Sinan Ateş'e yakınlığıyla bilinen eski Ülkü Ocakları Başkanı’na 10 yıl hapis cezası

Sinan Ateş'e yakınlığıyla bilinen eski Ülkü Ocakları Başkanı’na 10 yıl hapis cezası
Sinan Ateş cinayetiyle bağlantısı bulunduğu değerlendirilen Mersin’de Eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel’in karıştığı cinayetin yargılamasında sona gelindi. Ateş'e yakınlığı ile bilinen Ünel'e haksız...

Sinan Ateş cinayetiyle bağlantısı bulunduğu değerlendirilen Mersin’de Eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel’in karıştığı cinayetin yargılamasında sona gelindi. Ateş'e yakınlığı ile bilinen Ünel'e haksız tahrik ve iyi hal indirimleri uygulayarak 10 yıl hapis cezası verdi.

T24 yazarı Tolga Şardan, bugünkü yazısında Ünel'e verilen cezayı yazdı. Ünel'in davasını şöyle anlattı:

Görevden alındıktan sonra Ülkü Ocakları’nden elini ayağını çeken Ünel, geçen yıl 15 Mart’ta Ülkücü olduğu anlaşılan bir grubun saldırısına uğradı. Osmaniye ve Adana’da buluşup Mersin’e gelen grubun saldırısı sırasında Ünel, kendisine ait ruhsatsız silahla ateş ederek Emrullah Aslan’ın ölümüne neden oldu.

Yapılan adli soruşturma çerçevesinde, Ünel’in, Ateş’in görevden alınmasıyla birlikte kendisine yönelik gerçekleşebilecek saldırı / saldırılarda kendisini korumak amacıyla ruhsatsız silah taşıdığı anlaşıldı. Ayrıca, söz konusu grubun Mersin’e Ünel’e yönelik saldırı için geldikleri de aynı soruşturmada ortaya çıktı.

Nefsi müdafaa savunması

Mersin Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Ünel’in yargılandığı dava geçen hafta tamamlandı. Davayı yürüten Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi, yedi duruşmanın sonunda Ünel’e 10 yıl hapis cezası verdi.

Ne davanın iddianamesinde ne de davanın yargı aşamasında hiçbir yerde Ünel’in siyasi geçmişinin ve saldırganların siyasi kimliğinin yer almadığını belirteyim. Yani, her iki tarafında bağı olan MHP ile en küçük bir tespit ya da tanımlama yok!

Olay, sanki sıradan bir sokak kavgası olarak görüldü. Oysa bu olay; aylar sonra Ankara’da çok daha büyük bir olayın işaret fişeği oldu. Olanı biteni işin içindeki herkes gayet net biçimde biliyor halbuki. 

Gelelim, mahkeme heyetinin kararını açıkladığı son duruşmada yaşananlara.

Olayda yaşamını yitiren Emrullah Kaplan’ın yakınları Ünel’in "en ağır şekilde cezalandırılmasını ve adaletin tecelli etmesini" talep ettiler.

Söz alan Ünel’in avukatı Halil Demir ise son savunmasında olayın içindeki isimlerden sanık Nurullah Saraç için şu değerlendirmeyi yaptı:

"(...) Nurullah’ın beyanının gerçeğe aykırı olduğunu yazılı beyanlarımıza belirttik. Müvekkilime yapılan saldırıda hayatın olağan akışı içerisinde bağımsız bir zaman dilimi yaratmamıştır. Şahıslar ilk müvekkile vurduktan sonra müvekkil yere düşmüş, şahıslar organize olarak müvekkilin olduğu yere gelmişlerdir.

HTS kayıtlarında da kimin nerede duracağı belirtilmiştir. Her ne kadar gezmeye geldiklerini belirtmişler ise de, tiyatrodan ibarettir. Müvekkilimde silahın olduğu belirtildiği anda herkes kaçmıştır. Müvekkilim bağımsız zaman dilimi yaratmıştır. Müvekkilin bu şahısları tanısaydı, silahını çekerek etrafındaki kişileri ateş ederdi. Müvekkilim olayda şok olmuş ancak şahıslar tekrar geri gelmişlerdir.

Geri gelenlerin birisi de Emrullah’tır. Görüntülerde Emrullah’ın devamlı surette yumruk attığı görülmektedir. Özgür, beyanında silahı tuttuğunu belirtmiştir. Eğer Selim Anlı’ya silah doğrultulmuş ise arkasındaki ve önündeki kişiyi nasıl vurabilir? Müvekkilimin tek başına bağımsız bir eylem gerçekleştirmesi söz konusu değildir. Karşı taraf ikrar etmektedir. Bu hususlar nazara alındığında müvekkilimin iradesi ile gerçekleştirdiği eylem söz konusu olamaz. Müvekkilim bu kişileri tanımamaktadır. Hüseyin Coşkun maktulü eyleme sürüklemiştir, sanıklar doğruları söylemekten mahkemede kaçmıştır. (...)"

Ünel’in diğer avukatı Özgür Akdağ ise özetle şöyle dedi:

"(...) Müvekkilim yaşam hakkına yönelik saldırıya karşı refleks geliştirmiştir. Nurullah yönünden saldırı ve savunma eşzamanlı değildir. Emrullah ve Selim açısından bakıldığında zaman eşzamanlıdır. Görüntülerden görüldüğü üzere müvekkilim kaçmak istese de kaçamaz, bu nedenle savunma zorunludur.

Müvekkilin olayda hedef seçme imkânı yoktur. Silah elinde bir yanda darbe yemektedir. Kolunun kontrolü kendisinde değildir. Bu nedenle hedef gözeterek kastının olduğu ortaya koyulamamaktadır. Taksirle patlayan bir silah vardır. Ortada oran orantı noktasında silahların eşitliğine ilişkin dosyaya emsal kararları sunmuştur. Saldırıya uğradığı zaman müvekkilim birebir karşılasaydı, karşı taraf haklı olabilirdi. Buradaki denge şurada bulunmaktadır; bire bir değil, birden fazla kişinin saldırısı vardır. Denge müvekkil aleyhine bozulmuştur. Kendisine yapılan saldırıyı defetmek için silahı seçme şansı yoktur. (...)"

Katil zanlısı olarak yargılanan Ünel ise, şu değerlendirmeyi yaptı:

"(...) Ben saldırıyı gerçekleştiren şahısların hiçbirisini tanımıyorum. Maktulü tanımıyorum, benim elimden silah almaya çalıştılar. Olay anında bir sürü darbe gerçekleştirdiler. Ben maktulün katili değilim, kendi silahım ile ben ölecektim. Uzun süredir tutukluyum, mağdur oldum. Bakmakla yükümlü olduğum çocuklarım vardır. Ben kamu müteahhidiyim, işimde gücümde bir adamım. Neden adam öldüreyim? Ben böyle bir eylemi gerçekleştirecek bir insan değilim. Karşı taraf mahkemeyi yanıltıcı beyanlarda bulunmakta ve mahkemeden kaçmışlardır. Ben mütalaayı kabul etmiyorum, sanıkların beyanları hayatın olağan akışına aykırıdır. (...)"

10 yıl hapis cezası

Gerek Ünel ve avukatlarının gerekse diğer sanıkların savunmalarını dinleyen mahkeme kararını açıklarken, Ünel’e müebbet hapis cezası verdi. Ancak "Ünel’in suçu kendisine yönelik haksız fiilden kaynaklanan hiddetli ve şiddetli eylemin etkisi altında gerçekleştirdiğini" kabul eden mahkeme, müebbet hapsi 12 yıl hapis cezasına çekti. Ardından da yasadaki indirimi göz önüne alarak Eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı’na cinayetten dolayı 10 yıl hapis cezası verdi.

Mahkeme kararında dikkat çeken nokta ise; "Ünel’in suçunu, kendisine yönelik haksız fiilden kaynaklanan hiddetli ve şiddetli eylemin etkisi altında gerçekleştirdiğinin" mahkemece kabul edilmesi oldu. Heyet; müebbet hapisi, 12 yıla indirmeyi, uygun buldu.

Ünel ve avukatlarının nefsi müdafaa savunmasını yeterli görmedi.

Böylesi bir yargılama sonrasında verilen karar, hem olayın içeriği hem de sanık Ünel’in siyasi konumu göz önüne alındığında akıllarda soru işaretine neden oldu şüphesiz. 

Öne Çıkanlar