıçap açısından dünyaya benzer bulduğumuz öte gezegenlerin sayısı 20’den fazla değil ve bu tür gezegenleri bulmak için keşif yöntemleri yeterli de değil. Daha çok Neptün boyutlu gezegenler bulunuyor. Dünyaya benzer olması yeterli değil, üzerinde sıvı su olan gezegenler ilgimizi çekiyor çünkü dünyamızda yaşam okyanusların dibinde başladı. O nedenle de bulduğumuz gezegen yıldızından belirli bir uzaklıkta olması gerekiyor. Yıldızına yakın olunca su buharlaşıyor, uzak olunca su donuyor. Bu türden öte gezegenlerin atmosferlerini inceleyebiliyoruz. Henüz yaşam var mı yok mu konusunda bir sonuca varamıyoruz çünkü en büyük teleskoplarla dahi öte gezegenlerin yüzeyi gözlenemez, çok uzaktalar.
Elon Musk Mars’ta uzay turizmini geliştirmek istiyor
Elon Musk Mars’ın peşine düştü sizce orada bir yaşam olabilir mi, bu ne kadar gerçek olabilir?
Elon Musk her girişimci gibi paranın peşinde. Evet kafasında bir Mars projesi var ama kendisi gidip de Mars’da oturacak değil. Uzay turizmini geliştirmek istiyor. Mars yolculuğu için tüm sorunları çözebilirse insanları önce Mars çevresinde dolanarak geri getirecek, bir sonraki adımında ise Mars yüzeyine onları indirerek ceplerindeki paraları alacak. Bu son aşamanın önümüzdeki 15-20 yılda gerçekleşme olasılığı var. Mars’a gidip gelirken ne yiyeceksiniz, yiyeceklerinizi uzay aracının içine koyarsanız roket sizi kaldıramaz, o nedenle uzayda tarım çalışmalarının ilerlemesi gerekiyor. Seyahat sırasında evrenden gelen kozmik ışınlar insanlar için çok tehlikeli bundan nasıl korunacaksınız. Mars’da yaşamak için size gerekli olan her şeyi bu güzel dünyamızdan taşımanız gerekiyor, soluyacağınız havayı bile. Fakat bilim ve merak her zaman sorunları çözer. Mars’a gönderilen son Azim uzay aracındaki bir alet ile Mars’ın karbondioksit atmosferinden oksijen üretmeyi başardılar.
Güneş sisteminde bizden başka uzaylı yok
Uzaylılar konusu hep insanın gündeminde oldu hatta insanın dışında yaşayan varlıklar olarak arada dünyayı ziyarete geldikleri bile söylendi. Uzaylıları gördüğünü söyleyen, görüntüler gösteren bir sürü insan belirdi. Uzaylılar ve UFO’lar gerçekten var mı ya da gördüklerini zannettikleri varlıklar ne?
Önce uzaylılar nereden geliyorlar sorusunu yanıtlamamız gerekiyor. Güneş sistemindeki tüm gök cisimlerini uzun uzun gözledik, birçoğuna uzay aracı indirdik ama hiç birinde bir yaşam izine rastlamadık. Marslılar geliyor dediler, her iki yılda bir uzay aracı gönderdik oraya, onlarca uzay aracı Mars yüzeyinde ve Mars çevresinde onu gözleyerek en ince ayrıntısına kadar haritalarını çıkarttık ama bir tane Marslı görmedi insanoğlu. Demek ki güneş sisteminde bizden başka uzaylı yok. O zaman güneş sistemi dışındaki yıldızların çevresinde dolanan öte gezegenlerden geliyor dediler. Bunları söyleyenler yıldızların ne kadar uzak olduğunu bilmeyen gökyüzü cahilleridir. Işık hızına yakın hızda bir uzay araçları olsa uzaylılar bize 5 yılda gelebilirler. Bu kadar uzun yolu neden kat etsinler ve hangi teknoloji ile. NASA’nın uzayda ulaştığı en büyük hız saniyede 17 km, ışık hızının değeri ise saniyede 300 000 km.
Bu tür uçan daireleri ve uzaylıları ben üç gruba ayırırım; birincisi sahtekârlar, insanların çok merak ettiği bu konuda kitaplar yazarak para kazananlar. İkinci grup uzayı tanımayan saf bir grup, bu tür masalları okumuş ve bu konuya inanmış insanlar. Biliyor musunuz insanlar inandıkları her şeyi görebilirler. Bilim o nedenle çok iyidir, inanma yok her zaman sorgulama vardır ve kanıt bulunmaya çalışılır. Üçüncü grup da halkımızın aklından zoru var dediği insanlar.
Evrende insan olarak yalnız mıyız?
Şu anda evet ama bilim araştırmaya devam ediyor. Bulduğumuz öte gezegenlerden hareketle güneş sisteminde 8 gezegen var ama içinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’nde bir trilyondan fazla öte gezegen var. Neden sadece bizim dünyamızda yaşam var da bu kadar öte gezegenin birinde yaşam olmasın? Bilim dünyası umutlu, aramaya devam ediyor.
Ne onlar bize gelebilir, ne de biz onlara gidebiliriz sadece haberleşebiliriz
Başka gezegende bir yaşamın daha varlığı ortaya çıkarsa komşuculuk oynayabilir miyiz?
Eğer bir gün çok yakında örneğin 100 ışık yılı ötede bir gezegende yaşamın varlığını saptarsak ne yapabiliriz? Ne onlar bize gelebilir, ne de biz onlara gidebiliriz sadece haberleşebiliriz. Bir mesaj yazarız onlara, biz dünya insanları olarak bir arada dostça ve arkadaşça yaşıyoruz, sizinle de tanışmak istiyoruz şeklinde. Gönderdiğimiz mesaj ancak 100 yılda onlara ulaşabilir. Onlar da alır mesajı İngilizceyi çözmeye çalışırlar ve yanıt verirler. Onların mesajı da bize 100 yılda gelir. Yani yazdığımız mesajın yanıtını minimum 200 yılda alabiliriz. Şu anda evrende yaşayan en iyi uzaylı biziz. Çok güzel bir uzay aracımız var adı dünya, saatte 108 000 km hızla güneşin çevresinde dolaşırken uzayda birçok yere uğruyoruz. Bu güzel uzay aracımızı yok etmeye çalışan yöneticileri yenebilirsek başarıya ulaşabileceğiz.
Samanyolu, gezegenler ve derin uzay cisimlerini gözlemek için köylerimiz ve yaylalar ideal yerlerdir
Uzay, gökyüzü, yıldızlar en iyi nereden gözleniyor?
Uzay geceleri çok karanlık bir yerden gözlenir. İnsanlarımız bu çağda ekmek parası için o güzelim köylerini bıraktı kentlere göç etti. Köylerimiz ve yaylalar Samanyolu, gezegenler ve derin uzay cisimlerini gözlemek için ideal yerlerdir. Ben her sene gözlem şenliği yaparım böyle yerlerde, bir kaç örnek vereyim; Denizli’nin Beyağaç ilçesine bağlı Topuklu Yaylası, bizim kullandığımız adı ile Sandras Dağı, Balıkesir’in Sındırgı ilçesinin yaylası ve Isparta’nın Yenişarbademli ilçesinin Melikler Yaylası.
1 km’den büyük göktaşları dünyaya çarparsa büyük yıkımlara neden olur
Dünyaya çarpacak tehlikeli gök cismi var mı, geçen haftalarda yeşil bir ışığın gökyüzünü aydınlatması gündem oldu o gördüğümüz ışık neydi?
Dünyaya her gün çarpan yüzlerce gök cismi var, bunlara halkımız yıldız kaydı der ama onlar çok küçük 2-3 mm boyutunda gök taşlarıdır, atmosferde yanarlar ve kül olurlar. Daha büyüklerine Ateş topu deriz ve bunlar yanarak yere kadar ulaşabilirler. Yakında gördüğümüz yeşil ışığın nedeni böyle bir göktaşıydı. 2013 yılında Rusya kentine düşen 20 m çaplı bir göktaşıydı. Son 20 senedir insanlar bu konuya önem verdiler ve bize yakın geçen tüm büyük göktaşlarını (asteroidler) gözleyerek onların yörüngelerini saptamaya çalışıyorlar. 1 km’den büyük göktaşları dünyaya çarparsa büyük yıkımlara neden olur. Dünyamıza yakın geçen göktaşlarının sayısı 28 000 yöresinde. Bunların yörüngelerini çok iyi saptadığımız için gelecekte yere çarpma olasılığı var mı diye araştırabiliyoruz. Önümüzdeki 200 yıl içinde böyle bir çarpışma olasılığı yok. Yörüngesini saptadığımız bir göktaşı eğer çarpacaksa ne zaman olacağını biliyoruz ve bunlara karşı önlem alabiliyoruz. Fakat yörüngesini saptamadığımız yani daha önce gözlemediğimiz bir göktaşı düşerse buna önlem alamıyoruz. Büyüklerini kolay gözlediğimiz için sorun yok, küçükler her zaman çarpabiliyor zaten.
Göktaşı para etmiyor sadece Bingöl’e düşen değerliydi
Göktaşı düşse de zengin olsak diye bir şehir efsanesi duymuştum bu doğru mu hocam, göktaşı paraya dönüşebilecek kadar değerli bir taş mı?
Bizim ülkemizde göktaşı para etmiyor sadece Bingöl’e düşen değerliydi. Değeri nereden geliyor derseniz, düştüğünün ertesi günü NASA’dan bir akademisyen geldi ve göktaşını analiz etti ve sertifika verdi. Gelişmiş ülkelerde kadınlar bu göktaşlarından yapılan takılar takmayı seviyorlar. Bir toplantıda benim kolyem gökyüzünden geldi diyerek sertifikasını gösterdiğinde hava atabiliyor. Benim ülkemin kadınlarının böyle bir hobisi yok, o nedenle para etmiyor. İkinci bir neden göktaşının gerçekten göktaşı olup olmadığını inceleyen ve ona sertifika verecek laboratuvarımız, kurumumuz yok.
İnsanlar kıyameti gökyüzünden beklemeye devam ediyorlar
Romantik ortam söz konusu olduğunda yıldızları seyretmeyi insanlar seviyor ama bir taraftan da uçsuz bucaksız bir gökyüzünden de korkuyor. İnsanlar gökyüzünden neden korkuyor?
İlk insanları düşünün mağarada yaşayan örneğin bizim Fred Çakmaktaş’ı. Mağaradan dışarı çıkıyor gökten yağmur kar yağıyor, şimşekler çakıyor, yıldırımlar düşüyor. Fred ne atmosferi biliyor ne de atmosfer olaylarını. O bunları gökyüzünde görüyor ve çok korkuyor. Gezegenlerin bulunması, çok tanrılı düzenin başlaması böyle bir şeydir. O nedenle de bugün insanoğlu hala gökyüzünden korkuyor. Karadeniz bölgemizde güneş tutulması sırasında teneke çalmalarının nedeni de budur. Kıyamet kavramını gökyüzünden beklemeye devam ediyorlar, biraz düşünseler kıyameti kopartanın insanoğlu olduğunu anlayacaklar ama geleneklerimize bağlılığımız devam ediyor. Bu durum sadece ülkemizde değil tüm dünyada aynıdır.
Gökyüzünü en güzel sonbaharda gözleriz, Samanyolu büyük kentlerin gökyüzünü süslemez
Gökyüzünü en güzel görebileceğimiz zaman, mevsim, yağış vs hangi dönem ve nereden nasıl izlemeliyiz?
Gökyüzünü en güzel sonbaharda gözleriz. Ekim ve Kasım ayları atmosferin en temiz olduğu aylardır. Benim gibi gökyüzü gözlemcileri bu aylarda havanın açık olduğu her gece gözlem yaparlar. Karanlık bir noktadan uzayı gözlemek çok keyiflidir. Gerçekleştirdiğim gözlem şenliklerinde insanların yarısından fazlasının o güzelim Samanyolu’nu görmediğini fark ettim. Samanyolu büyük kentlerin gökyüzünü süslemez. Yaz aylarında Jüpiter, Satürn gibi gezegenlere teleskopla bakmak çok güzeldir. Her gece gözünüzle gördüğünüz o yıldıza benzeyen gök cisimlerinin gezegen olduğunu öğrenen çocukların yüzlerindeki memnuniyeti hemen görürsünüz.
Astroloji tüm bilim gerçeklerinden uzakta hala yer merkezli gökyüzünü kullanarak insanları aldatmaya devam ediyor
Türk insanının gökyüzü, yıldızlar ile ilgili en çok ilgilendiği alan astroloji ve burçlar. Burçlar ve etkileri ne kadar gerçek, hayatımızı gerçekten etkileyecek güçte bir alan mı astroloji?
Astrolojinin anlamı yıldız falcılığıdır. Kişi doğduğunda güneş hangi burçta ise güya karakterinizi o tayin ediyor. Bundan 2000 yıl önce ortaya atılmış saçma sapan bir tez, kökeninde yine çok tanrılı düzen var gibi gelir bana, 12 tanrı sizi yönetiyor. 1600 yıllarına kadar astronomi ve astroloji beraberdi, ne zaman teleskobun keşfi ile yeni kavramlar ve keşifler gelişti astronomi tam bir bilim olurken astroloji tüm bilim gerçeklerinden uzakta hala yer merkezli gökyüzünü kullanarak insanları aldatmaya devam ediyor. Başlarda sözünü ettiğim çok uzak yıldızların size nasıl bir etkisi olur sorusunun yanıtı yoktur falcılarda. Bunun içinde çok basit bir hesap yaparım genelde, doğduğunuzda Satürn uzaklığını ve kütlesini bulabilirsiniz, dolayısıyla Newton’un formülünde bu değerleri yerine koyarak size uyguladığı kuvveti bulabilirsiniz. Aynı olayı sizi doğurtan ebenin kütlesi ve uzaklığından hareketle ebenize uygularsanız Satürn’e göre 7 kat daha fazla çıkar. Yani falcılarda soyut ortada olmayan ve bilimsel olmayan bir kuvvet vardır. Bu saçmalığa sadece bizim ülkemizde değil tüm dünyada inanların sayısı çok fazladır. Çünkü insan beyni inanmayı çok sever, onu terbiye edebilirseniz yola getirebilirsiniz. Terbiye etmenin yolu da her zaman edindiğiniz bilginin doğru olup olmadığını sorgulamaktır.