Hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı, AYM skandal bir karara imza attı

Hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı, AYM skandal bir karara imza attı
Anayasa Mahkemesi Ankara Gar Katliamında yargılananların cezasını onadı. Müşteki avukatların talebini ise reddetti.

T24 yazarı Gökçer Tahincioğlu, Ankara Gar Katliamı'nda yargılama sürecinde öne çıkanları yazdı. Hiçbir kamu görevlisinin yargılanmamasını eleştiren Tahincioğlu, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı yazdı. Tahincioğlu'nun yazısı şu şekilde:

  • 10 Ekim'deki saldırıdan 25 gün önce, 14 Eylül 2015'te, IŞİD'in mitinglerde birden fazla canlı bomba ile eylem yapacağına dair istihbarat bilgisi emniyete iletildi. Ankara Emniyet Terörle Mücadele Şubesi, bu bilgiyi diğer makamlara ve mitingle ilgili önlem alan Güvenlik Şube Müdürlüğü'ne iletmedi.
  • İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin 9 kamu görevlisi hakkında soruşturma yürütülmesi gerektiğini raporlamasına rağmen Ankara Valiliği, bu isimler hakkında soruşturma izni vermedi.
  • Ankara Başsavcılığı da bunu yerinde buldu ve dosyayı kapattı.
  • Suruç'ta kendini patlatan bombacılardan birinin kardeşi olan Yunus Emre Alagöz'ün de benzer bir eylem yapacağı, katliamdan iki gün önce emniyet birimlerine ulaştı. Ancak bu bilgi de dikkate alınmadı.
  • İçişleri Bakanlığı, açılan tazminat davalarına, "asılsız katliam iddiası" savunmaları gönderdi. 104 kişinin ölümü katliam tanımı için yetersiz bulundu.
  • Katliamın talimatını veren aralarında İlhami Balı'nın da bulunduğu üç kişinin telefonlarının uzun süredir dinlendiği, talimatlarının bilindiği ancak katliamdan bir süre önce dinleme faaliyetine son verildiği anlaşıldı.
  • Aynı ismin defalarca Türkiye'ye girip çıktığı ancak yakalanmadığı ortaya çıktı.
  • Halen firari durumda olan diğer IŞİD yöneticilerinin de farklı tarihlerde yakalanıp serbest bırakıldıkları anlaşıldı.

Katliamı önleme yükümlülüğü bulunan, IŞİD'lilerin faaliyetlerine göz yuman, dinleme faaliyetlerini yerine getirmeyen, istihbarat bilgilerini paylaşmayan, alanı gaza boğan, sağlık hizmetini vaktinde yerine getirmeyen kamu görevlileri için tek bir işlem yapılmadı.

Ve Anayasa Mahkemesi de tüm bunları, "usulü" bahane ederek onayladı. Dosyaların kapatılması, ağır ihmaller, sorumlular için bir tartışma yürütmeye bile gerek görmeden.

Aralarında DİSK yöneticilerinin de bulunduğu 150'ye yakın ismin Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvurunun kabul edilemez sayıldığını 10 Ekim davasının avukatları duyurdu.

Avukatların açıklamasında, karardaki şu başlıklar sıralandı:

  • Yakınını kaybeden ya da yaralanan bir grup başvurucunun, sunulmuş bütün raporlara rağmen katliamda zarar gördüklerinin tam anlaşılamadığına,
  • Bir grup için, hiç verilmemiş bir karara itiraz etmedikleri iç hukuk yollarının tüketilmediğine,
  • Bir grup için olmayan bir hukuk yoluna başvurmadıkları için iç hukuk yollarının tüketilmediğine,
  • Doğrudan hedef alınan bir grup için hedef olup olmadıklarının kesin olmadığına,
  • Hayatını kaybedenlerin ölümlerinde sağlık hizmetinin gecikmesi ya da alana gaz sıkan polislerin sorumluluğunun olup olmadığının tam olarak anlaşılamadığı için "açıkça dayanaktan yoksun olduğuna…

* * *

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm tarafından oybirliğiyle alınan karardaki ifadeler gerçekten vahim. Yüksek Mahkeme, özetle, katliamda yakınını kaybedenler, yaralananlar, katliam sırasında alanda bulunanlara, "Formu şöyle doldursaydınız bakardık" diyerek dosyayı kapatıyor.

Vahim gerekçelerden birine bakalım.

Gar Meydanı'nda, canlı bombalardan uzak bir alanda bulunan onlarca kişi, bombalara eklenen bilyeler nedeniyle öldü. Tek bir bilye nedeniyle ölen insanlar var.

Anayasa Mahkemesi ise alanda bulunan ancak yaralanmayan kişilerin başvurusu için şöyle diyor:

"…değerlendirme yapılırken maruz kalınan eylemin potansiyel olarak öldürücü nitelikte olup olmadığı ile mağdurun fiziki bütünlüğü üzerindeki sonuçlarının ne olduğu bir önem taşımaktadır. Başvuruya konu somut olaya bu yönüyle bakıldığında toplantıya on binlerle ifade edilen sayıda kişinin katıldığı, ilk toplantı alanının ve kalabalığın alanda toplanmasının ardından yürüyüşün gerçekleştirileceği alanın çok geniş olduğu anlaşılmıştır. Saldırganların ilk toplanma alanındaki kalabalığı hedef aldığında tereddüt bulunmamaktadır. Alandaki on binlerce kişinin saldırı noktalarına ölümcül potansiyele maruz kalma yönünden aynı derecede yakın olduğu söylenemez… Başka bir deyişle saldırıda on binlerce kişinin öldürücü potansiyeli olan bir saldırıya aynı şekilde maruz kaldığı sonucuna varılamaz."

Yüksek Mahkeme'ye göre, böyle bir katliamın yaşandığı alanda olsanız bile neden hedef olduğunuzu açıklamanız ve kanıtlamanız gerekiyor. Ölmemek suç…

* * *

Yüksek Mahkeme, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin tespitleri doğrultusunda işlem yapılmamasını şikâyet eden başvuruculara da "kanun yollarını kullansaydınız" diyor. Kullanan başvuruculara ise "Neden soruşturma açılması gerektiğini farklı kanıtlarla açıklamamışsınız" yanıtını veriyor.

Yargıyı tebrik etmek lazım.

Onlarca sorumlunun apaçık ortada olduğu böyle bir katliamda bile işin merkeze ulaşmasının önüne itinayla geçildi.

Niyet olmayınca kulp bulmak kolay.