Uzmanlardan asgari ücret değerlendirmesi: 'İş dünyası lobisi kazandı'
Gazete Pencere- Yeni yılda uygulanacak asgari ücreti belirleme süreci dün itibarıyla sona erdi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, dün akşam sürpriz bir toplantıyla dördüncü kez bir araya geldi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücreti 22 bin 104 lira olarak açıklarken işveren desteğinin de 700 liradan bin liraya çıkarıldığını belirtti.
Işıkhan’ın açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da sosyal medya platformu X üzerinden "2025 yılında asgari ücret, yüzde 30 artışla net 22.104 TL olarak uygulanacaktır. Ülkemize ve milletimize hayırlı olsun" paylaşımında bulundu.
Prof. Dr. Serap Durusoy ve iktisatçı Prof. Dr. Özgür Orhangazi, yeni asgari ücrete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Günlerdir gözümüz kulağımız Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarındaydı. İlk 3 toplantıda aslında rakamın konuşulmaması bir şeylerin ters gittiğinin göstergesiydi” diyen Durusoy, "Dördüncü toplantının da aniden TFK toplantısı öncesinde gerçekleşmesini Para Politikası Kurulu toplantısı öncesi gerçekleşmesini tesadüfi bulmuyorum” değerlendirmesini yaptı. Durusoy, şöyle devam etti:
'Dezenflasyon politikasının sınıfsal bir tercih olduğu yine ortaya çıktı'
"Türk-İş’in katılmadığı bu toplantıda özellikle Sayın Işıkhan tarafından dengeli bir şekilde asgari ücretin belirlendiğine yönelik bir açıklama yapıldı. Ancak işveren desteğinin 700 liradan 1000 liraya çıkarılırken asgari ücretin 22 bin 104 lira olarak belirlenmesi aslında asgari ücretlileri bir anlamda faiz indirimine alan yaratma bağlamında mağduriyet yaşamasına yol açtı. Şunu söylemek isterim ki iş dünyası lobisi kazandı. Hükümet kanalından gelen açıklamalar asgari ücretin her iki kesimi de memnun edeceği yönündeydi. Hatta Sayın Şimşek’in özellikle ‘enflasyon üzerinde bir rakam verilebilir’ yönündeki açıklaması umutları yeşertmişti. Ama ben kendi adıma 22 binin üzerine çıkmayacağı konusunda emindim. Çünkü hükümet kanadından son dönemde gelen açıklamalara bakıldığı zaman oldukça temkinli yaklaşıldığını gözlemlemiştim. Dün bir kez daha gördük ki ekonomi yönetiminin uygulamakta olduğu dezenflasyon politikasının sınıfsal bir tercih olduğu yine ortaya çıktı. İşçi sefalete mahkum edildi.
'Cumhurbaşkanı’ndan ek bir ilave geleceğini beklemiyorum'
Vatandaş daha yüksek bekliyordu ama bugün biliyorsunuz AKP Grup Toplantısı var. Sayın Erdoğan’ın bu rakama bir ilave yapabileceği beklentisi de var. Ben bundan da çok umutlu değilim. Çünkü dün açıklamadan sonra X hesabında ‘hayırlı olsun’ yönünde bir değerlendirmesi oldu. Dolayısıyla önümüzde de geçen yılki gibi bir seçimlerin olmadığını düşünürsek oy tabanı endişesi yok. O nedenle ben Sayın Cumhurbaşkanı’ndan da buna ek bi ilave geleceğini beklemiyorum. Umarım gelir ama bu ihtimal çok düşük.
Yeniden değerleme oranı 43,93 olarak belirlendi. Kiralara yüzde 63 oranında zam geldi. Hatta dahasını söyleyim enflasyon yukarı yönlü revize edilirken asgari ücretteki bu tablo aslında dezenflasyon politikasının başarıyla yönetilmediğini bir kez daha ortaya koydu. Alım gücü düşürülerek ücretliler üzerinden dezenflasyon politikasından olumlu bir sonuç beklemek elbette mümkün değil. Bu ücretli kesimin sefaletini daha da çok artıracak."
'Temel ihtiyaçları sağlamaya yetecek bir ücret değil'
Prof. Dr. Özgür Orhangazi ise "asgari ücret tanımına" ve "asgari ücretin ortalama ücret olmasına" değinerek, şu ifadelere yer verdi:
“İki noktayı vurgulamak lazım. Birincisi bu asgari ücret, asgari ücret değil. Çünkü asgari ücretin tanımı bir çalışanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için güvence sağlayacak olan yasal minimum ücrettir. 22 bin 104 lira, 2025’te hiçbir çalışanın temel ihtiyaçlarını sağlamaya yetecek bir ücret değil. Bu anlamda zaten asgari ücret tanımına bile uymuyor. İkincisi, asgari ücret en düşük seviyede ödenecek ücrettir. Fakat Türkiye’de özel sektörde çalışanların hemen hemen yarısı asgari ücret alıyor. Bu anlamda da asgari ücret, asgari ücret olmaktan çıktı ve ortalama ücret haline geldi. Ortalama ücreti, çalışanların temel ihtiyaçları ile karşılayabilecek temel seviyenin altında tutmak tercih ediliyor şu anda.
'Amaç, şirketler lehine bir düzenleme yapmak'
Ortada çok net olan bir şey var. Çalışanlara, emekçilere, emeklilere karşı birleşik bir cephe var. Bu cephenin amacı enflasyonu düşürmek değil. İki amaçları var. Birisi şirketlerin işgücü maliyetlerini mümkün olduğunca düşürmek, yani şirketler lehine bir düzenleme yapmak. İkincisi de ülkenin döviz dengesini sağlamak için yurt içinde üretilen gelirin mümkün olduğunca fazlasını uluslararası finansal sermayeye aktarmak. Bu net, açık e birleşik cepheye karşı ücretli çalışanların ne tepki vereceğine bağlı 2025’teki gelişmeler.
Şimşek politikaları baya bir destek buldu. Hatta muhalefetin bir kısmından bile destek buldu. Fakat şuna dikkat çekmek isterim. Daha önce uygulanan Nebati programıyla Şimşek politikası bir süreklilik arz ediyor. İlki enflasyonu fırlatarak reel ücretleri düşürme amacı güdüyordu, ikincisi de enflasyonu düşürmeyi bahane ederek reel ücretleri bastırmayı amaçlıyor. Bu anlamda emek cephesinden bakıldığı zaman aslında bir süreklilik arz eden ekonomi programı ile karşı karşıya olduğumuzu da akılda tutmak lazım diye düşünüyorum."
Kaynak:ANKA