Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin: Gazetecilere şiddet bir sansür yöntemidir, reddediyoruz, yetkilileri hukuka uymaya çağırıyoruz
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, sansürün kaldırılışının yıl dönümünde Türkiye’de gazetecilerin yeni ve ağır sansür yöntemleriyle karşı karşıya kaldığını söyledi. Şiddet uygulanan ve gözaltına alınan gazeteci sayısındaki artışa dikkat çeken Bilgin, 2023’ün ilk altı ayında en az 56 gazetecinin gözaltına alındığını, pek çoğunun görev başındayken zor kullanılarak kelepçelendiğini vurguladı.
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin, 1908’de Türk basınında sansürün ilk kez kaldırılışının yıl dönümü olan 24 Temmuz nedeniyle bugün yaptığı yazılı açıklamada gazetecilere yönelik şiddetin son bulması, yetkililerin hukuka ve temel haklara uyması için çağrı yaptı. Bilgin, “Bugünkü şiddetin nedeni sansür çabasından başka bir şey değildir. Bu nedenle gazeteciler özgürce çalışma atmosferine kavuşmadan kutlayacak bayramımız yoktur. Bugün Basın Bayramı değil, basın özgürlüğü için ortak mücadele günüdür” dedi.
"Sansür yasası gölgesinde bayram olmaz"
Bilgin “sansür yasası” gölgesindeki ilk 24 Temmuz olan bugün artan sansür uygulamalarına dikkat çekti, Gazeteciler Cemiyeti’nin basın özgürlüğü raporlarından bilgiler aktararak kamu yararı ve gazetecilik için mücadele eden herkesi kenetlenmeye çağırdı. Sansür yasası gölgesinde bayram eğil ancak mücadele günü olabileceğini vurgulayan Bilgin’in açıklaması şöyle:
“RTÜK yıl başından bu yana televizyon ve radyolara 30 para cezası, 30 kez de program durdurma cezası verdi. Yine en çok Halk TV, Tele 1 ve Fox TV cezalandırıldı. Altı ayda en az 40 gazeteci saldırıya uğradı, 56 gazeteci gözaltına alındı.
Yılın ilk altı ayında en az 23 gazeteci ve medya kuruluşu sansür yasası çerçevesinde ‘halkı yanıltıcı bilgi yayma’ suçlamasıyla yargıya muhatap edildi, soruşturmaya uğradı. Aralarında en son tutuklanan meslektaşımız Merdan Yanardağ da var. Bu yasa gazeteciler için çıkmıyor, gazeteciler cezalandırılmayacak dediler ama deprem döneminde gördüğümüz gibi hoşlarına gitmeyen her habere, her paylaşıma ‘yanıltıcı bilgi yayma’ bahanesiyle soruşturma açtılar Sansür yasası diyerek protesto ettiğimizde bize ‘sizle ilgisi yok’ diyen yasanın mimarlarından Sayın Feti Yıldız bile bizzat gazeteci Can Ataklı’nın bu suçtan soruşturulması için suç duyurusunda bulundu. Osmaniye’de iki meslektaşımız belediyeyi eleştirdiği için bu suç gerekçesiyle 33 gün cezaevinde tutuklu kaldı.
"Medya şiddet sarmalıyla boğuşuyor"
Sansür yasası yetmezmiş gibi meslektaşlarımız bugünlerde büyüyen bir şiddet sarmalıyla karşı karşıya bırakılıyor, sansüre ve otosansüre zorlanıyor. Bu yılın ilk altı ayında en az 40 şiddet vakası yaşandı. Aralarında tren kazasını görüntülerken jandarma tarafından darp edilen gazeteci de var, evine giderken sopayla önü kesilen yazar da var, kent merkezinde bıçaklı saldırıya uğrayan gazeteci de var, İstanbul’da eylemleri takip ederken yaralanan muhabirler da var, adliyede zanlı yakınlarının saldırısına uğrayan gazeteciler de var…
Altı ayda 56 gözaltı
Yılın ilk altı ayında gözaltına alınan gazeteci sayısı 56 oldu. Bu meslektaşlarımızın çoğu hakkını arayan ya da protesto hakkını kullanan grupları takip ederken şiddet uygulanarak, tartaklanarak, zaman zaman ters kelepçe yapılarak gözaltına alındı. Bu eylemlerde gazeteciler yerlerde sürükleniyor, boğazlarına basılıyor, parmakları kırılıyor, yaralanıyor. Gözaltına alınan gencecik bir muhabirin emniyetten parmağı kırık çıkması neyle açıklanabilir? Gazetecilerin gördüğü bu şiddetin nedeni sansür çabasından başka bir şey değildir. Bu şiddet, hak arayışları görünmesin, iktidarı eleştirenler sokağa çıkmasın, protesto etmesin, polis onları şiddet uygulayarak gözaltına alırken ya da engellerken kayıt altına alınmasın diyedir. Danıştay’a açtığımız davalarla iptal ettirdiğimiz ‘eylemlerde ses ve görüntü alınmasını yasaklayan’ Emniyet genelgesi bugün fiilen uygulanmakta, yetkililer hukuksuz emirlerle temel haklarımızı ayaklar altına almaktadır. İktidar barışçıl protestoları da onların haberleştirilmesini de hazmetmek zorundadır.
24 Temmuz 1908’de Abdülhamit’in İstibdat Dönemi yıkılırken, sansür memurları gazetelerden kovulurken söylendiği gibi bugün de “kahrolsun İstibdat, yaşasın hürriyet” diyoruz. Yine bir 24 Temmuz’da, 1923’te Lozan Anlaşması imzalanarak ülkemiz büyük bir diplomatik zaferle ‘tapu senedine’ kavuşmuş oldu. Bugünün bizim için kutlama günü olmasının tek nedeni bağımsızlığımızın ve özgürlüğümüzün tüm dünya tarafından kabul edilmesinin yıl dönümü olmasıdır.”
"Lozan bir devir açtı"
Bilgin, 24 Temmuz’un aynı zamanda Lozan Antlaşmasının da yıl dönümü olduğunu vurgulayarak, “Çağdaş, demokrat, özgürlükçü cumhuriyetin tapu senedi olarak gördüğümüz Lozan Antlaşmasının yıl dönümünde tüm medyamızı ve halkımızı cumhuriyet ülküsüne sıkı sıkıya sarılması çağrısını yineliyorum. Demokratik cumhuriyet ile kulluk düzeninden vatandaş düzenine geçen halkımıza günümüzde değerlerimize her zamankinden fazla sarılmasını hatırlatıyorum” dedi. (ANKA)