Ekonomi ve hukuk Tekirdağ’da buluştu
“Sürdürülebilir Büyüme İçin Daha İyi Yargı” başlıklı Tekirdağ buluşmasının açılışında Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İzzet Volkan, Trakya Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (TRAKYASİFED) Başkanı Celal Öğücü, Tekirdağ Barosu Başkanı Av. Egemen Gürcün ve Çorlu İş İnsanları ve Sanayiciler Derneği (ÇİSAD) Yönetim Kurulu Üyesi Ayhan Civan konuştu. Ardından, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Özatay “ekonomide bizi neler beklediğini”, Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün de “ekonomik istikrar için daha iyi yargının gereğini” anlattı. Konuşmalardan öne çıkanlar şöyle:
“Sürdürülebilir büyüme yönetimde istikrar ile yönetimde istikrar daha iyi yargı ile mümkün”
Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün:
Türkiye’nin ekonomik sorunlarının iki temel sebebi var: Yöneticilerin bilime ve gerçeklere aykırı olarak keyfî kararlar almaları fakat bundan dolayı sorumlu olmayıp hesap sorulamaz olmaları; buna izin ve imkân veren yargı ve hukukun üstünlüğü sorunu. Yönetimde istikrar, hükümetlerin veya yöneticilerin değişmez olması ile değil yöneticilerin davranış ve kararlarından dolayı sorumlu, hesap verir olmaları ile sağlanabilir. Yöneticilerin hesapverirliğini sağlamak yargının en birinci doğal işlevidir. Bu yönü ile yargı, yönetimde istikrarı sağlayan en kritik devlet gücüdür.
Oluşumunda ve işlevlerini göstermekte yürütmeden ve yasamadan bağımsız olması, doğal işlevini özgürce göstermesi, yargının ve hizmetlerinin en başta gelen ve olmazsa olmaz kalite şartıdır. Yargının, kapasitesinin yetersiz ya da vesayete, siyasete ya da yürütmeye bağımlı olması, tecrübe ettiğimiz yönetimde ve ekonomide istikrarsızlık, savrulmalar ve sert kırılmaların da temel sebebidir.
Son yıllarda devlet ve ekonomi yönetimi, akla, bilime ve gerçeklere aykırı olarak Türkiye’yi “dünyanın en pahalı ekonomi deneyine” soktu. Ne yönetimin dünyanın en pahalı en berbat ekonomik deneyini yapmasına engel olabildik ne de ekonomi yönetimindeki ve yargıdaki görevini ihmal ve ihlal eden görevlilere hesap sorabiliyoruz! Keyfî, tutarsız ve öngörülemez makro kararlarla ekonomik istikrarı bozan cumhurbaşkanı ve bakanları hukuken sorumlu tutmak fiili olarak imkânsız.
Eğer yargı, yürütme gücünü (cumhurbaşkanını, bakanları ve Merkez Bankası yöneticilerini) hukukla sınırlandırabilseydi, makro ekonomik karar alan bu yönetici kesime özgürce hesap sorabilir olsaydı, yöneticiler keyfî ve hatalı kararlar alamazlardı! Yargı, doğal görevini yapabilseydi bu günlerde acısını çektiğimiz ekonomik sorunlar ortaya çıkmazdı. Yakalandığı orta gelir tuzağından kurtulmak için Türkiye’nin işletmelerini güçlendirmesi, uluslararası rekabet güçlerini artırarak dünya ticaretinden aldığı payı artırması gerekiyor. Bunun için ekonomi yönetiminin istikrarlı ve öngörülebilir olmasını, ekonomik kararları zamanında ve isabetle almasını sağlamak, ekonomide işbirliklerini çoğaltmak, yatırım ve iş yapma ortamını geliştirerek işletmelerin serpilip gürbüzleşmesine uygun şartları hazırlamak zorunludur. Bunlar istikrarlı yönetim ve iyi işleyen yargı gerektirir. Sürdürülebilir büyüme ve kalkınma yönetimde istikrar ile yönetimde istikrar ise daha iyi yargı ile mümkündür. Ekonominin sorunlarının çözümü, yargı sorununun çözümü ile başlar. İyi bir yargı, etkin ve verimli çalışarak kaliteli hizmet üreten, doğal işlevini özgürce ve hiçbir kişi veya kurumdan izin almak gerekmeksizin özgürce yerine getirebilen, hiçbir kişi, grup veya koalisyonun etki edemeyeceği, her halükarda yasama ve yürütmeden ve siyasetçilerden tam bağımsız olan yargıdır.
Prof. Dr. Fatih Özatay:
Makroekonomik istikrarsızlık sorunumuz var. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki gelir farklılığını kapatamıyoruz. Gelir dağılımımız bozuk; işgücünün aldığı pay çok düşük. Asgari ücreti artırmayacaklarını söyleniyor. Şu anda açlık sınırı asgari ücreti geçmiş durumda. Asgari ücret artmazsa böyle devam edecek. Böyle bir ülke mutlu bir ülke olamaz. Asgari ücret artışı elbette maliyet artışına yol açar ama enflasyonu da mutsuz insanlar yaratarak çözemeyiz. O zaman demek ki Türkiye’nin daha derin sorunları var. Gelir düzeyimizi gelişmiş ülkeler düzeyine getirmemiz gerekiyor. Bunu yaparken de gelir dağılımını dikkate alarak, mutlu çalışanlar yaratmalıyız. Ama gelişmiş ülkelerin yatırım düzeyleri yüksek, kaliteli ve verimli, eğitim düzeyleri yüksek, kurumsal yapıları var, mülkiyet hakları var, ifade özgürlüğü var, sendikalaşma var, sağlam sivil toplum kuruluşları var, Merkez Bankası, BDDK gibi bağımsız kurumları var. Ama Türkiye’de hukukun egemenliği çok düşük. Eğitimimiz çok sorunlu. Bu sorunlara el atılması gerekiyor.
Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İzzet Volkan:
Ticarette, ekonomide oyunun kuralları hukukla belirleniyor. O nedenle herhangi bir kuvvetli ekonomiye baktığımızda o ülkenin hukuk sisteminin de benzer bir şekilde çok kuvvetli olduğunu görebiliyoruz. O yüzden bir ülkede hukuk ne kadar verimli doğru hızlı çalışırsa o ülkenin de ekonomisinin paralel olarak çok hızlı bir şekilde kalkınacağı sonucuna varabiliyoruz. Türkiye gelişmekte olan bir ülke, girişimcilerimiz çok kuvvetli, hızlı bir şekilde gelişmek istiyoruz. Ancak ülkemizdeki kaynaklar bu gelişimi desteklemeye yeterli olmuyor. Biz de yurtdışından kaynak kullanma ihtiyacı duyuyoruz. İşte hukukun önemi o zaman bir kere daha ön plana çıkıyor. Bugün kendi işletmelerimiz bile yurtdışına yatırım yapacağı zaman o ülkenin ekonomik getirisinden önce oraya götürecekleri malın veya vatandaşlarının güvenliğine ve o ülkede hukukun üstünlüğüne bakıyorlar. O yüzden biz iş dünyası olarak ekonomik reformları her zaman talep ediyoruz ama yanı sıra hukukla alakalı reformların da desteklenmesi gerektiğini özellikle öne çıkartıyoruz.
TRAKYASİFED Başkanı Celal Öğücü:
Ülkemiz uzun yıllardır enflasyonla boğuştuktan sonra 2004-1016 yılarını tek haneli enflasyona düşürerek istikrarlı bir kalkınma ortamına girmişti. Sonrasında uygulanan hatalı politikalarla tekrar enflasyonist ortama geçtik. Orta gelir tuzağından nasıl çıkarız derken düşük gelirli ülkeler grubuna girdik. Bu durumdan çıkmak için ülke olarak tekrar çok çalışmak, verimliliği artırmak, eğitim seviyesini yükselterek dijital çağı yakalamak, yeşil dönüşümü gerçekleştirerek küresel iklim değişikliğinden etkilenmemek, kaliteli depremem dayanıklı yapılar inşa ederek insan ve mal kaybına uğramamak ama en önemlisi ahlaki değerlerimizi yücelterek demokrasimizi ve adalet sistemimizi geliştirmek zorundayız.
Tekirdağ Barosu Başkanı Av. Egemen Gürcün:
Türkiye'de sıklıkla ortaya çıkan yargı sorunları, ülkenin demokratik yapısını ve hukukun üstünlüğü ilkesine olan inancını zedelemektedir. Ekonomik kalkınmanın sağlanmasında hukukun rolü ve etkisi büyüktür. Adalet sisteminin güçlendirilmesi ve etkin bir şekilde uygulanması, ekonomik kalkınmanın önündeki engellerin ortadan kaldırılmasında kritik bir öneme sahiptir. Modern toplumların refah düzeyini ve sürdürülebilirliğini belirleyen ekonomik gelişim ve hukukun üstünlüğüdür ve kavramlar birbirlerini karşılıklı olarak destekler ve güçlendirir.
ÇİSAD Yönetim Kurulu Üyesi Ayhan Civan:
Devletimiz anayasal bir devlettir. Her ne kadar siyasiler bazen aksi yönde davransa ve yürütmeyi yargının üzerinde görme arzusu belirtse de ülkemiz Atatürk’ün zamanında attığı sağlam temel sayesinde halen bir hukuk devletidir. İdare hiçbir zaman hukukun üstünlüğü ilkesinden vazgeçmemelidir. Üstünlerin hukuku uygulanmaya başlandığında yabancı sermayenin gelişinin durduğu, yerli sermaye ve kaliteli iş gücünün yurtdışına transfer olacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir.